Öğrencilerimize ne önerebiliriz?

Abone Ol

Tüm öğrencilere başarılar dilerim.

Ben onların roman okumalarını önemserim; çünkü roman okumak bizleri çok daha yaratıcı hale getiren zihinsel verim artışına neden olurken, hayatta başarılı olabilmekte olmazsa olmaz olan duygusal zekamızın da gelişmesine büyük katkı sağlar.

Müzik dinlemelerini, müzikle ve sanatla uğraşmalarını, imkanları varsa tiyatroya gitmelerini öneririm. Bunun yanında mutlaka satranç öğrenmelerinin biliyorlarsa satranç oynamalarının çok faydalı olacağına eminim.

Bilinmelidir ki ve yapılan tespitlerde göstermiştir ki dünyanın en zeki ve başarılı insanlarının hem mantık hem de sezgi yönünden en güçlü olanlar olduğudur.
Sanatın her dalı beynimizin sağ kısmını güçlendirirken, matematik, mantık muhakeme yeteneğinin gelişmesi ise beynimizin sol kısmını güçlendirdiği bilinir. Beynimizin hem sağ, hem de sol kısmının  güçlendirilmesi sayesinde zihinsel verim artışı en az 15 kat civarı olduğu bilimsel bir tespittir.

Bu durumu en çok da sanata düşkün bilim adamları ve dünyanın tanıdığı popüler devlet adalarında gözlemleriz. 

*Albert Einstein "hayaller bilimden daha önemlidir, çünkü sınırsızdır" 

*Gazi Mustafa Kemal Atatürk "“İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, millet ki, heykel yapmaz, millet ki, tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”

*Fatih Sultan Mehmet in çağ açan yönü akla bilime sanata kültüre önem vermesi ile açıklanır

Aynaya bakınca ne görüyoruz 
Bizler dürüstü güzeli tutarlı olanı seviyor seçiyor önemsiyor ve çevresindekilere güvenmek istiyoruz. 
Kendimizin de ne kadar akıllı dürüst iyi güvenilir olarak bilinmesini istiyoruz. Ancak hepimizde karanlık bir nokta var ki çıkarcı faydacı ikircikli davranabiliyoruz. Zaaflarımızın bilinmemesi içinde elimizden geleni yapıyoruz. 
Bunun en temel nedeni bana göre türümüzün devamını sağlamaya yönelik olabilirken yetiştiğimiz ortamın yapısı ve yaşam koşullarımız nasıl bir insan olacağımızı belirleyebiliyor..
En totaliter en zalim olanlarımızın bile ne kadar "demokrat iyi bir insan" olduğunu ustalıkla ifade edişi aslında onunda bizlerden biri olabileceği gerçeğini ortaya koyar ve bize benzeyene sempati bile duyabiliriz. 
Sempati yerine antipati duyanlarımız ise hem kendimizin hem de diğerlerinin farkında olanlarımız, işin doğrusunu bilenlerimiz ve evrensel değerleri önemseyenler olmamızla ilgilidir.

Onun evi neden huzurluydu?
Gecekondu bile olsa sıcak ve samimi bir ortam hep gülümseyen yüzler.   "Hocam evimiz iki göz, odunumuz kömürümüzü aldık, şükür... 
Bulduğumuz kadarına şükrediyoruz sıcak bir kap yemek fırından alınmış taze ekmek üzerine içtiğimiz bir bardak çay değme keyfime! Benim birde kitaplarım var karşıda işte gördüğünüz gibi ne bulursam okuyorum..

Geçen bir arkadaşımın babası öldü evi yığma kitap! Bana 'istediğin kadarını al' dedi şaka gibi sanki mücevher bulsam o kadar olmaz yani. Ben emekli bir adamım en büyük lüksüm içtiğim bir bardak çay ve okuduğum kitap hepsi bu... "

Katıksız abartısız son derece sade ve huzurlu bir ortam, onun cümleleri de sade sıradan kısa net ve anlaşılır, tıpkı evi gibi yaşamı gibi hep gülümseyen yüzü anlayan bakışları hisseden yönü, konuşma susma ve dinleme ustası olmuş... Onun evi huzurlu halinin bir parçası...

Duruşumuz mimiklerimiz bakışımız giyim tarzımız saçımız sakalımız kadar yaşadığımız mekanın bizi yansıttığı bilinir beden dili tanımına duygu ve düşüncelerimizi resmeden mekanlarımızda girer... 
Onun evi onun beden diliydi huzur dolu duygularını düşüncelerini ortaya koyan.