NOTRE DAME KATEDRALİ’Nİ KİM YAKTI?

NOTRE DAME YANGINI

ABD ve Çin merkezli olarak, küresel barışı tehlikeye sokabilecek çok ciddi cepheler oluşmakta. ABD ile Çin arasında ekonomi savaşı şeklinde sürmekte olan mücadelenin boyut değiştirme olasılığı giderek artmaktadır. Küresel iklimin böylesine sislendiği bir dönemde meydana gelen Notre Dame yangınının bir kaza mı, bir sabotaj mı olduğu, yangında kimlerin rol oynamış olabileceği ciddi olarak sorgulanmaya başlandı. 

Notre Dame Katedrali’ni kim yakmış olabilir sorusunun ilk akla gelen yanıtı, “kendisini Fransa cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyan Rorthschildlerin baskısıyla Avrupa Ordusu (PESCO) konusunda ısrarcı olan ve bu amaçla 25 Mart’ta, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in de katıldığı dörtlü Paris zirvesini düzenleyen Macron’un itibarını erozyona uğratmak isteyen ABD’nin işi”ydi.

Tarihi katedral yangını Avrupa coğrafyasında öylesine büyük bir infial uyandırdı ki, ABD, yangınla bir ilişkisi olmadığını anlatabilmek amacıyla karşı atak başlatmak zorunda kaldı. Notre Dame yangınıyla ABD’nin bir ilişkisi olmadığını savunanlara göre, Fransa’nın sembolü, bir mimarlık şaheseri olan Katedral yangını Yeni İpek Yolu’nun en büyük destekçisi Rothschildlerin provokasyonuydu.

Fransa’nın özgürlük simgesi Norte Dame Katedrali’ni kim yaktı? 

 Küresel konjonktürün etksinden olacak, Notre Dame Katedrali yangını ilk duyulduğunda, “kaza mı, sabotaj mı?” sorgulamasına gerek duyulmadan ortaya konulan soru gayet netti: “Kim, neden yaktı?” 

Yani, “Kaza mıydı, sabotaj mıydı?” diyerek sözü döndürüp dolaştırmaya hiç gerek yoktu. Yanıtını bulmamız gereken soru şuydu: 126 yılda inşa edilen bir mimarlık şaheseri, bir özgürlük simgesi ve herşeyden önce bir mabet olan Notre Dame Kilisesi’ni kim, neden yaktı?

Yangının üzerinden 24 saat geçmeden Notre Dame Katedrali’nin tamiri için toplanan bağış miktarının 800 milyon Euro’yu aşması bizde, “Süleymaniye yansa kim, kaç para verecek?” ve “Doğu Türkistan Hotan’daki Keriye İydgah Camii’nin Çin tarafından yıkılması Notre Dame’dan daha mı önemsizdi?” sorularına ayrı birer parantez açmak gerektiğini not etmek isteriz. 

Gazetemizin sürekli okurları bu sorunun yanıtını biliyorlar; “Paris’teki Dörtlü Zirve” (28.03.2019) başlıklı yazımızda, Trump’ın Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çeken kararının hemen sonrasında, 25 Mart 2019 günü Paris’te gerçekleştirilen zirvenin gerçek nedenlerini anlatırken, böyle bir şokun yaşanabileceğini haber vermiştik. Amerikan medyasının Golan Tepeleri’nden daha çok, Başkan Trump’ın Savcı Meuller’in takibinden nasıl kurtulduğunu sorguladığını anlattığımız o yazımızda neler demiştik, geniş bir özetle, hatırlayalım: 

 “…Bugünlerde Amerikan gazeteleri ve televizyon kanalları, Trump’ın Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çekmesinin nedenlerinden çok, Savcı Meuller’in dosyasından Trump’ı suçlayan herhangi bir belgenin çıkmamasının nedenini sorguluyor. Bu sonuç, giderek yükselen Çin tehlikesi karşında, Pentagon’un Trump’la barış yapması olarak değerlendiriliyor.”

Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme kararının ardından, Golan Tepeleri’ndeki 50 yıllık İsrail işgalini tanıma kararı, bölge ülkelerinin göstereceği tepki bir yana, küresel dengeleri kökünden sarsabilecek bir karardı. Çünkü, Suriye artık Suriyelilerin değildir; sahipsiz kalan ülke, çeşitli amaçlarla herkesin hedefindedir. O nedenle, Golan Tepeleri’nin Trump’ın bir ıslak imzasıyla “sancısız” olarak sahip değiştirmesi mümkün değildir. 

Öncelikle, bugüne kadar, ‘Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız’ diyen ABD, Başkan Trump’ın bu davranışını dünya kamuoyuna anlatmakta zorlanacaktır. Bölge ülkeleri de, küresel aktörler de Trump’ın bu kararını onaylamayacaklardır.”

PARİS’TEKİ DÖRTLÜ ZİRVE

Trump’ın, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki işgalini tanıdığına ilişkin kararı imzaladığı saatlerde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Paris’te, Elysee Sarayı’nda,  Fransa Cumhurbaşkanı Macron, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Junker, Almanya Başbakanı Merkel ile biraraya geliyordu. 

Çin Devlet Başkanı’nın Paris’e 300 adet Airbus uçak satınalmak için geldiği söyleniyordu, ama zirvenin amacının çok başka olduğu biliniyordu. 

Şu sıralar, Çinli Huawey ile ABD’li Boeing üzerinden, iki küresel gücün birbirlerinin sabrını sınadıkları çok ciddi bir sürtüşme yaşanmaktadır. Bu sürtüşme sırasında atılacak yanlış adımların küresel barışı tehlikeye sokacak sonuçlar üretme olasılığı gözardı edilmemelidir. 

Şi Cinping, Fransa ile Almanya’nın, çok arzu ettikleri halde, ABD’nin Breexit referandumu gibi oyunları nedeniyle hayata geçiremedikleri Avrupa Ordusu’na (PESCO)  ne gibi katkıda bulunabileceğini konuşmak üzere Paris’teki dörtlü zirveye katılmış. Bilindiği gibi, Rothschildlerin yönlendirmesiyle, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile Almanya Başbakanı Merkel, bütün çabalarına rağmen, Avrupa Ordusu konusunda İngiltere’nin net desteğini sağlayamamışlardı. 

Macron, Avrupa Ordusu (PESCO) konusunda ısrar ettikçe, Pentagon yörüngesine giren “para sihirbazı” Soros’un sarı yeleklileri Paris sokaklarını yangın yerine dönüştürmüşlerdi.

25 Mart’ta, Şi Cinping’in de katılımıyla gerçekleştirilen Paris zirvesinden yansıyan görüntüler, ABD derin devleti Pentagon karşısında çok güçlü bir cephenin oluşmakta olduğunun göstergesidir. 

Paris’te yapılan dörtlü zirve, dünya barışı açısından çok önemli sonuçlar üretebilecek bir gelişmedir. Bu zirvede, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping,  Fransa Cumhurbaşkanı Macron, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Junker ve  Almanya Başbakanı Merkel arasında neler konuşulduğu, ne gibi kararlar alındığı çok önemlidir. 

ÇİN VE AVRUPA ORDUSU

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, Trump’ın, Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çeken kararı imzaladığı gün Paris’te gerçekleştirilen dörtlü zirveye katılarak verdiği mesaj, bir meydan okumadır. Çin ABD’ye, ‘Ne yaparsan yap, Yeni İpek Yolu’nu engelleyemeyeceksin’ mesajı vermiştir. Bu mesajı, yumuşatarak, ‘meydan okuma’ şeklinde okuyabileceğimiz gibi, ‘Çin’in ABD’ye savaş ilanı’ şeklinde de okuyabilirsiniz. 

ABD derin devleti Pentagon, küresel üretimi bütünüyle kontrolü altına almak amacıyla hayata geçirmeye çalıştığı Yeni İpek Yolu konusunda ısrarlı olan Çin ile her konuda savaşma kararı aldı. Başkan Trump’ın Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerini artırmasıyla iki ülke arasında başlayan sürtüşme, giderek boyut değiştirmektedir. Artık yalnızca Çin değil, Çin ile birlikte yürüyen ülkeler de ABD’nin hedefindedir. O nedenle, 25 Mart Günü Paris’te gerçekleştirilen dörtlü zirve ve bu zirvede alınan kararlar küresel barışın geleceği açısından çok önemlidir.

TRUMP’IN ÇIRPINIŞLARI DÜNYAYI FELAKETE SÜRÜKLEYEBİLİR

Başkan Trump’ın, kendisini Rusya ile işbirliği yapmakla suçlayan Savcı Mueller’in takibinden kurtulma karşılığında aldığı söylenen Golan Tepeleri’ne ilişkin kararın, Katolik ağırlıklı Pentagon ile Evanjeliklerin yörüngesindeki Beyaz Saray arasında derin bir sürtüşme oluşturma olasılığı gözardı edilmemelidir. Pentagon şahinleri, ‘Büyük İsrail’ hedefine hizmet ettiği ölçüde sevap kazanacaklarına inanan Evanjelikler gibi düşünmüyorlar; ‘Ortadoğu enerji kaynakları ve dağıtım yolları öncelikle ABD derin devletinin kontrolünde olmalıdır’ diyorlar. 

Trump’ın, Yahudi kökenli Rothschild Ailesi ve Evanjeliklerin işbirliği sayesinde Savcı Müller’in takibinden kurtulduğu söyleniyor; ‘Savcı Mueller, Trump’ın eski avukatından aldığı belgeleri soruşturma dosyasından çıkarmasaydı, Trump başkanlık koltuğunda oturamazdı. Golan Tepeleri’ni Trump vermedi, Evanjelikler aldı’ deniliyor. 

Kudüs’ün İsrail’in Başkenti yapılmasına ABD derin devleti de sıcak bakıyordu, ama Trump’ın Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çeken kararı, üreteceği tepki ve sonuçları açısından, Pentagon şahinleri tarafından Kudüs kararı kadar sempatiyle karşılanmadı. Kongre’nin de Trump’ın Golan Tepeleri’ne ilişkin kararını onaylamayabileceği konuşuluyor. 

Üç kıtayı ve 65 ülkeyi karadan ve denizden birbirine bağlayacak olan Yeni İpek Yolu’nun dünyayı kuşatan ağlarının genişlemesine paralel olarak, giderek büyüyen Çin tehdidi karşısında, Pentagon’un şahinleri ile Yeni İpek Yolu’nun finansal destekçisi olan Rothschild Ailesi arasında süregelen ABD’nin yönetimine egemen olma mücadelesinin sonucu, küresel barışın geleceği açısından belirleyici olacaktır. 

Rothschild Ailesi’nin desteklediği Yeni İpek Yolu, ahtapotun kolları gibi dünyayı sararken, Pentagon da Çin’in bu projesinin önünü kesme ya da kontrolü altına alma çabasında. ‘Suriye’den çekiliyoruz’ kararı, ABD’nin Yeni İpek Yolu’nu engelleme girişimine ağırlık vermesi olarak değerlendiriliyor. 

Venezuelda’da Devlet Başkanı Maduro’yu bir sivil darbeyle safdışı bırakma operasyonu, Avrupa Ordusu’na (PESCO) karşı bir Arap NATO’su oluşturma girişimleri, Suriye’nin kuzeyinde bir birim oluşturabilmek için PKK’nın devamı olan YPG’yi eğitip donatarak ordulaştırma çabaları, İran’ı parçalayarak Hürmüz Boğazı kenarında bir Belucistan kurma hazırlıkları… giderek büyüyen Çin tehlikesi karşısında ABD’nin ‘küresel lider’ sıfatını koruyabilme çırpınışları olarak değerlendiriliyor.”   

NOTRE DAME KİLİSESİ’Nİ KİM YAKTI?

“Paris’teki Dörtlü Zirve” başlıklı yazımızda da belirttiğimiz gibi, ABD, daha doğrusu Derin ABD’yi temsil eden Pentagon, ülkesinin ekonomisini ayakta tutabilmek ve doların saygınlığını koruyabilmek için, öncelikle Rothschildler’in desteklediği Çin’in Yeni İpek Yolu projesinin önünü kesme ve Avrupa Ordusu’nun (PESCO) kurulmasını engelleme telaşı içinde. Bu nedenle, Pentagon ve Pentagon’un baskılarına karşı çıkamayan Başkan Trump, bir takım odaklara mesajlar verebilmek adına, uluslar arası hukuku hiçe sayan operasyonlar yapabiliyorlar. 

ABD ve Çin merkezli olarak, küresel barışı tehlikeye sokabilecek çok ciddi cepheler oluşmakta. ABD ile Çin arasında ekonomi savaşı şeklinde sürmekte olan mücadelenin boyut değiştirme olasılığı giderek artmaktadır. Küresel iklimin böylesine sislendiği bir dönemde meydana gelen Notre Dame yangınının bir kaza mı, bir sabotaj mı olduğu, yangında kimlerin rol oynamış olabileceği ciddi olarak sorgulanmaya başlandı.

Bir görüşe göre Katedral yangını, Macron’u köşeye sıkıştırmak için para sihirbazı Soros’un organize ettiği sarı yeleklilerin işi. Bir süredir Pentagon’un yörüngesine giren Soros’un organize ettiği sarı yelekliler ordusu eliyle Macron’a güçlü bir gözdağı verilmek istendi. Fransa’nın özgürlük simgesi Notre Dame Kadedrali, Avrupa Ordusu (PESCO) konusunda hala ısrarcı olan ve bu amaçla 25 Mart’ta, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in de katıldığı dörtlü Paris zirvesini düzenleyen Macron’un itibarını erozyona uğratmak için yakıldı.

Notre Dame Katedrali’ni kim yakmış olabilir sorusunun ilk akla gelen yanıtı, “kendisini Fransa cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyan Rorthschildlerin baskısıyla Avrupa Ordusu (PESCO) konusunda ısrar eden Macron’u cezalandırmak isteyen ABD’nin işi”ydi. 

Tarihi katedral yangını Avrupa coğrafyasında öylesine büyük bir infial uyandırdı ki, ABD, yangınla bir ilişkisi olmadığını anlatabilmek amacıyla karşı atak başlatmak zorunda kaldı. Notre Dame yangınıyla ABD’nin bir ilişkisi olmadığını savunanlara göre, Fransa’nın sembolü, bir mimarlık şaheseri olan Katedral yangını Yeni İpek Yolu’nun en büyük destekçisi Rothschildlerin provokasyonuydu.

Brexit referandumuyla büyük bir sarsıntı geçiren Avrupa Birliği, ABD’nin İtalya’daki kulis çalışmalarından da rahatsızlık duyuyordu. Rothschildlerin borçlarını yüklenmeleri Yunanistan’ı AB içinde tutuyordu, ama güçlü bir Avrupa birliği oluşturmaya, ABD’nin AB’yi parçalama operasyonlarını boşa çıkartmaya yetmiyordu. Yeniden güçlü bir Avrupa Birliği oluşturmak için çok güçlü bir şoka ihtiyaç vardı. Yangın sonrasında oluşan infialin ve bağışların büyüklüğüne bakılırsa,  Notre Dame sabotajıyla beklenen sonuç alınmış denilebilir. 

ABD, yangın sonrasında oluşan infialin büyüklüğünü görünce, Notre Dame yangınıyla bir ilişkisi olmadığını anlatma telaşına düşmüştü. Şimdi de Rothschildlerin sahip oldukları yayın organlarıyla nasıl bir karşı atak başlatacakları merak ediliyor. 

Biz, belediye seçimleri sonuçlarıyla, oyların yeniden sayılmasıyla uğraşırken sandıkların küresel rüzgarlardan ne ölçüde, ne yönde etkilendiği hiç sorgulamıyoruz. Yinelemiş olalım. Hiçbir yerel gelişme, küresel gelişmelerden bağımsız değildir. Yaşadığımız konjonktürde, ülkelerin bileşik kaplara dönüştüğü bir dünyada, küresel rüzgarlardan etkilenmemek mümkün müdür?