Nefsinin değil, vicdanının sesini dinle..!

Abone Ol


Ülkemizin sokakları toz duman olmuş, insani değerlerimiz sorgulanır, ruhumuzda kopan fırtınalara neden olan onca soru yanıtsız kalıyorsa eğer,
Hala yollarında, caddelerinde el açan çocukları, yüreği yanık anaların duyulmayan feryatları, sessiz çığlıklarıyla adalet arayan insanları varsa eğer,
Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkemizin milyonlarca genci, sokaklarda işsiz ve çaresiz dolaşırken; kimileri güçlü ekonomi nutuklarıyla bu gerçeği gözden kaçırmaya, görmezden gelmeye çalışıyorsak eğer,
Milyonlarca emeklisiyle, işçisiyle, memuruyla yaşam mücadelesini vermeye çalışanlar, hala ay sonunun nasıl geleceğinin hesabını yapar, enflasyon canavarının dişleri arasında öğütülürken; kimileri çıkıp da, hala vatandaşın yaşam standardı her geçen gün daha iyiye gidiyor diyerek, gerçekle yalanın yerini değiştiriyorsa eğer,
Evine eli boş dönmenin mahcubiyetiyle boynu bükük babalar, çocuğunu besleyecek aş bulamayıp da; boş tencerenin suyuna tirit yapan anneler, hala bu ülkenin gerçeğiyse eğer,
 Her yıl ülkemizin yüzlerce kadınını acımasızca katleden, yüreğinde en ufak sevgi kırıntısı ve acıma duygusu olmayan katil ruhlu erkekler; toplumumuzda elini, kolunu sallayarak fütursuzca dolaşabiliyorsa eğer,
 Doğanın en güzel armağanı, en güzel süsü olan ağaçlarımız hoyratça kesilirken; onların verdikleri/verebilecekleri o tertemiz havayı soluyamayacağımızın, onların o dingin güzelliklerini seyredemeyeceğimizin refleksiyle; bu katliamlara mani olmak adına gösterilen en doğal tepkiler biber gazıyla, tazyikli suyla püskürtülüyor, gencecik çocuklarımız atılan gaz fişekleriyle hayatlarını kaybediyor ve bu yaşananlar bir anlam ifade etmiyorsa eğer,
 Doğal yaşamın bize bir lütfu, yaşamımızın bir parçası olan sokaklarımızın süsü binlerce köpek ve kedi acımasızca telef edilirken; onların gözlerindeki acıyı, masumiyeti, bir lokma yemek verdiğinizde, sevgi dolu sadakatlerini göremiyorsak, yaşam alanları birer, birer ellerinden alınan onca yaban hayatın feryatlarını duyamıyorsak eğer,
 Sanat’a ve sanatçıya sanki bir ucubeymişçesine bakılıyor ve bundan rahatsızlık duymuyorsak eğer,
 Ülkemizin nice büyük şehirlerinin doğal alanları, rant uğruna yok edilir, her bir bölgesine dikilen AVM’ler, bir hançer gibi yaşam alanlarımıza saplanırken, kimilerine onca haksız kazanç sağlayan bu yapılaşmayı sorgulamıyorsak eğer,
 Ülkemizin türlü açılımlar uğruna temel yapısının neredeyse yerle bir edilmek istendiği günümüzde; birlik ve beraberliğimizi, yüzlerce yıllık kardeşliğimizi tehdit eden oyunları, bilinen kimi senaryoları, her Allahın günü değişen/değiştirilen gündemin gerçeklerini bilmiyor, takip etmiyor, bana ne diyorsak eğer,
 Yurdumuzun güneydoğusundaki yurttaşlarımıza; unvanı bebek katilliğinden tescilli bir mahkûmun mesajları, milletin seçtiği bölge vekilleri aracılığıyla iletilip, bunun ne anlama geldiğini sorgulamayıp, toplumsal iç barış mutabakatına katkı sağlanıyor diyebiliyorsak eğer,
 2014 yılını ‘özerklik’ yılı ilan eden P.K.K terör örgütünün bu söylemini; onları gerilla diye vasıflandıran kimi siyasilerin bu amaca yönelik söylemlerini, gerçekleştirdikleri eylemlerinin üniter yapımıza yönelik tehditlerini görmüyorsak eğer,
 Silahlı Kuvvetlerimizin 26’ncı Genel Kurmay Başkanı, bilinen davalar sonucunda 26 ay boyunca özgürlüğü elinden alınarak hapsedilmiş, bir gece hiç bir şey yokmuşçasına salıverilmişse; aynı davalar sonucunda bu ülkeye şanla, şerefle hizmet etmiş 323 komutan, yüreği vatan sevdası ile dopdolu onca insan, hala adaletin o şaşmaz sesini arıyor, cezaevlerinden yükselen ‘gerçek hukuka’ davet çığlıkları duyulmuyorsa/duyamıyorsak eğer,
 Milletin seçtiği vekil/vekili hala ceza evinde yatıyor; onun olması gereken yerde görevli diğer vekiller, milletin meclisi, neden hala ses vermiyor diyemiyorsak eğer,
 Kimilerinin ortalıklara serilmiş görüntüleri ile tescilli, milyonlarca dolar ve avroların ayakkabı kutularında neden saklandığını, evlerinde bulunan para sayma makinelerinin ne anlama geldiğini görmezden gelip; hala birilerinin en büyük hırsızlık, ‘milli irade hırsızlığıdır’ söylemine itibar ediyorsak eğer,
 Bilinen davalar sonucunda yıllardır hapis yatan, sonra bir gece uzun tutukluluk süreleri 5 yılı aştı denerek salıverilen.  Bu ülkeye kendi alanlarında çok önemli katkıları olmuş; gazetecilerle, siyasetçilerle, komutanlarla, bilim insanlarıyla birlikte, 7 yılı aşkın süredir, haklarında cezai hükmün neden verilmediği anlaşılamayan, işledikleri cinayetleri sabit kişilerde; aynı haktan faydalanarak cezaevinden çıkabiliyorsa! Demokratik bir ülkede böylesine çoklu bir hukuk sistemi olur mu diye düşünmüyorsak eğer,
 Bizleri ümmet olmaktan çıkararak; bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurarak taçlandıran, Atatürk ve dava arkadaşlarının; ülkemizin aydınlık geleceğine ışık tutan, hala pırıl, pırıl parlayan ilke ve devrimlerini görmezden gelerek; bağnazlığın ve din bezirgânlarının temsilcilerinin sesine kulak veriyorsak eğer,
 Özellikle son dönemde, güzel ülkemizin can insanlarını onlar, bizler, inanlar, inanmayanlar, dindar ve kindar gençlik tanımlamalarıyla farklılaştıran söylemlere; giderek gerginleşen /gerginleştirilen toplumumuzun, böylesi bir tabloyu hak edip, etmediğine bakmıyorsak eğer,
 Ülkemizin şu seçim sath-ı mailine girmiş ahvalinde; miting meydanlarında esip, gürleyen siyasilerin söylemleriyle, eylemlerini kıyasladığımızda; beynimiz, yüreğimiz ve ruhumuz neyin nasıl olduğunu/olabildiğini/olacağını/olamayacağını sorguluyorsa seçim sandığı önüne geldiğinde her şeye rağmen hala kararsız isen vereceğin oy öncesinde eğer,
 Tüm bu eğerlerin, aklın alamayacağı sorumsuzlukların yanıt bulabileceği tek yer kalmıştır.
 O da; Nefsimiz değil, vicdanımızdır. Nefis, yalanların ve yalancıların; vicdan ise gerçeklerin ve doğruların sesidir.
 Unutmayalım ki, yıllardan beri kardeşçe, huzur içinde bir ve beraber yaşadığımız bu ülke bizimdir, hepimizin.