Öğretmen her soruya açık olmalı. Talebe / öğrenci her soruyu rahatça sorabileceğini bilmeli. Bu, hocanın / öğretmenin, her soruya cevap verebileceği mümkün demek  değildir. Ama bu şekilde öğretmen bilmediklerini öğrenir, bunu telâfi etmeye çalışır. Fakat bildiği bir konunun başka cephelerinden de mes’eleye bakması gerektiğini ve sorulan ve daha da sorulabileceği mutasavver / tasavvur edilen sorulara karşı, kendini hazırlaması gerektiğini anlar.

     Öğrenciyi derse çalıştırmak için, dersi sevdirmek lâzım. İlmihal bilgisi kitabını okutmakla bir kimseye namaz kıldırmak mümkün değil. Fakat ona ibadet ruhunu nakşettiğimizde, kendiliğinden ilmihali alıp okuyacak ve namazını kılacaktır. Çünkü “Taharri-i hakikat muhabbet iledir.” / Hakikati, gerçeği araştırma meyil ve isteği; önce gerçeğe karşı duyulacak muhabbet / sevgi ile başlar.

     Dersi, derste öğretmek; bunun için de talebeye bu şuur ve bilinci vermenin yolunu bulmak, yani talebenin derste, derse dikkatini çekmek gerek. Bunun için de, dikkat etmediği takdirde kaybını, 

alâka ve ilgi duyduğu takdir de ise, çifte menfaat, yarar ve kazancını; müşahhas / somut şekilde göstermek, vaktin kıymet ve değerini idrak ettirmek / algılatmak gerekir.

     Öğretmen öğrencinin dersinde başarılı olmasını istiyorsa; öğrencinin kendisine itimat ve güven duymasını; yani bu dersi yapabilecek kapasitede olduğunu hatırlatması gerek.

     Öğretmen giyim kuşamda da örnek olmalı. Gayri ciddî bir giyimle öğrencinin karşısına çıkmamalı.

     Öğretmen âdil, doğru, bilgili ve tarafsız olmalı.

     Öğretmen; başarısının öğrencilere bağlı, başarısızlığın ise kendine ait olduğunu bilmelidir. Bu gerçeği Almanya anlamış olacak ki, öğretmeni netice / sonuç almakla mükellef / yükümlü tutmuş; böylece öğretmeni; ne yapıp edip başarılı olmanın yollarını arar hale getirmiştir. Çünkü zafer; herkesin katkısıyla, mağlubiyet / yenilgi ise komutanın yetersizliğinden ileri gelir.

     Öğretmen; öğrencilere anlayabilecekleri bir dille anlatmalı. Onların seviye ve düzeylerine inerek açıklamalarda bulunmalı. Kaldı ki, Peygamberler bile, insanlara akıllarının alacağı tarzda söylemekle emr olundular.   

     Sokrates’in dediği gibi: “Dünyada her şeye değer biçilebilir. Oysa öğretmenin eserine değer biçilemez. Çünkü onun eseri hem her şeydir, hem de hiçbir şeydir.”

     Öğretmen:

     “Sizlerin yapmanızı istediğim şeyler; sizler içindir. Yerine getirmekle sizler faydalanacak.Yapmamakla sizler zarar göreceksiniz. Hasta, doktorun dediğini yapmazsa, doktor değil, hasta zararlı çıkar. Nizam, disiplin; hep sizlerin iyiliği için.” derse, daha tesirli / etkili olur.

     Öğretmen; ne söyleyeceğini ve ne zaman söylemesi lâzım geldiğini iyice düşünmeli. 

     Hz. Ebu Bekir, her sözü hemen sarfetmesine engel olsun diye, ağzında çakıl taşı bulundururdu.

     Öğretmen İmam Şafii’nin şu sözünü de unutmamalı: 

     “Söylenen şâyi, yazılmayan zâyidir.” / Söylenen yayılır. Yazılmayan unutulur, demek ister. 

     Muvakkat / geçici müsekkinle / sakinleştirici ile hastayı teskin etmek / yatıştırmak mı? 

     Daimî  şifa bulması için, acı fakat müessir / etkili ilaç kullandırmak mı? 

     Öğretmen ikinci şıkkı tercih eder olmalı. 

     Öğretmen; en iyi intiba’ın / görüş, anlayış ve izlenimin, ilk intiba’ olduğunu unutmamalı.

     Öğretmen ile öğrenci; ağaç ile gölgesi gibidir. 

     Eğri ağacın gölgesi, nasıl eğri olursa, ehliyetsiz, liyakatsiz öğretmenin öğrencisi de öyle olur!

     Öğretmen şu veciz sözleri de dikkate almalı:

     “Her söylediğin doğru olmalı. Fakat her doğruyu söylemek doğru değildir.” 

     “Her söylediğin hak olmalı. Ama her hakkı söylemeye senin hakkın yok.” 

     “Nice yüce ve büyük dâvâlar, bîçare ellerde muvakkaten / geçici olarak kendini gösteremez.” 

     Öğretmen ders verirken; bazı cümleleri zihinlere yerleştirmek için, tekrar etmeli.

     Öğretmen; yaşayarak göstermenin, konuşmaktan daha tesirli / etkili olduğunu da hesaba katmalı.