Herkesin içinde hem kötülük hem iyilik vardır. İçimizdeki iyi ve kötü birbiriyle çatışır ve biz bu çatışmada hangisini seçersek onu yaşarız. İyi olmak da kötü olmak da elimizdedir. Her sabah işyerlerimize giderken, içimizdeki iyiyi de kötüyü de beraberimizde götürürüz. İçimizdeki kötü denetimimizden çıkarsa, etrafa negatif enerji yaymaya başlarız. Ortaya çıkan kötülük herkesi olumsuz etkiler.  

Bir kişiden yayılan zehir, herkesi zehirler. Bulundukları ortamı zehirleyen çeşitli insan tipleri vardır: Kendi ihtiyaçlarını diğerlerinden daha önemli ve acil zanneden “benciller”, Kuralların kendileri için değil de diğerleri için koyulmuş olduğunu düşünen “asiler”, Sorumluluk üstlenmekten kaçan, sürekli etrafını suçlayan “hamlar”, Kendi istedikleri olmayınca sorun çıkaran “huysuzlar”, Öfkeli, sivri dilli, saldırgan tavırlı “kavgacılar”, İğneleyici ve küçümseyici sözlerle etrafta sürekli negatif bir hava estiren “kibirliler”, Hemen her konuda kendi görüşünü herkese kabul ettirmek isteyen “çokbilmişler”, Her durumu dramatikleştiren, sürekli sızlanan ve her şeyden şikâyet eden “mızmızlar”, Egoları şişkin, kendilerini mükemmel zanneden ”narsistler”,Her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan ve etrafındaki herkesi bu aşırı kontrolle kasıp kavuran “obsesif-kompulsifler”, Her durumda mutlaka olumsuz bir yön bulan “felaket tellalları”.

İçlerindeki kötülüğü zapt edemeyen insanlar hepimizin çevresinde var. Kendilerine yenik düştükleri yetmiyormuş gibi bizi de zehirlerler. Onlar hayatın zaten var olan zorluklarını bir kat daha artırırlar. Bulundukları ortamda kamplaşma, kutuplaşma ve çatışma yaratırlar; kendi halinde çalışan insanları tedirgin ederler, şirkete olan bağlarını zayıflatırlar.

Sorunlu bir insan, bütün bir bölümün moralini bozup, ciddi verim kayıplarına neden olabiliyor. Bugünün iş ortamlarında, “zihin açıklığına ve ruh sağlığına” hiç olmadığı kadar çok ihtiyacımız var. Çünkü en alt seviyedeki bir çalışanın bile en üst düzeydeki bir yöneticinin gününü mahvetme gücüne sahip. 

Bir yöneticinin görevi, hem “sorunlu” insanları yönetmek hem de onlara rağmen çalışma iklimini pozitif, yapıcı duyguları ortaya çıkaran bir iklim haline getirmektir. Olumsuz bir tavırla karşılaştığınızda yaptığınız işi bırakıp yaptıkları tavrı kendilerini -suçlamadan- sormak onları problemlerinin gerçek kaynağını araştırmaya ve iletişimlerini daha pozitif bir eksene taşımaya yönlendirir. Alıntı