17 Nisan Anavatan Partisinin kurucusu, Başbakan ve Cumhurbaşkanımız, büyük Devlet Adamı Rahmetli Turgut Özal’ın ölüm yıldönümüdür. Türk milleti yaşananları gördükçe, her geçen gün Özal’ı daha çok arıyor ve daha çok özlüyor. O günün Özal muhalifleri bile pişman olmuşlardır.
Özal ile 1965 yılından beri tanışıyoruz. Devlet Planlama Teşkilatında benim Müsteşarımdı, birlikte mesai yaptık, yakın çalıştık. Daha sonra Anavatan Partisi çatısı altında siyaset yaptık. Ben bu partinin Milletvekili olarak TBMM’de görev yaptım. Her vesile ile Özal’dan çok şeyler öğrendim. Özal Planlama yıllarında sadece müsteşarımız değil, bizleri yetiştiren bir öğretmen konumundaydı. Turgut Özal Atatürk’e, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı bir liderdi. Büyük Atatürk’ün “Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak” hedefini şiar edinmişti. Onun “Çağ atlayan Türkiye yaratmak” felsefesi, Atatürk’ün bu direktifini hayata geçirmeye yönelik bir vizyon ve misyondu. Özal ve Anavatan Türkiye’ye çok şeyler vermiştir. Bugün bile erişilmesi mümkün olmamış hizmetler ve eserler yaratılmıştır. Özal, “Bizim hakikat kıldığımız yere, onların hülyaları bile ulaşamaz” derdi.
Bizler Türkiye’ye taş üzerine taş koyan, hizmet üreten plancılar olarak yetiştirildik. Bu nedenle ben bir plancı ve de siyasetçi olarak Türkiye için yapılan her olumlu icraata taraftar ve destek oldum. Örneğin, şuanda yapılan üçüncü köprü ve çevre yolları, üçüncü havaalanı, İzmir Körfez geçişi, hızlı trenler, otoyollar, duble yollar, metro ve Marmaray sistemleri, Asya tüneli ve yeni üç katlı tünel, barajlar, Çanakkale köprüsü, hidroelektrik ve doğalgaz santralleri, velhasıl tüm mega projelere taraftarım. Bunlar yapılmalıdır, hatta daha fazlası yapılmalıdır.
Türkiye’nin Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü olan 2023’e ilişkin hedefleri vardır. Özal ikinci boğaz köprüsü olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü açarken şöyle demişti: “Birinci köprü gibi, bu köprüde pek yakında İstanbul’un trafiğini kaldıramayacaktır. Bu nedenle üçüncü, dördüncü, beşinci köprülerin proje etütleri şimdiden yapılmalıdır. Boğazı sadece köprü ile geçmek yeterli değildir, alttan geçecek tünellerde etüt edilmelidir”… Ancak, bütün bu projeler hesaplı, kitaplı yapılmalı ve birilerini, yandaşları zengin etme amacı güdülmemelidir. Bu projeler “Milletin … diyenleri içermemelidir”. Bu bağlamda, hesabı kitabı olmayan, adına çılgın projeler denilen projeler yersizdir. Bakın, Edirne’mizi ve Trakya’yı sık sık sel basmaktadır. Asıl kanal Edirne’de Meriç, Tunca, Arda nehirlerini içeren bir kanal projesi olmalıdır ve bu şekilde sel felaketleri önlenebilir. Yukarıda ifade ettiğim gibi, Sn. Özal’da Sn. Demirel’de proje, yatırım ve ezcümle icraat adamlarıdır.
Nisan ayında beni üzen ikinci bir hadise de Mülkiyeli sevgili arkadaşımız Dr. Birol Yüksel’in 11 Nisan 2014 tarihinde aramızdan ayrılmasının seneyi devriyesidir. Zaman çok çabuk geçiyor. Bilir misiniz, Birol’u kaybettikten sonra İzmir’e gitmek içimden gelmiyor… Oysa her ay en az iki, üç defa gider, Birol ile beraber olurduk. Dr. Birol Yüksel Mülkiye’den sonra İngiltere’de ihtisas yaptı, doktorasını tamamladı ve önemli görevlerle dolu çalışma hayatını başarı ile tamamladı. En son görevi Türkiye Vakıflar Bankası Genel Müdür Muavinliği idi. Değerli eşi ve kardeşimiz Çiçek ile evlenmiş, Karşıyaka Bostanlı’da güzel bir daire, Seferihisar’da bir yazlık, son model bir Mercedes alarak, İzmir’e yerleşmişti. Teos’ta yazlık almasının nedeni orada çok sevdiği Mülkiyeli arkadaşlarının bulunmasıydı. Rahatsızlığı başlayana kadar, fevkalade mutlu yaşadı. İzmir ona iyi gelmişti. Hiçbir maddi sıkıntısı yoktu, aksine, babasından Konya’dan kalan mal varlığı sayesinde durumu çok çok iyiydi. İlk kalp krizi geçirdiğinde derhal İzmir’e gittim, Bostanlı’da kent hastanesindeydi. Doktoru ile konuştum, Birol’un kalp sisteminin bitik olduğunu, pil ile takviye ederek, bir müddet daha idare edebileceğini, ancak, asıl tedavinin kalp nakli ile olabileceğini söyledi. Bildiğimiz üzere kalp nakilleri çok zor bir cerrahidir. İyi bir denör bulmak ve uyum sağlamak sorunu vardır. Vefatından önce Konya’da sevgili arkadaşı Yaşat Manav’ın organize ettiği lise arkadaşları ile gezerken bir kriz daha geçirmişti. Grupta bulunan okul arkadaşı Milli Savunma Bakanı, Mülkiyeli Sn. Dr. Vecdi Gönül’ün delaleti ile derhal bir askeri helikopter temin edilmiş ve hastaneye yetiştirilmişti. Bu krizi atlatmasına rağmen, maalesef son krizi atlatamadı, komaya girdi ve 11 Nisan 2014 günü Allah’ın rahmetine kavuştu.
Her yılın 16 Haziran’ın da İzmir’de kendisinin organize ettiği İzmir Buluşmalarında bir araya gelirdik. Ben, Kazım Oksay, Mustafa Keten, Ekselans Erdoğan Güçlü, Mülkiyeli Tamer Sökmen, İstanbul’dan ve Ankara’dan İzmir’e giderdik. Hepimiz vilayetler evinde kalırdık. Gruba İzmir’den de müsteşarlar Erkal Sahtiyancı, Güman Kızıltan, çocukluk arkadaşım Yıldırım Karakaplan, Mülkiyeli Özkan Aytaylan, kardeşim Sancar Maruflu katılır, unutulmaz İzmir Akşamını Kordon’da bulunan balıkçı restoranında yaşardık. Biz rakımızı içerken ve İzmir’in en lezzetli meze ve balıklarını yerken, dünyanın en güzel kızları olan İzmir kızları geceye hiç aldırmadan, salına salına Kordon’da gezerlerdi. İşte bunlar hep bitti. Şimdi İzmir’e gittiğimde içimi bir hüzün kaplıyor. Geçen Nisan’da Birol’u, Konya’da yukarıda saydığım dostları ile birlikte anne ve babasının yanında, toprağa verdik. Onu sevgi ve özlemle ve rahmetle anıyoruz.