Günlük yaşantımız da o kadar çok şeyler yapıyoruz ki, bazılarının faydalı olduğunu bazılarının ise zehir sayılabilecek özelliklere sahip olduğunu öğreniyoruz. Sorunumuz da o ki, geç öğreniyoruz. Geç öğrenmemiz bir sorun olduğu gibi, kendimizce hayata geçirdiğimiz uygulama hali de çok doğru değil. Hiçbir şey tamamıyla faydalı, hiçbir şey de tamamıyla zararlı diye nitelenemez. Gerek halleri, alınan, kullanılan haller, süreç, iklim, zamanlama, kullanılan süre vb uzar gider. Tüm iyi olanları anında öğrenemeyeceğimiz gibi, zararlı olanlardan da anın da haberdar olamayız. Zira bilgi kaynaklarımızda da süreç için de karar değişiklikleri mümkün. MSG kısaltılmışlığıyla Mono Sodyum Glutamat’dan bahsediyoruz, kısa izahatıyla aşağıda okuyup bu maddeyi tanıyacaksınız.

"Mono Sodyum Glutamat...
Beyni etkileyen ve saman dahi yeseniz, onu lezzetli olarak algılamanızı sağlayan bir madde olup, vücut için zehir hükmündedir. Su böreğini çok severim ama ne zaman yesem bir kaç gün midem yanar. Sebebini merak ederdim. Artık biliyorum. Ortaokul dönemlerinde poğaça imalathanesinde çalışmış bir arkadaş anlatmıştı; Hani her sabah yediğimiz o poğaçalar var ya, onların yarıdan fazlası margarinmiş. Hamura kendisinden fazla yağ karıştırarak yoğururlarmış.

Dr. Aidin Salih'e bir genç getirmişler, ağır gut hastası olup ayağının biri normalin iki katı büyüklüğündeymiş.

Hikâyesine gelince; bizim eleman çalışmak için Ağrı'dan İstanbul'a gelmiş ve bir poğaça imalathanesinde iş bulmuş. Çocuğa "Aha sana yatacak yer, aha sana şu kadar ücret, yemek mi? Aha sana poğaça, ye yiyebildiğin kadar" demişler, o da yemeğe para vermemek için dayanmış poğaçaya, 6 ay sonra ayağı o hale gelmiş, doktorlar yapabilecekleri bir şey olmadığını ve "memleketine gitmesini" söylemişler.

Hepimiz gut hastalığına çok et yemenin sebep olduğunu zannederiz ama gutun asıl sebebi şeker ve tahılmış. Bir gün tatlı almak için bir pastaneye girdiğimde "margarin kullanıyor musunuz?" diye sordum. Aldığım cevap "Kat'iyyen" oldu. "Peki hangi yağı kullanıyorsunuz?" dediğimde de eleman gururla "Biz pastacı yağı kullanıyoruz" dedi.

Peki pastacı yağı nedir?

Bir arkadaş kürt böreği yapan birini görmüş, eleman bir kat yufkayı serip yan tarafında bulunan kovaya elini daldırarak bir avuç yoğurt alıp yufkanın üzerine yaydıktan sonra üzerine ikinci kat yufkayı sererek yine bir avuç yoğurt ile işlemi tekrarlıyormuş. "Yoğurt mu o?" diye sorduğunda ise "yağ" cevabını almış. "Pastacı yağı" denilen şey meğerse o yoğurt kıvamındaki iğrenç margarinmiş. Şimdi burada margarinin ne olduğunu anlatacak değilim. Sabahları poğaça, börek vs. yemeden önce vücudunuza neyi soktuğunuzu ve iç organlarınızı nelerle muhatap ettiğinizi bir düşünün. Benzeri pilav için de geçerlidir. Özellikle sokakta satılan pilavların nasıl o kadar lezzetli olduğunu ve evde yapılan pilavların neden o kadar güzel olamadığını düşünün.

Hadi sizi yormadan cevabı vereyim : BULYON

Bulyon aslında et suyu demektir ama et suyu hemen bozulur ve dondurulmadan saklanamaz. Marketlerde bulyon adı altında satılan o kibrit kutusu büyüklüğündeki şeyler aroma, tuz, baharat ve MSG içeren margarindir. ÇİN TUZU olarak da bilenen MSG (Mono Sodyum Glutamat) beyni etkileyen ve saman dahi yeseniz onu lezzetli olarak algılamanızı sağlayan bir madde olup vücut için zehir hükmündedir.

Bu maddenin en yoğun olarak bulunduğu yiyecekler de o özel okullarda okutup, en iyi elbiseleri giydirip en son model telefonlar aldığınız çocuklarınızın bilgisayarda oyun oynarken paket paket zıkkımlandıkları o cipsler, pringlesler vs. var ya; işte onlar..

ONU YEME, BUNU YEME . . .

PEKİ NE YİYECEZ ?

Arabanızın boyasına kuş pislese pasta cilâ yaptırır, motorunu korumak için deposuna en iyi yakıtı koyarken en kıymetli sermayeniz olan vücudunuza ithal ettiğiniz "öldürücü değil süründürücü" olan yavaş etkili zehirlerin uzun vadedeki sonuçlarını görmek için arada bir hastane koridorlarında dolaşın. “

Mono Sodyum Glutamat la ilgili bilgi edindik, MSG ve tanımını bilmediğimiz, içeriğinden habersiz ne çok madde ile iç içe yaşıyoruz. Bu bilgisinden yoksun olduğumuz maddelerin bazılarını gıda ürünü ya da gıda ürününe karışmış haliyle yiyerek ve içerek tüketiyoruz. Temizliğimizde ve yaşadığımız ortamı temizlemekte kullandıklarımız var, çevremize koku ve görüntüsü için yaydıklarımız var. Teknoloji ürünlerinden, inşaat malzemelerine, güvenlik, iletişim yardımcı ürünlerine kadar, hayatımızın her noktasın da olan, zararlı olması muhtemel maddelerden tamamıyla arınabilir miyiz, bilmiyorum. Kolay görünmeyen, ekonomi ve harcama gücümüzü de baz aldığımızda hiç kolay değil. Dengeden şaşmadan, abartmadan, en zararlı olduğunu öğrenip bilsek dahi, tolerans çizelgemiz içine almamız mümkün. Uzmanlığım olmayan bir konuda kıstas belirlemiyorum, önerim odur ki kendiniz ve yakınlarınız ayda bir iki torba cips tüketiyorsanız daha sakin kalmanız mümkün. Kendiniz ya da sevdikleriniz her gün iki torba cips tüketiyorsa ; en iyisi, en kalitelisi, en pahalısı demeniz sizi kurtarmayacaktır. Sokakta satılan pilav için de, çokça çeşit içinde aynı mantığı kurun, sokakta ki pilavcıdan alıp tükettiğiniz sıklık yılda bir, iki ise kendi zehirlenmenizi tolerans çizgileri içinde bırakmışsınızdır. Düzenli, disiplinli, bilinçli yaşamak hepimiz için, gerginleşmeden, panik olmadan..