Obama, ‘Savaşa Hayır’ diyebilecek mi? (2)

Abone Ol


MITT ROMNEY ve MORMONLAR
Cumhuriyetçi aday Mitt Romney, ABD’nin diplomasi tarihinde çok önemli roller üstlenmiş olan Mormonların lideri. Mormon Cemaati üyeleri kendilerinin saf bir ırk olduğuna inanırlar; temiz kanlıdırlar. Aynı zamanda, savaşsız yaşamanın Amerika’nın varlığını sürdürmesi ile bağdaşmadığını savunan deri devletle Mormonların yakın ve operasyonel ilişkileri vardır. ABD başkanlarından John Kennedy’nin öldürülmesinde, Amerikan derin devletini finanse ettiği söylenen Howard Hughes’ın Mormon sempatizanı olduğu bilinmektedir.
Obama’nın Suriye ve İran’ın vurulması konularında ayak sürümesi, savaşı ABD’nin yaşam tarzı olarak gören Amerikan derin devletinin harekete geçmesine neden oldu. Obama, Suriye konusunda çekimser davranarak “Arap Baharı”nın hızını kesmekle, Arap ülkelerindeki demokratikleşme hareketlerini baltalamakla suçlanarak önü kesilecek, Cumhuriyetçi Mormon Lideri Mitt Romney’in önü açılacak. Obama’nın devredışı bırakılmasıyla neo-conlar bölgede bir ölçüde yarım kalan operasyonlarını kaldığı yerden sürdürme fırsatı elde etmiş olacaklardır.
 “ABD derin devleti Romney’in önünü ne kadar açabilir?”
 Bir tarafta savaşı Amerika’nın varlığını sürdürmesi açısından kaçınılmaz olduğunu savunan derin devlet, diğer tarafta kendilerinin saf kan olduklarını söyleyen ve derin devlet operasyonları ile tarihi bağları olduğu bilinen Mormonlar.. Dilimiz varmıyor, ama Amerikan diplomasi tarihini inceleyenler açısından yeni bir Abraham Lincoln olayının yaşanması hiç de sürpriz olmayacaktır.
Olamaz, diyenler için birkaç çarpıcı örnek verelim:
ABD 2. Dünya Savaşı’na Japonların Pearl Harbor üssünü bombalamaları üzerine girmişti. Üssün bombalanacağını ABD istihbaratı da İngiliz istihbaratı da saatine kadar bildikleri halde, bu haberi Amerikan başkanından gizlemişlerdi. Çünkü derin devlet ABD’nin ekonomik ve siyasi varlığını sürdürebilmesi için savaşması gerektiğine inanıyordu.
1955-75 yılları arasında yaşanan Wietnam Savaşı’nda 60 bin Amerikan askerinin ölmesine, cepheden sağ dönenlerin bunalıma girerek intihar etmelerine rağmen, 20 yıl içinde ABD yönetimine seçilen başkanlar, Amerikan topraklarından 190 bin km. uzaklıkta sürdürülen bu savaşı durduramamıştı.
O zamanlar Amerika’da askerlik zorunlu hizmetti. Savaşa gitmek istemeyen binlerce genç yönetimi protesto ederek ülkelerini terketmişlerdi. Cepheden sağ dönen askerler de, yaşadıkları savaş sonrası sendromu nedeniyle, ruhsal sağlıklarını yitirmişler, önemli bir bölümü de intihar etmişti.
Zorunlu askerliğe yönelik protestolar sonrasında Amerika’da zorunlu askerlik hizmeti kaldırılmış, askerlik hizmeti özel şirketlere devredilmişti.
Askerlik hizmeti zorunlu olmaktan çıkarıldı, ama derin devletin savunduğu gibi, Amerika’nın savaş olmadan yaşayamacağına inanıldığından, her 10 yılda bir silah sanayiinin elinde biriken silahları eritecek biçimde çatışmalar organize edildi, stoklar eritildi, faturası da petrol zengini bir ülkenin sırtına yıkıldı..
1979 yılında, İran’da yaşanan rehine krizine son vermek amacıyla düzenlenen helikopterli kurtarma operasyonu fiyasko ile sonuçlanınca, favori olarak gösterilen ve asıl savaşın enerji bağımlılığına karşı açılması gerektiğini savunan “fıstıkçı” Jimmy Carter, seçimleri Donald Reagan’a karşı kaybetmişti.
Al Gore, G. W. Bush karşısında seçimleri, günler boyu süren oy sayımı operasyonu sonucunda kaybetmişti.
Demokrat Obama savaşı sürdürmekte ayak sürürse, savaşı varlık nedeni olarak benimsemiş olan derin devlet, Cumhuriyetçi Romney’in önünü açacak. Bu belli olmuştur. Yani, gelişmeler, “Dünyamız Ortadoğu merkezli bir III. Dünya Savaşı yaşamaktadır” başlıklı değerlendirmemizi abartılı bulanları onaylamıyor.

BÜTÜN GÖZLER ABD BAŞKANLIK SEÇİMLERİNDE
Obama, 1955-75 arasında 60 bin Amerikalı askerin hayatına mal olan yeni bir Wietnam Savaşı yaşamak istemeyen Amerikan vatandaşı ile Amerika’nın savaş olmadan yaşamasının mümkün olamayacağını savunan derin devlet ve de İsrail lobisi arasına sıkışmış durumdadır. O nedenle, Obama’nın şu aşamada vereceği kararlar dünyanın geleceğini şekillendirecektir.
Başkan, ABD derin devlet gerçeğini anlamamakta direnirse, derin devlet devreye girer ve Barak Hussein Obama savaşmakatan başka seçenek olmayan bir açmazla karşı karşıya bırakılabilir. Özellikle gelişmiş ülkeler biran önce küresel krizin olumsuz etkilerinden kurtulmak ve kriz öncesi büyüme temposunu yakalamak için çırpınıyorlar. Bunun için de enerjiye ihtiyaçları var. Petrol rezervlerinin önemli bir bölümü Müslüman coğrafyada.. Petrol yataklarını kim kontrol altına alabilirse, kral o olacak.. O nedenle, Barack Hussein Obama “Kırk katır mı, kırk satır mı?” seçeneği ile karşı karşıyadır.
Geçtiğimiz hafta Demokrat Parti kurultayına katılan Amerika’nın BM eski Büyükelçisi ve eski New Mexico Valisi Bill Richardson, “Obama savaş tüccarlığı yapacak bir siyasetçi değil” diyor ve ekliyordu:
“El Kaide örgütünü büyük ölçüde yok etti. Bin Ladin’i ortadan kaldırdı. Latin Amerika ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları imzaladı. Rusya ile silahsızlanma anlaşmasına imza attı.
Çin konusunda gerçekçi bir politika izliyor. İşbirliğinden yana; kimseyi dışlamıyor.
Uluslararası toplum Obama’yı sevdi. İran’la mücadelede Avrupa bizim tarafımızda yer alıyor.
Romney dış politikada Obama’ya rakip olmaktan çok uzak.”
Ertesi gün... Libya’da Amerika’nın Bingazi Konsolosluğu’na düzenlenen saldırıda Büyükelçi J. Christopher Setephens’ın da aralarında bulunduğu dört kişi öldürülüyordu. Bill Richardson, ObamaYı anlatırken, “O savaş tüccarlığı yapacak bir siyasetçi değildir” diyor, ama Amerika’da savaş heyecanı yaratabilen başkan adayları her zaman halktan destek bulmuşlardır. Başkan Ronald Reagan, Amerikan halkına, Sovyetler Biriliği’ni mutlaka durdurulması gereken bir “Şer İmparatorluğu” olarak sunmuş, bu sayede savunma harcamalarını rekor seviyelere ulaştırmış, ama yarattığı beklentilerle orantılı bir savaş yaratamayınca, 1983 yılında, gidip Karayipler’de, o güne kadar adını kimsenin duymadığı Grenada Adası’nı fethetmişti!
Bütün örnekler ve “Amerika savaşsız yaşayamaz” diyen çokuluslu şirketlerin finanse ettiği ABD derin devleti gerçeği dikkate alındığında, Demokrat Obama’nın “Barışçı Başkan” rolünü daha fazla sürdürmesinin mümkün olmadığı kolayca görülecektir. Obama ya savaşa evet diyecek ya da -dilimiz varmıyor, ama- Amerika tarihinde yeni bir Abraham Lincoln örneği yaşanacak ve neo-conların Müslüman coğrafyada yarım kalan işlerini tamamlama fırsatı oluşturmak üzere Cumhuriyetçi Mormon Lideri Mitt Romney iktidara taşınacaktır.

YAŞAMAKTA OLDUĞUMUZ BİR DÜNYA SAVAŞIDIR
Biz Ortadoğu’daki gelişmelere müdahil olan aktörlerin çokluğunu ve çeşitliliğini dikkate alarak, “Yaşamakta olduğumuz bu savaş III. Dünya Savaşı’dır” demiştik. Dilimizi korkak alıştırmayalım, dünyamız, küresel krizin narkoz etkisi altında Ortadoğu merkezli bir küresel savaş yaşamaktadır. Obama’nın Suriye ve İran konusunda vereceği kararlar, ‘Çin, Rusya ve İsrail’in beklentilerine verilecek yanıt’ özelliğini de içereceğinden, yaşanmakta olan küresel savaşın yalnızca ömrünü belirleyecektir.
Özetle, ABD başkanlık seçimlerine kadar yaşanacak çok gerilimli süreçte, İslam Alemi’ni de Türk Dünyası’nı da çok sıkıntılı günler beklemektedir.