Ara tatildeyiz.

Neslihan’ın “hocaaam size, sen diyebilir miyim” demesi üzerinden tam bir yıl geçti…

Bende bir yıldır sadece “Nesli” diyorum, bazen “canım” kelimesi de çıkıyor ağzımdan…

İkimizde memnunuz durumdan sorunsuz devam ediyoruz…

Bakalım nerede ve nasıl kopacak bu iletişim…

Oyun ne zaman bitecek?  

            

***

Tatilin sondan bir önceki gün İstanbul’a gittim…

Taksim’de Atatürk Kültür Merkezi yanındaki otoparka aracımı günlük bıraktım…

Nesli’yle buluşacağım AKM nin önünde…

Daha önce iki bilet ayarlamış Nesli ve birlikte opera izleyeceğiz…

Öğleden sonraydı ve Nesli o kendisine çok yakışan siyah paltosuyla Gümüşsuyu tarafından göründü…

Yanıma hızla geldi, diliyle dudaklarını hızlıca ıslattı ve “Nasılsın, hoş geldin” dedi…

Yanak-dudak arası bir yerden öpüştük…

Sonra koluma girdi ve Cihangir-Beyoğlu tarafına yürümeye başladık…

Gözüm her zaman ki beyaz minibüsü arıyor ama…

Yok gibi…

***

1977 yılı 1 mayıs günü geldi aklıma…

Cihangirde ölen onlarca insan ve benimde bulunduğum SÜTİŞ-DİLSON OTEL tarafında yaşadıklarımı anlattım Nesli’ye…

İlgiyle dinledi “hocam çok dolu bir yaşamın olmuş, keşke bende senin gibi olsam”…

Meşhur SÜTİŞ’e girip Sahlep içerken devamını anlattım 77 deki  1 Mayıs katliamının…

Hangi grup nereden geldi, Sular idaresinin üzerinden nasıl ilk ateşin olduğunu ve de kazancı yokuşunda ezilmelerin aslında iş makineleriyle yol kapatılmasından kaynaklandığını…

Arada bir soru geldi Nesliden…

Hocaaam, biliyor musun ben daha doğmamışım o günlerde, sahi hangi grupla gelmiştiniz Taksim”e?”

Bir anda şimşek gibi düşünceler geldi geçti aklımdan…

Nesli can alıcı soruyu sormuştu?

Hemen cevap verdim, durmaksızın…

Mustafa Kemalin grubuyla katılmıştım Nesli, Atatürk yani

***

Bana hediye olarak güzel bir kupa aldı o gün…

Beyoğlu’nda biraz yürüyüp sonraki yıllarda Hrant Dink’in öldürüldüğü yerin yakınındaki Cafe de oturup çay içtik…

İşte o anda gördüğüm biri bıyıklı iki kişinin anlık keskin bakışını yakaladım…

Tamam” dedim içimden “Neslinin İstanbul ekibi de bunlar galiba

Çay bitimi Nesliyi kaldırıp Beyoğlunun çiçek pasajına sürükler gibi götürdüm.

Enfes kokoreçlerimizi yerken o iki kişiyle tekrar anlık göz göze geldik…

Şimdi “tamam” dedim içimden bir kez daha…

Bir kişiyle yakın zamanlı iki farklı yerde göz göze gelirsen tesadüf olamaz…

Test doğru çıktı…

***

Akşam operaya gittik…

Yan yana sessizce Aryalar dinledik…

Ortaçağ Viyana’sında gibi bir geceydi bizim için…

Vakit gecenin öteki yarısına dönmeden AKM den çıktık…

Nesli evine giderken ben biraz yürüyüşten sonra otelime vardım…

Rüyalarım çok renkliydi gece…

***

Ertesi günü AKM nin önünde buluştuk…

Nesli öğrenci ya, evine naylon leğen ve bazı ihtiyaç maddeleri almış…

Geldiği sarı taksiden inip hemen benim arabaya transferini yaptık ve Bolu’ya doğru yola koyulduk.

Daha önce dinlemem için verdiği Leman Sam kasedini koydu teybe ve bedenini kıvırmaya başladı…

İlla illa illa illa

Kıvırmaya devam ederken, Sütlü kahve tadında Nesliyle ilgili tek düşünce vardı kafamda…

Fethullah Gülen’in devleti ele geçirmeye çalışan hain olduğunu yazmam olabilir miydi?

2000 yılı Milenyum-İnanç Turizmi ve Hıristiyanlık araştırma çalışmalarım ve kitaplarımın yayınlanması mıydı?

Peşime takılmış yabancı istihbaratçılar ya da örgütler miydi?

Neslihan kimin adına çalışıyordu?

Neden peşime düşmüştü?