Yazar takımı olarak senelerdir bir şeyler yazıp duruyoruz... Kimimiz  ‘he’ diyor kimimiz ‘Allah Allah olur mu’ kimimiz de ‘bana dokunmayan yılan binbir yıl yaşasın’ 

Ben de hasbel kader gözlemlerimi bilgilerimi ve tecrübelerimi harmanlayıp yazıyorum. Şaka gibi 13 yıl oldu.

Geri dönüp de baktığımda pozitif yazılarımdan çok negatifler yoğunlukta. Yoo pesimist değilimdir. En az politikacılar kadar pozitifimdir. Ama olmuyor işte. Gerçek ve Sanal Gerçeklik dişleri geçmeyen somun gibi.

Her yıl aynı konular zemberek gibi çok hızlı bir şekilde karıştı. Demek ki 13 yıldır bir düşüş yaşıyoruz.

Eğitim, sağlık, yaşam, ekonomi krizi nasıl çözülecek kimse bilmiyor. Hiç gülmeyen roboto bağlamış vaziyette sokaklar. Kıran kırana sosyal bir savaş arenalarda. Doğal JOKER suratlar mısır patlağı gibi. İşin içinden çıkmaya çalıştıkça batıyoruz…

Pertavsızla bir bakalım. 

Bireyler olarak kart ve kredi ile yaşıyor. Ödeyemedikçe krediyi krediyle kapatıyoruz. Ha bu durum şanslı olup kredi notu yüksek kişiler için ‘aferin kırmızı kurdelesi’ geçerli. İki üç ay ödeyemeyince haciz Freddy’nin kabusları şeklinde kapıda. ‘Faizler şöyle düştü böyle düştü’ pazarlamalarına da inanmak, maalesef bizi iyice aptal yerine koyuyor-ama çaresizlik bunu unutturuyor- Tekrar yapılandıralım faiz oranı cırt cırt cırt bakın ayda sonra yılda bu kadar diyorlar. Ah şahane deyip atlıyorsun. İmzalar atılınca üzerinden sana bir de nakit kalacak diye beklerken; Eski kredi kapama faizi, sigorta dosya, eft, kmh deyip düşe düşe bir de bakıyorsunuz ki eskisinden daha beter borç gelmiş. Vade mi? Daha da uzuyor tabii.

Ölene kadar MOKOKO diye eski bir fıkra vardı. İşte durum o durum. Hiç şansın yok. Borçlu doğan bebeler borçla ölen dedeler.

Kobiler aynı, çiftçi aynı, üretici, tüketici hepsi aynı dertte.

Borçlar katlanıp duruyor. Menkul ve otomobil hacizleri hergün artmakta. Yediemin’ler Yediveren gibi bereket içinde.

Dış borçların artması da aynı hızla devam.

Oysa Sayın Albayrak; ‘Ekonomi de toparlanma daha da artıyor’ diyor. Aldığımız para cepte iki gün duramazken, ay bitene kadar borç öderken… 

Toparlanıyor da biz mi göremiyoruz anlamış değilim. Anlayan da yok galiba. 

Servisler, özel okullar, öğretmenler, doktorlar… iyisi kötüsü masrafı derken, çocukların umutları, yaşlıların anıları bir bir eriyor.

Son aylarda bir de çocuk tacizcileri, kadın cinayetleri katlanarak artmakta. Toplum psikopat hasta çıkarmakta çok çalışkan. Yaptırımlar yetersiz, çözümsüzlükler de hat safhada kalınca herkes kendi yargısına dayanıp  cezalandırıyor. Acizce… Çok acı ki ister duygusal ister fiziksel bir şekilde bu böyle. 

Yeryüzünde hiçbir sebep bir canlıya zarar vermeyi haklı kılamaz! Ama biz neredeyse her gün yaşanan kadına şiddet olaylarına vah vahlardayız çaresizce. Üstün olmak karşıdakinin  fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesi ile mi sonuçlanır?

Şiddet nasıl bir eğilimdir nasıl gelişir nerde gelişir, bunu artık çok net görüyoruz. Keşke demekten diller usandı, kınamaktan bıktık. Ordu’da yaşanan gencecik kızın ölümü bu hafta iyice ürkütücü boyutlarda olduğumuzu bir kez daha hissettirdi. Kaybettiğimiz nice canı cadde, okul isimlerinde yaşatmak yerine her insan kendi isminde yaşamalı!

Durun bi yaa durum ! 

İnsanlık tarihi, kaçıncı kez bu kadar çirkin hale geliyor bilinmez. 

DURUMUN FARKINDA OLMAK YETİYOR MU?