Türkiye’de 74 sene önce yaşanmış olan Dersim isyanının bastırılması ve vatan evlatlarının dökülen kanlarının durdurulması için yapılan müdahele nedeniyle  iktidar partisiyle ana muhalefet lideri arasında süren özür tartışması sürerken Almanya’da yaşanan dönerci cinayetlerini gözden uzak tutmamak lazım. Biz birbirimizi yerken gerek Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinde gerekse Balkan ülkelerinde özellikle Türklere ve Müslümanlara yönelik saldırılar  devam ediyor.Bunları sapık bazı insanların münferit eylemleri olarak niteleyebilirsiniz ama gerçek sanıldığı gibi değil. Balkan ülkelerinde  Türk veya Müslüman düşmanlığı yapan ırkçı siyasi partilerin parlamentolarda  yer aldığı ve hatta iktidar ortağı olduğu biliniyor. Soydaşlarımızın kendilerine , evlerine ve işyerlerine , mezarlıklarına , atalarımızdan kalmış birer kültür varlığı olan mimari eserlerimizi tahrip etmeye veya yıkmaya , cami yakmaya , Cuma namazı kılanlara saldırmaya vs. uzanan saldırılar unutulmamalıdır. 1700’lerden beri Balkanlarda , Kafkaslarda  , Ortadoğuda  sürekli katledilen , sürülen , evi barkı , malı mülkü yağmalanan hep Türkler ve Müslümanlar olmuştur.  Buna rağmen neden hep bizden özür beklenir? Kimseye bir özür borcumuz olmadığı gibi  eğer illa özür dilemek gerekiyorsa Türklerden ve Müslümanlardan özür dilenmelidir.  ALMANYA’DA “dönerci cinayeti” olarak ve ırkçı Neonazi katiller tarafından işlendiği ortaya çıkan seri cinayetlerle ilgili olarak Alman Gizli Servisinin izine rastlanması insanların  midesini bulandırdı. Almanlar’ın  ne yapmak istediği konusunda  kuşkuya düştük açıkçası. YEŞİLLER Partisi Federal Meclis Üyesi Memet Kılıç’ın , “sadece buzdağının üst kısmını görüyoruz, altında daha büyük şeyler vardır” şeklindeki konuşması var oılan kuşkuyu daha da arttırdı. Kılıç, Alman hükümetinin aşırı sağcılarla uğraşmak yerine İslam’la uğraşmayı kendisine spor edindiğini belirtti. Kılıç, “Güvenlik birimleri ve Anayasayı Koruma Dairesi bu kadar olayı görememişse bu bir skandaldır. Şayet görmüşler de görmemiş gibi yaptılarsa daha büyük bir skandaldır, bu işin bir korkunç boyutu.” dedi… Konuyla ilgili olarak birçok sorunun cevabı halen verilemedi. Cinayetleri işlediklerinden hareket edilen Uwe Mundlos (38) ve Uwe Böhnhardt’ın (34) nasıl öldüğü, halen cezaevinde bulunan Beate Zschaepe’nin (36) cinayetlere ortak olup olmadığı, gibi birçok soru hala yanıtını arıyor.En çok merak edilen soruların başında ise, gizli servisin Halit Yozgat cinayeti hakkında neler bildiği. Öte yandan Beate Zschaepe’nin Zwickau polisine verdiği ifadede ölen iki ırkçı katilden “ailem” diye söz ettiği öğrenildi. Zschaepe’nin, Zwickau’daki daireyi havayı uçurduktan sonra intihar etmeyi düşündüğünü söylediği de iddia ediliyor. Halen cezaevinde bulunan Zschaepe’nin cinayetlerle bağlantısı araştırılıyor. Verilen ilk bilgilere göre kadının cinayetlerle doğrudan bir ilişkisi yok. Thüringen Eyaleti eski Başbakanı Bernhard Vogel ise, anayasayı koruma örgütlerini eleştirdi. Örgüte karşı sürekli bir şüphe beslediğini belirten Vogel, “Örgütten çok nadiren, daha önce gazetede okuduklarımın dışında bilgi aldım” dedi. Vogel, “Kimsenin bu üçlüyü fark etmemesine akıl erdiremiyorum” dedi.(1) Olayın arkasındaki gizli güçler cinayetlerle alakasız  değişik kişi ve adresleri işaret ederek dikkatleri dağıtmışlar ve böylelikle derin bağlantıların gözden uzak tutulmasına çalışılmıştır.