Olması gerekenler
İlk olarak kendimizi tanımak zorundayız. Olmazsa olmazlarım, kırmızı çizgilerim, üzüldüğüm, öfkelendiğim şeyler, korkularım en çok etkilendiklerim nelerdir.  Yani duygusal kalıplarımın ne derece farkındayım. Evlilikten beklenti, istek ve ihtiyaç duyduklarım nelerdir.
 İkinci olarak evleneceğim kişinin nasıl biri olması gerektiği ve son olarak nişanlılık dönemi geçirdiğim eş adayın da bu kriterlerin oranı nedir, olumlu ve olumsuz yönler nelerdir.
Ve bu dönem en gerçekçi ve mantıklı olmamız gereken dönem olduğu halde, en fazla duygusal ve romantik davrandığımız dönemdir.
* Eş adayımızı en sağlıklı değerlendirmek içinse, onun ailesi ve diğer arkadaşları ile olan ilişki biçimlerinin gözlemlenmesi bize önemli fikirler verir.
* Nişanlılık dönemi tıpkı bir filiz gibi dış etkilere açıktır en kısa süreli olması daha iyidir.
* Evlilik öncesi gençlerin ilgisi birbirlerine yöneliktir. Birbirlerini memnun etmeye çalışırlar. Evlendikten sonrada ise şahsi öncelikler ön plana çıkar. Tarafların zaafları kontrolsüz hareketleri daha çok dikkati çeker
* Eşler birbirleriyle iletişim kuramıyorlarsa, ya da sürekli çatışmalı bir iletişim içindeyseler yapmaları gereken ilk şey birbirlerinin iletişim dilini öğrenmeleri gerekir.
* İnsanlar olaylar karşısında çoğu zaman hisleriyle tepki verirler.  Evlilikte ve nişanlılık da yaşanan sorunların, krizlerin en önemli nedeni eşlerin birbirlerine olması gerektiği gibi değil, hissettikeri gibi davranmasıdır.
*Kişilik uyumunda oran % 60-70 gibi olması yeterli olabilir. Ne kadar farklı yönlerimiz de olsa esas konu sağlıklı iletişim, çatışma yönetimi sorun çözme yeteneği, farkındalık gibi konulardır. Zira sorun karşısında nasıl davrandığımız sorunun kendisinden çok daha önemlidir. Çok çetrefilli konular rahatlıkla çözülebilirken, çok basit sorunlardan da kaos yaşanabilir. Fark, sağlıklı ilişkileri sağlayan iletişim becerilerindendir..
Gerçekte ise en çok neler olabiliyor?
 Nişanlılık döneminin çoğunlukla sıkıntılı geçtiğine şahit oluruz. En çok şikayet ailelerden gelir. Örnek olarak; ev döşenme zamanlarında gelin veya damat eşya seçemediklerini, çok fazla maliyeti olan isteklerin hiç bitmediğinden ve yıllarca borç ödemek zorunda kaldıklarından söz ederler. Bunun nedeni ise iyi niyetli de olsalar ailelerin her konuda karar verici rolünün olması, gençlerin var olamadığı kültürümüz var. Aslında gençler kadar ailelerde özgür değiller. Çünkü onlarda kendilerini hep “el alem ne der?” e göre ayarlamaktadırlar. Gerçekte ise her şey içe atılmakta kimse tam olarak  kendisi olamamaktadır.  Bu konu toplumumuzun gelişmişliği ile ilgilidir. Ülkemizin kültüründe 1972 ye kadar iletişim kelimesi yoktu. Çünkü otoriter yapıda konuşmak yok, dinlemek vardı tabi olmak vardı. Birey olmaya başlamamızla konuşma kültürü, anlatma, anlamaya çalışma, dinleme ve empati  kavramlarıyla karşılaşmaya  iletişimin öneminden bahsetmeye başladık. Biliyoruz ki anne babalarında birikimleri var tüm bu tecrübeler sağlıklı iletişim içinde sohbet içerisinde dile gelmelidir.  Anne, baba ve evlenecek evlatlar birbirlerini tam olarak anlamak durumundadırlar.  Nasihat etmek, iknaya zorlamak, eleştirmek, dışlamak tabi kılmak ve küçümsemek iletişim engelidir.
Beklenti, istek ve ihtiyaçların karşılanması
Ancak şunun da bilinmesi gerekir ki, her erkeğin içinde hoşuna giden kadının kahramanı olmak ihtiyacı vardır. Bu çok temel bir ihtiyaçtır. Kız bir erkeğin prensesi olmayı ister bu da onun ihtiyacıdır. Kız kendisi için fedakarlık yapacak bir erkeği hissettiği zaman bir kadın olduğunu hissediyor. Yani kadın kendini prenses gibi erkek de birisinin kahramanı gibi hissedemez ise kendini birlikteliğin bir anlamı kalmıyor.
İyi niyetli, kötü etkili aileler
 En sık karşılaşılan sorunlardan biride ailelerin evlenmiş çocukları ile olan sağlıksız ilişkileridir. Anne babaların karşılıksız destekleyen, fedakarlık gösteren olmaları nişanladıkları, evlendirdikleri çocuklarının aralarına girme hakkı vermez. Anne babalar hep onların yanlarındadır arkalarındadır ama aralarında değil. Aileler çocuklarıyla birlikte iyi ve kötü günlerini paylaşan, güven veren, aidiyet duygusunu yaşatandırlar. Anne, babalar ve çocukları ahenkli mutlu birlikteliği sağlayacaklardır. “Ben” “sen” değil, “biz” olan, ilk başta güven sevgi, saygı ve sorumluluk bilinciyle hareket edendirler.
Sohbet içinde kalmak
Çünkü nişan ve evlilik gönül işidir ve gönlünü verdiği kişi ile uzun bir yolculuğa çıkmaya karar veren eşlerin gelişim için de olmaları ancak sohbet için de kalmaları, kendi yaşamların da var olmaları, sağlıklı iletişimin getirdiği sağlıklı ilişkilerle mümkün olabilecektir. Bu sayede eşler hem kendilerini hem de eşlerini tanımaya başlarlar.  Sohbet içinde kalanların anlattıkları, dinledikleri ile iç dünyalarına yolculuk yaparlar. Sohbet içinde kalmak; kendilerini, çevreyi eşini, dünyayı keşfetmelerini sağlarken sürekli gelişim içinde olmaya başlarlar.  Yaşamının bitmeyen bir sohbet olduğunun hazzını yaşayan insanların zenginliği onları güçlendirir. Nişanlılık dönemi eşler olduğu kadar aileler ve toplum içinde önemlidir.