ONUNCU 5 YILLIK KALKINMA PLANI

Abone Ol


Onuncu kalkınma planında, 2012 yılında %2,2 olan, büyüme oranının 2018 yılında %5,9’a yükselmesi öngörülmektedir. 5 yılın ortalamasında büyümenin %5,5 olması beklenmektedir. Buna göre, 2012 yılında 787 milyar $ olan GSMH’nin, 2018’de 1 trilyon 300 milyar dolara ulaşması ve fert başına milli gelirin 2018 yılında 16 bin $ olması öngörülmektedir. 2018 yılına ilişkin ihracat hedefi 277 milyar dolardır. İhracat Türk ekonomisinde ve plan hedeflerinin gerçekleştirilmesinde, fevkalade önemli bir indikatördür. Bu nedenle ihracatın, 2013 sonundaki 158 milyar $ olan hacminden, 277 milyar $a yükselmesi öngörülmüştür. Bu dönemde, 2013’de 237 milyar $ olan ithalat rakamının, 2018 yılında 405 milyar $’a yükseleceği öngörülmektedir. Diğer önemli bir gösterge olan, enflasyonun (TÜFE) 2013 yılındaki %6,2’lik seviyesinden 2018’de %4,5’e düşmesi beklenmektedir. Onuncu plan döneminde, toplam 4 milyon, yeni iş imkanı yaratılması ve 2018 yılında işgücüne katılma oranının %54’e çıkması ve 2013 yılında %9,8 olan işsizlik oranının 2018 yılında %7 düzeyine indirilmesi öngörülmektedir. Sektörel katma değer oranlarının, 2018’de Tarımda %6,8, sanayide %20,2, hizmetlerde de %62, vergi/süpansiyon ve mali aracılık işlemlerinde ise %11 düzeyinde gerçekleşmesi beklenmektedir. 2018 yılında, Türkiye nüfusunun, 80 milyon olacağı varsayımına göre hesaplamalar yapılmıştır. Türkiye’nin, enerji ithalatının 2013’teki 59 milyar $ seviyesinden, 2018’de 75 milyar $ seviyesine yükseleceği tahmin edilmektedir.

Onuncu 5 yıllık kalkınma planı, Cumhuriyetimizin 100. Yılı olan 2023’te öngörülen hedefte ulaşılması bakımından, fevkalade önemli ve kritik bir eşiğe sahiptir. Türkiye, bu dönemde İnovasyon, AR-GE, teknoloji, bilişim sektörlerinde önemli gelişmeler sağlamalıdır. Özellikle, ihracat üzerinde önem taşıyan, markalaşma, kaliteli ve güvenilir Türk markalarını, yaratma çabaları ve neticelerinin ulaşılması hayati öneme haizdir. Onuncu 5 yıllık kalkınma planı döneminde, GSMH içinde tarımın payının nisbi olarak düşmesi beklenirken, verimlilik, modern işletmecilik, destekler, zirai extention araçları ile tarımın ve gıdanın mutlak değer olarak hacim artışı kaydetmesi önem taşımaktadır. Tarımsal gıda büyüklüğünde, Türkiye, dünyada 7. Avrupa’da da 1. Ekonomi statüsüne ulaşmış durumdadır. Onuncu 5 yıllık plan, hedef ve öncelikleriyle ilişkili bir orta vadeli uygulama programı hazırlanarak, devreye sokulmuştur. Bu programda, ekonomi otoritelerinin ifade ettikleri gibi, tasarruf oranı %12 gibi fevkalade düşük bir noktaya inmiştir. Tasarruf oranının düşüklüğü, hedeflere ulaşmak için, gereken yatırımların, projelerin, finansmanında, olumsuz bir kolerasyon icra edecektir. Bizim gibi, sermaye terakümü düşük düzeyli ülkelerde, yatırım projelerinin finansmanının ya doğrudan yabancı sermaye girdisi, ya da dış borç alınarak kompense edilmesi gerekir. Yatırımların finansmanında, önemli bir kaynakta turizm gelirleridir. Şimdi bu noktada, kısaca ekonomik ve sosyal plan tedbirleri ile ilgili olarak, onuncu plan dönemini ve 2023 hedeflerini irdelemek istiyorum.

Türkiye’nin 2023 yılına yönelik iddiası vardır. Bu iddia, bizim Anavatan Döneminde, Özal ile ortaya konulmuştur. Şimdiki, Hükümete göre 2,6 trilyon $ GSMH büyüklüğü, 500 milyar $ ihracat hedefi öngörülmektedir. Bizim 90’lı yıllarda ANAP döneminde Turgut Özal ile birlikte, 2023 için öngördüğümüz hedef, 4 trilyon $ GSMH, 1 trilyon $ ihracat, 250 milyar $’da turizm geliri hedefiydi. Bu şekilde, Türkiye, dünyanın en büyük 10. Ekonomisi arasına girebilirdi. Böyle bir hedefte, yılda ortalama %7 büyüme ile mümkün olabilirdi. Büyüme ve refah için tüm milli kaynaklar mobilize edilecek, sermaye terakümünün yetmediği hallerde, doğrudan yabancı sermaye yatırımı ve sadece yatırımlara dönük olarak, dış borç alınacaktı. Hazırlanan 10. Kalkınma planı 2023 hedeflerine ulaşmaktan, hele hele dünyanın, 10. Büyük ekonomisi olabilme amacından oldukça uzaktır. Bir yazımda, “biz dünyanın şuanda 18. Büyük ekonomisiyiz, 2023’te 10. Büyük ekonomi olacağız diyenler, acaba, bizim üzerimizde olan ülkelerin, elleri armut toplayıp, oldukları yerde kalacaklarını mı düşünüyorlar” demiştim. Öngörülen büyüme hızı, yatırım hacmi, tasarruf oranı, uzun vadeli perspektif plan, ihracat, ithalat, turizm gelirleri, doğrudan yabancı sermaye yatırımları gibi indikatörler irdelendiğinde, 2023 hedeflerinin önemli bir aşaması olan, Onuncu 5 yıllık kalkınma planının yeterli olamayacağı anlaşılmaktadır.

Son olarak değinmek istediğim önemli bir husus vardır. Ben eski bir DPT mensubuyum, yıllarca Devlet Planlama Teşkilatında çalıştım. “Sn. Özal, Sn. Memduh Aytur, Sn. Kemal Cantürk, Sn. Prof. Dr. Bilsay Kuruç değerli Müsteşarlarımdı. T.C. Anayasası özetle, “ülkemizin ekonomik, sosyal, kültürel kalkınması 5 yıllık planlarla olacaktır. Bu amaçla, Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştur” demekteydi. DPT direk Başbakan’a bağlı, fevkalade yararlı görevler ifa etmiş bir kurum olarak, Türk amme ve özel sektör hayatında yerini, onurla, almıştır. DPT Türk kamu ve özel sektörüne üstün nitelikli yöneticiler, uzmanlar kazandıran bir Enderun niteliği taşımıştır. DPT, sıradan bir Bakanlık değil, Bakanlar ve Bakanlıklar üstü bir kurumdur. Zira, patronu Başbakandır. Bizler, büyük bir çoğunluğumuz dış ülkelerde eğitim görmüş, nitelikli genç plancılar olarak, ekonomik ve sosyal sektörlerin her alanında, iftiharla önemli, vazifeler ifa ettik. Anayasada öngörülen, Yüksek Planlama Kurulu/YPK büyük fonksiyon ifade eden, fevkalade önemli bir organdır. Başka Komisyon ve Komitelere ihtiyaç yoktur. YPK’da ortada hem Bakanlar Kurulunun, hem de DPT’nin patronu olan Başbakan oturur. Bir tarafında ekonomi ve sosyal tedbirlerle ilgili Bakanlar, diğer tarafta da biz planlama yetkilileri oturur ve plan görüşmeleri yapardık. Bu heyette başta Özal olmak üzere, tüm Planlama Müsteşarları Başbakanlar nezdinde, Bakanlar ile eşit bir konuma sahip olmuşlardır.
İşte, böylesine değerli bir kuruluş olan Devlet Planlama Teşkilatı’nı sıradan bir Kalkınma Bakanlığı haline getirmek, Planlamanın asli konuları arasında olan, ekonomiyi, ekonomiyle hiç alakası olmayan, daha ziyade dış ticaret ve ihracatla iştigal eden bir Ekonomi Bakanlığına bırakmak, adeta, kendi ayağına kurşun sıkmak diye nitelendirilebilir. 2023 hedeflerine ulaşmada DPT Başbakanların en fazla güveneceği ve mesai isteyeceği kuruluş olmalıydı. DPT’nin kaldırılarak, sıradan bir kalkınma Bakanlığı haline getirilmesi fevkalade yanlış olmuştur…