Sahile yaklaştı. Boş şezlongu görünce sevindi. Çantasından havlusunu çıkardı, şezlonga serdi. Puantiyeli bir havluydu. Lacivert zemin üzerine sarı benekler serpiştirilmişti. Yıllar evvel almıştı. Ne zaman aldığını tarih olarak hatırlamıyordu. Üzerinden yıllar geçmişti. Geçen yıllar ondan çok şey götürmüştü. Puantiyelere daldı. Aldığı günü hatırladı. Ne kadar gençtim, diye iç geçirdi.Net bir tarih aklında yoktu.Ama başına gelen bu talihsiz olaydan yıllar evvel olduğu kesindi.Koşa koşa gitmişti o zaman havlucuya. Çok heyecanlıydı. Sevdiği kadınla tatile çıkıyor olmanın verdiği tarifsiz heyecanla seçmişti sarı lacivert havluyu. Onun tuttuğu takımın renklerinden almıştı. Bir nevi ona jest yapacaktı. Kendi takımının iki uç rengi siyah ve beyaz havluyu görüp, aldırış etmeden tek hamlede seçmişti puantiyeli havluyu. Onunla birlikte serilecekti üzerine. Sohbetler, fıkralar, itiraflar, jestler sıralayacaklardı birbirlerine. Üstünde yapacakları kurun hatırasını akıllarına kazıyacaklardı. Akşam olacak, bu defa yaz akşamlarının vazgeçilmez tutkularından biri olan gitarlar eşliğinde türlü şarkılar mırıldanacak, usulca birbirlerini okşayacaklardı. Çantasından çıkaracağı iki kadehe kırmızı şarap boşaltıp, yanında çiğ bademi sevdiğine uzatacaktı. Yıldızların, denizin, meltemin ve şarabın sarhoşluğuyla birbirlerine kenetlenecekler, ölüm bizi ayırana dek! Deyip tatlı bir uykuya dalacaklardı.

Aynı çantayı kullanıyordu hala. Üzerinden yıllar geçmiş olsa da, güneşten sararıp solmuş olsa da, o gece üzerine dökülen şarabın lekesini hatıra olarak saklamayı başarmıştı. Çantanın içinden güneş yağını çıkardı. Buz gibi olan su şişesini çıkardı. Şezlongun yanındaki sehpaya koydu. Havlunun üzerine serildi. Güneş yağını bedeninde gezdirip, tenine iyice yedirdi. Şişenin kapağını açtı, bazı yerleri kırılmış kadehine doldurdu. Tek seferde içti ve boş bardağı kenara fırlattı. İçinde birdenbire öfke belirdi. Elleri titredi. O ağaca bakmamaya çalıştı. Baktığı anda tüm anıların en ince ayrıntısının dahi silinmeden orada beklediğini fark etti, tüm canlılığıyla. Unutamadığı kadınla göz göze geldi. Hafifçe gülümsedi. Çok kısa sürdü bu ılımlı bakışma. Yerini aniden keskin bir bakış aldı. Yüzü düştü. Sevdiği ona dikkatlice bakınca şaşkın bakışlarını aniden denize çevirdi. Hayalindeki saçları havada uçuştu. Uçuşan saçlarının arasına karıştı adamın bakışları. Başından şapkayı çıkardı, puantiyeli havlunun üzerine koydu. Protez bacağını çıkardı şezlonga yasladı ve kendisini suya bıraktı. Dalga onu kıyıdan uzaklaştırırken onun bakışları halen daha uçuşan saçlarındaydı.

Sevda Kaçsın çayınıza…