Anma toplantıları veya eserler münasebetiyle gündeme sıkça gelen merhum Necip Fazıl’ı anlamak noktasında pek bir mesafe katedildiğini zannetmiyorum.
Büyük şair, büyük mütefekkir, gibi yuvarlak ifadelerle anlatılan, anılan üstadın, gayesinin, hedeflerinin ne olduğu hususunda esaslı bilgiler verilemiyor.
Eserlerindeki çeşitliliğin, şiire ziyadesiyle değer verişinin, tiyatro eserlerini kaleme alışının, fikir dünyasına kapı aralayışının ve bu manada yoğunlaşmasının, hatta roman yazma gayretinin sebepleri olmalı değil midir?
Namüsait şartlarına rağmen BÜYÜK DOĞU mecmualarını tekrar tekrar neşretme teşebbüsleri hangi sebeplerledir. Ve daha nice sual var cevabı aranan.
Necip Fazıl hakkında bu suallere dair cevapların iyi analiz edilerek ortaya konulması, onu anlamamız açısından hem bizi için, hem de gelecek nesillerimiz açısından faydalı ve hatta zaruridir.
Sadece dil konusundaki hassasiyetiyle, şiirlerini hece yazmak hususundaki ısrarı bize çok önemli esasları anlatmaktadır.
Yaşayan dili bütün özellikleriyle eserlerinde nakşetmiş, -gençliğe hitabesinde ki diğer şiirlerinde de mevcut- beklentisinin altını çizmiş riayet edilmesi talebinde bulunmuştur.
Meselenin ruhuna nüfuz etmeden, onu esasları doğru anlayıp kavramadan ahkâm kesmek anlayışı, maalesef üstad da dâhil olmak kaydıyla geçmişteki pek çok değerimiz için yürürlükte tutulmaktadır.
Günümüzde yaşanmakta olan dil kargaşasını görmezlikten gelebilenlerin üstadı anlamış olmalarına imkân yoktur.
Necip Fazıl’ın büyük bir sanatkâr olduğunu ve örnek alınması icabettiğini ifade ederken bazılarının kullandığı üslubu ‘iyi ki üstad işitmiyor’ demek mecburiyeti hâsıl oluyor.
Üstadı sevdiğini, saydığını, örnek alınması lazım geldiğini ifade ederek söze başlayan bazılarının hangi sel’den, hangi sal’dan dem vurduklarını anlamak mümkün değil.
Meselenin özü, esası, temeli dilin doğru kullanılması ve ayniyle anlaşılmasıdır.
Biraz kitap okuyanlar bilecektir ki kırk elli sene önce yazılmış pek çok kıymetli eseri günümüz insanı anlamamakta ve okuyamamaktadır.
Necip Fazıl’da Türkçe fevkalade ehemmiyetlidir. Tefekkür için, felsefe için, meramını tam ve doğru ifade için oturmuş bir lisan şarttır.
Şiirlerine dikkat etmek onu anlamak için yeter. Bu husustaki hassasiyeti bütün eserlerinde devam etmektedir.
Ne yazık ki rahle-i tedrisinde geçtiği söylenen pek çok kimse bu hususlara riayet etmemektedir. Aksine bir yol tutmuş anlaşılmaz olmak gayreti içine girmiştir. 
Özellikle hecenin mühim oluşu hakkında üstaddan hiç nasiplenmemiş olduklarını görüyor, anlıyoruz.
Zaman eğrisiyle doğrusuyla gerçeği elbette gösterecek moda değişecek ve her şey aslına rücu edecektir.
Netice itibariyle bütün yollar tek doğruya çıkacaktır. Hakikati anlamak için O’na yönelmek mecburiyeti vardır.
Üstadın sanatı ifade için kaleme aldığı beyitte bu ap-açık görülmektedir. Gerisi çelik çomak olduğuna göre sanatkârın asli vazifesinin de ne olduğu meydandadır. 
Arife tarif gerekmez misalinde olduğu gibi, sanatkârlık iddiası olanların hem zamana hem de geleceğe söylemek istediklerini dosdoğru ifade etmeleri kendileri içinde hayırlı olacaktır.
Evet, Necip Fazıl’ı anlamak zor değil aslında, biraz emek biraz bilgi istiyor. 
Unutulmaması gereken en önemli husus da, onu anlama konusunda samimi olmaktır.