Mektubu okuyan Yahya Efendi çok kısa bir cevap yazar “Neme lazım be sultanım!”
Topkapı Sarayı’nda cevabı okuyan Muhteşem Süleyman hayretler içerisinde kalır. Gelen cevap tatmin edici değildir. Acaba bizim bilmediğimiz bir manamı var yoksa ciddiye mi almamıştır bilemez. Kalkar, Beşiktaş’taki Yahya Efendi’nin dergâhına bizzat gider. Yahya Efendi’ye;
“Ne olur bizi ciddiye al sorumu geçiştirme” der.
Yahya Efendi; Sultanım der. Sizin sorunuzu ciddiye almamak mümkün mü? Üzerinde çok düşündüm ve kanaatimi sizlere arz ettim der.
Sultan; iyi ama ben bu cevaptan bir şey anlamadım der. Sanki bu işlere beni bulaştırma der gibi der
Yahya Efendi açıklama mecburiyeti duyar ve şu cevabı padişaha iletir.
Sultanım! Bir memlekette zulümle hükmedilirse. Haksızlık almış başını yürürse. İşitenlerde “neme lazım” derse, koyunları kurtların yerine çobanlar yiyorsa, görenler bilse dahi susarsa, fakir fukaranın feryadını kimse duymasa. Hırsızlık çoğalırsa, zulmedenler itibar sahibi olmuşsa, adalet adaletsizlerin eline geçmişse, devletin hazinesi boşalır, halkın itimada ve hürmeti azalır, asayişe itaat kalmazsa işte böyle bir zamanda dahi “neme lazım” deniyorsa, işte o zaman devlet çöker “sultanım” der.
Bunları dinleyen koca sultanın gözlerinde yaşlar boşanır. Sonra da Allah’a, böyle ikaz eden birisini kendisine gönderdiği için şükreder ve bu tür ikazlardan geri kalmaması için Yahya Efendi’yi tembihleyerek yanından ayrılır.
“Adalet mülkün temelidir” sözü ne kadar öneme haiz. Bir ülkenin bekası için olmasa olmazıdır. Adalet ve hukuk makam mevki ve sınıf farkı gözetmeksizin herkese aynı mesafede duramıyorsa, toplumda adalete güven sarsılır. Toplumsal ahlakı dejenere olur. Devletin saygınlığının yok olmasına sebep olur. Sınıflaşma başlar. Güvensizliğin doğurduğu tedirginlik, huzurun bozulmasına sebep olacağından korku toplumuna dönüşür. Yardımlaşma ve birliktelik zarar görecektir.
Padişah, avda avlandığı bir av hayvanını kebap edeceklermiş. Lakin tuz yokmuş. Yanında bulunan uşaklardan birini yakındaki köye gönderirken demişki; “tuzu parayla al” diye tembihlemiş. Parayla al ki hükümetçe bir adet halini aslın ki köy harap olmasın.
Padişahın yanında bulunanlardan biri; “aman efendim bir parça tuzdan ne olacak?” demiş.
Padişah, zulmün esası evvela az imiş, sonra her gelen bir parça artırmakla bu hale gelmiş. Unutmayın ahalinin bahçesinden padişah bir elma yerse onun adamları ağacı kökünden sökerler. Padişah birisinden bir yumurta almayı reva görürse, uşakları tavuğu şiş yapar.
Zulüm ufaktan başlayıp bir deve dönüştüğü gibi, iyilikte kartopu misali gibi yuvarlandıkça çığa dönüşür. Adalet tavanda başlayıp tabanı kapladığı gibi tabanda oluşan adalet duygusu da tavanda var olan adaletsizliği yok eder. Unutmayalım. İyilik ve kötülük bizimle başlar, bizimle biter. “Neme lazım demeyelim”.
İnsan zulme rıza göstermediği sürece zulüm görmez.