Yedi yaşından önce bize öğretilenlerle zihnimizin %88 i doluyor ve sonra ki hayatı onun üzerine inşa ediyoruz. Yedi yaşından önce bize ne söyledilerse öyle biliyoruz ve onu doğru kabul ediyoruz. Mesela, ‘’Dininiz nedir?’’ diye sorsam bir cevap verirsiniz. Ama, ‘’Neden o dini tercih ediyorsun’’ diye sorsam, öyle öğretilmiş dersiniz. Bilincin tam olarak oluşmadığı yaş dönemlerin de bilinçaltı devrededir ve sürekli kayıt halindedir. Bunu bilgisayara yapılan kayıt gibi düşünebilirsiniz. Siz eğer silmek istemezseniz, o kayıt ömrünüzün sonuna kadar sizi kontrolü altında tutar.  Önceki korkularınız, kırk yaşına gelseniz de devam eder. Her duygu durumu için bu geçerlidir. Eğer değersizliği öğrendiysen,  ileriki yaşında doktor olsan bile, hala kendini değersiz hissedebiliyorsun. 

Yedi yaşından önce öğrendiğimiz her şeye ‘’Hakikat’’ diyoruz. Ve ondan sonra ki hayatımızı ‘’hakikat iskeleti’’ üzerine kuruyoruz. Ve sonrasında, o inşa ettiğimiz hayatı ispat etmek için yaşıyoruz... 

Edison’un hikâyesini bilirsiniz…

Okul müdürü Edison’a bir kâğıt verir ve bu kâğıdı annesine vermesini söyler. Edison kâğıdı annesine verir ve okumasını söyler.

Annesi kâğıdı gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okur. “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin.”

Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison’un annesi vefat ettiğinde, o artık yüzyılın en büyük bilim adamlarından biriydi ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden bir çekmecenin köşesinde katlı halde bir kâğıt buldu ve alıp açtı.

Kâğıtta “Oğlunuz “şaşkın” (akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesine izin vermiyoruz…” yazılıydı.

Edison saatlerce ağladıktan sonra günlüğüne şu satırları yazdı: Thomas Edison, kahraman bir anne tarafından, yüzyılın dâhisi haline getirilmiş, “şaşkın” bir çocuktu.

Yedi yaşındayken Edison’a annesi tarafından ‘’Dahi’’  denmesi ve bunu hakikat kabul edip hayatını dahi olmak üzere inşa etmiştir.

Edison için bu duygu kodlaması hayatının geri kalan kısmını pozitif yönde etkilemiştir.

Düşünün; tuttuğunuz takımı veya partiyi, dini kim değiştirebiliyor. Bizlere ne verilmişse ebeveynlerimiz tarafından onu yaşıyoruz. Yaşanılan hayatın tekrarını sürekli yaşıyor ve siz neden böyle yaşadığınızın farkında dahi olmuyorsunuz. Bilinçaltında oluşan kodlamalar, tüm hayatınız oluyor. 

Hayatınızda bir sorunla karşılaştığınız da, etrafımızdaki herkes bize ne yapmamız gerektiğini söyler. Ama asıl sorun bunu nasıl yapacağımızdır. Kilo vermek için spor yapmamız gerektiğini, az yememiz gerektiğini biliriz; ama uygulama konusunda sıkıntı yaşarız. Kötü bir tecrübe yaşayıp acı içine düştüğümüzde bu kadar da kafaya takmamamız gerektiğini biliriz, ama bunu nasıl yapacağımızı bilemeyiz ve bu noktada takılıp takılırız. 

Doğduğumuz anda sahip olduğumuz iki korku vardır. Düşme korkusu ve yüksek seslere duyulan korku. Geri kalan tüm korkular sonradan öğrenilmiştir. Sonradan öğrenilmiş tüm duygu durumları değişebilir duygulardır. Bu yüzden, doğduğumuz anda var olan korkularımızın dışında olan tüm korkularımızdan veya bizleri olumsuz yönde etkileyen duygu durumlarından vazgeçebiliriz.

Duygusal durumumuzu değiştirmeyi, daha iyi iletişim kurmayı, istenmeyen alışkanlıklardan ve geçmişin olumsuzluğundan kurtulmayı, iç dünyamızı kontrol etmeyi, kendi kendimizi motive etmeyi ve daha pek çok zihinsel değişimi gerçekleştirmek istiyorsanız,  NLP’ın hızlı çözüme ulaşan yöntemlerinden destek alabilirsiniz.

‘’Virgin Satır diyor ki; insanlar hayatta kalmak için mücadele etmiyorlar, insanlar doğru bildikleri şeyleri, doğru çıksın diye hayatlarını veriyorlar.’’ Doğru bildiklerimiz bize öğretilen bilgiler olduğunu unutmayın ve sorgulayın…

Değişimden korkmayın!