Geçmişte kalan ramazanları zaman zaman hatırlayıp bir iç çekişle yadederiz çoğu zaman. Eski ramazanlara hasret çoğumuzun içini sızlatır. Bu genelde yaşı ilerlemiş olanların gönlünde bütün sıcaklığı ve samimiyetiyle yerini muhafaza eder.
Bir manada eskisi yenisi olmaz ramazan, ramazandır, rahmetiyle bereketiyle devam eder diyebiliriz.
Eski ramazanların iç çekişlerle yadedilmesi birtakım usullerin değişmiş bazı özelliklerin, güzelliklerin unutulmuş olmasındandır.
Mesela varlıklı kimselerle yoksulların arası açılmıştır. Eski ramazanlarda şimdiki gibi değildi. Umumiyetle iftarlar evlerde olur, iftar sofraları konu komşu ile çevrelenirdi.
Misafirsiz iftar nerdeyse edilmezdi. Daha samimi daha sıcak cereyan ederdi iftarlar.
Bir başka fevkalade önemli husus ise ramazan girmeden beş on gün önce cereyan ederdi ki imkân sahipleri asla ihmal etmezlerdi.
Mahallelerindeki fakir fukaraya ramazan nevalesi almaktı bu. Kendi ailesi için ne alıyorsa çevresindeki fakir fukaraya da aynısını alır ikram eder. Bütün bir ramazanı gıda ihtiyacı bakımından rahat ettirirlerdi.
Bu nevalelerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması hususunda son derece titiz davranır, neredeyse nevalenin kimden geldiğinin bile anlaşılmamasına dikkat edilirdi.
İnsanlar birbirlerine daha yakın durmaya gayret ederdi.
Çocuklar her vesileyle sevindirilir, gönülleri hoş edilir, oruç tutmaya teşvik edilirdi.
Bundan başka fakir fukaraya harçlık verebilmek için bahaneler icadedilip, onlara bir takım küçük işler yaptırmak suretiyle bir çeşit kazanç sağlamalarına imkân verilirdi.
Yaşanmış, daha pek çok örnekte olduğu gibi hatıraların unutulmaması tekrarlanıp ‘nerde o eski ramazanlar’ denilmesi bundandır.
Yazık ki günümüzde giderek artan dilencilik, çaresizlik o günlerde yok denecek kadar azdı.
Maalesef iftar çadırları bunun yakışık almayan örneklerinden biridir. Ayrıca istismar edildiğini de görmek mümkündür.
İnsanlar arasında mesafeler ne yazık ki her geçen gün biraz daha açılmakta, imkân sahipleri bu hususlardan giderek uzaklaşmaktadır.
Bizim gördüğümüz,  ramazan yaklaşırken fukaraya elini uzatmak bugün, ‘fakir fukaradan uzak durmak lazım’ şeklinde tecelli etmektedir.
Bir de bugün geldiğimiz, ihtiyaçların karşılanabilmesi hususundaki sıkıntılar eklendiğinde insan ister istemez hayıflanmaktan ‘nerde o eski ramazanlar’ demekten kendini alamamaktadır.
Dünya malını sırtlayıp öteye götürebilecekmiş gibi yığanların, bu ramazan vesilesiyle bir parça düşünüp taşınmaları kendilerinin hayrına neticeleneceğini de bu vesile ile hatırlatmak isteriz.
Çoğumuz biliriz ki iftara davet ettikleri fakir fukaraya eskiler ‘diş kirası’ adıyla bir miktar harçlık verirlerdi. Ki onun manası ‘belki harçlığın yoktur, belki de çoluk çocuğuna bu akşam bir şeyler almayı arzulamış olabilirsin, bununla da o ihtiyacı karşılarsın inşallah’ demektir.
Ola ki orada yediği meyveden, tatlıdan vs. çocuklarına götürmek isteyebilir. Gönlü, vicdanı talebedebilir. Eski ramazanlarda bunlar dahi düşünülmekte idi.
Ramazan bereketini ziyadeleştiren bu geleneklerin bir nebze olsun yeniden ihyası gelecekte bir başkalarının ‘nerde o eski ramazanlar’ diye hayırla yadetmesine vesile olabilir.