Ailemizde ya da yaşadığımız çevre içinde kiloları katlanarak artan kişileri görmemiz mümkün. Her geçen gün daha fazla kilo alan ve obezite ile mücadele edenlerin sayısı gitgide artmaktadır. 
Ülkemizde bu sayı her 10 kişiden 3 kişinin obez olduğu doğrultusundadır. 
Bu ciddi bir sağlık sorunu olarak önümüze çıkar. Kilolar ile birlikte hastalık sayımızda büyüyerek katlanır.
Bu konu ile ilgili pek çok bilgiye ulaşmamız mümkündür. Sebep olan etmenler, bilimsel veriler ve rakamların dışında bulunan başka bir boyutu daha vardır ki oda ruhsal ve duygusal yönleridir. Bu konuyu ele alışımın sebebi ise duygusal ağırlıklıdır.
Bugün sizlerle paylaşmak istediğim kısa hikâyem çocuk ve ergen obezitesi üzerinedir.
Sıradan günlerden biri gibi zaman akıp geçiyordu. Eda aniden çalan kapının sesi ile irkilmişti. Az önce babasının yanında yaşayan kızını özlediğini düşünmüştü. 
Kapıyı açtığında 19 yaşına giren kızı melis tam karşısındaydı.
- Canım hoş geldin diyerek sarılmıştı. 
- Anne hoş buldum konuşmamız gerek diyerek salona geçmişlerdi.
- Hayırdır kızım ne oldu, anlat hadi.
- Anne ben ameliyat olmak istiyorum, bu konuyu 2 senedir araştırıyorum evet kabul ediyorum tehlikeleri var ama ben her gün ölmektense böyle ölürüm. Şimdi sen istersen yanımda olursun, istemezsen ben tek başıma gider olurum. 
Eda duyduğu sözler karşısında şaşkınlık içindeydi. Senelerdir kilo sorunu yüzünden hangi bunalımlardan geçtiklerini hatırladı tek tek. Genç ve güzel bir kız olmasına rağmen kiloları yüzünden günlerce evden çıkmadığını, okulunu bu sebepten dolayı bıraktığını, içinde kopan fırtınaları, sadece bu konu yüzünden asabi davrandığını çok iyi biliyor ve bu sıkıntıları birlikte yaşıyorlardı. 
Melis operasyon öncesi ve sonrası oluşabilecek her türlü yan etkileri, yoğun bakımda neler yaşayabileceğini, sonrasında nelerin olabileceğini teker teker annesine anlatmıştı.
Eda’nın birden kızını kaybetme korkusu içini sarmıştı, hayati risk taşıyordu. Çünkü 3 operasyonu aynı anda geçirecekti, eli ayağı titremeye başlamıştı.
- Hayır! Böyle bir şeyi onaylamıyorum kaldı ki baban da bunu onaylamaz, senin hayatını riske atmana razı olamam.
- Babamı ikna ettim anne, senin yanımda olmanı istiyorum bana destek vermeni bekliyorum. Ben doktorum ile zaten irtibat halindeyim, olan kişiler ile temastayım. Ben zaten böyle yaşamak istemiyorum. 
Melis’in gözleri buğulanmış akmak için bahane arıyordu.
Eda’nın beyninde bin türlü soru geçiyor ve tek tek hepsinin cevabını kızından alıyordu. Belli ki kızı uzun zamandır bu operasyonu araştırıyor, bunun ile ilgili bütün bilgilere ulaşıyordu.
1 hafta sonra, doktor ile yapılan görüşmeler sonucunda Eda’nın içi rahat değildi. Melis ise duyduklarına inanamamış, sevinçten gözlerinin içi gülüyordu.
-Melis sabah seni alıyorum, şimdi git dinlen demişti doktoru
Melis mutluluktan etrafına gülücükler saçıyor, Eda ise o anın gelmesini hiç istemiyordu, kireç gibi olmuş, bütün vücudu adeta buz kesmişti.
Ertesi sabah Eda, ağlamamak için kendini zor tutuyordu ve kızı ameliyata girdiği anda gözyaşlarını serbest bırakmıştı.
4 saatin sonunda doktorun ameliyattan çıkarak odasına gittiğini haber almış, panik içinde “Allah’ım yardım et’’ diyerek muayenehanesine koşmuştu. Bir an önce ne olduğunu bilmek istiyordu.
Koridorda koşmaktan nefes nefese kalmıştı ki; doktor karşısına çıkmıştı.
- Kızım nerede neden erken çıktınız diyebilmişti.
- Eda hanım merak etmeyin kızınız çok iyi ve her şey çok düzgün gitti eğer ameliyathaneye giderseniz az sonra yoğun bakım odasına alacaklar, geçerlerken görürsünüz.
Eda bütün gücü ile hastanenin bir ucundan diğer ucuna koşmuştu. Asansörden çıkan kızı yan yatıyor, her yerinden hortumlar sarkıyordu. Gözyaşlarını tutamadı o an, içinden sürekli tekrarladığı tek bir cümle vardı ‘kızım sen kendine ne yaptın böyle’ diyordu. 
Sedyenin soğuk demirine sımsıkı yapışıp kalmıştı avuçları. Bir yandan ilerliyorlar bir yandan da hastabakıcı ‘’bu kim’’ diye soruyordu Melis’e.
Melis ise “annem” diyebilmişti. 
Aradan geçen 3 günün ardından Melis taburcu olmuş ve en kısa zamanda, en hızlı iyileşen hasta olarak ilan edilmişti.
Zor geçen bir dönemin ardından Eda o günleri hatırladıkça hala içi titrer. Kızındaki azim ve mücadelesi ile gurur duyar.
Melis ise hayata sımsıkı bağlanan, neşeli, cıvıl cıvıl çok güzel bir genç kız olmanın mutluluğunu yaşamaktadır, yarım bıraktığı okulunu bitirmiştir. 
Dengesiz beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği obezitenin en önemli nedenleri olarak kabul edilmektedir. 
Çocukluk çağı obezitesi olan, çevrenizde tanıdığınız kaç kişi var, hiç dikkat ettiniz mi? Yoksa hala ninelerimizin, dedelerimizin ‘evlatları tosun gibi maşallah’ demeleri için  ‘bu tabak bitecek’ dayatmalarına hala devam mı ediyorsunuz?
Lütfen iş işten geçmeden, sorun daha büyük hale gelmeden önlemlerimizi alalım.
Sevgi ile kalın.