Yoksulluk kargaşanın ve suçların anasıdır. Siz hiç açlık, sıkıntı nedir bilir misiniz? Gerçekten de bir ekmek alamayacak , çocuğuna bir bardak süt içiremeyecek kadar yokluk içinde olmak ve bu durumda ne yapacağını nereye gideceğini bilmemek nasıl bir duygudur? Yıllardır ülkemizin üzerinden gitmeyen bir kara bulut gibi üzerimize çöken yoksulluk. Yoksulluk öyle bir şey ki, dini, edebi, hayayı, namusu tehlikeye atan, sınırları zorlayan sosyal ve ekonomik gerçektir. 

Her ne kadar büyüklerimiz yoksulluğu rızık meselesi diye ört bas etse de, yoksulluğu ben birden fazla nedene bağlıyorum. Bunlardan en önemlisi yapılan adaletsizliktir. Alınan verginin çok kazanandan az, az kazanandan çok alınması. İsrafın çok olması. Özellikle temel ihtiyaçlarımızda, mesela ülkemizde günde bir milyondan fazla ekmek çöpe atılıyormuş. Günleri açlıkla geçen yüzlerce yoksul insanın üzerine basa, basa üstelik. Paylaşımsızlık, ülkede yapılan gereksiz harcamalar vs. 

Bunun gibi onlarca neden saya bilirim. 

Neyse gelelim asıl meseleye! 

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde 2020 asgari ücret açıklandı.

Belirlenen rakam 2 bin 324 lira. 

Müjdelendi halk. 

Enflasyondan fazla zam vermişler.

Sankı enflasyonu biz yükselttik. 

Açıklama sonrası bir de duası edildi. 

Hayırlı olsun. 

Amin, amin'de hayır bunun neresinde? 

İnsanlar açlığa mahkum ettirilmiş.

Çay simit hesabı yapın. 

Kira, elektrik, su, doğalgaz, hesabı yapın. 

Market hesabı da eklensin.

Çıkılmadı değil mi işin içinden.

Ne yaparsanız yapın,

Neresinden bakarsanız bakın. 

Hesap tutmaz.

Asgari ücret ile geçim olmaz. 

Günlerdir fena halde taktım kafaya bu konuyu. 

Bazen basından duyarız, açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi ifadeler. Neye göre, ne şekilde belirleniyor bu rakam bilmiyorum ama çok iyi bildiğim bir şey var ki, o da bu arkadaşların çıkarttığı sonucun eksik veya yanlış olduğudur. 

Açlık sınırı dört kişilik bir ailenin yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli asgari gıda tutarı, yoksulluk sınır ise gıda ile birlikte elektrik, su gibi gderlerin dahil olduğu asgari yaşam standartları. Peki bu ücretle geçinmek ne kadar mümkün? 

Kenara çekelim uzmanları şimdi ve halk'ın kendi yaptığı hesaba bakalım. 

Ülkemizde asgari ücret karşılığı çalışan, daha doğrusu çalışmak zorunda olan sayısız insan var Ve onların geçinmek konusunda ne kadar sıkıntı çektiğini hepimiz az çok biliyoruz. Fazla söze gerek yok. 

İşte hesap, işte arşın. 

Düşünsenize, her ay elinize 2 bin 324 lira geçiyor. Bu parayla kiranızı mı ödersiniz, faturalarınızı mı, mutfak masrafınızı mı karşılarsınız? Gelin şöyle üstünkörü bir hesap yapalım. 

Asgari ücret ne kadardı? yuvarlak  2 bin 324 lira Bu rakamla ev geçindirmek imkansız. Hadi diyelim hanım da çalışıyor ve o da asgari ücret alıyor. Maaşın birini kira, elektrik, su, doğalgaz, telefon giderlerine ayıralım. Geriye  2 bin 324 lira temiz para kaldı. 

Bir gün kuru fasulye-pilav yense, bir diğer gün menemen bal, pekmez, tahin yenmesede olur. Yoğurt, sucuk, süt gibi temel besinlerin zaruri olduğu anlatılsada çocuklara, reklamlar çeliyor çocukların aklını. Yetmez ama iki bin tl yi yeme içmeye ayırdık. Ne kaldı elimizde? 324 tl. Çocukların okul masrafı, yol yemek paraları, ekstra çıkan masraflar vs. 

İsyanım kabardığı için daha fazla hesap yapamayacağım. Sonuç mu? İnsanlar açlıktan, sefaletten kırılıyor. 

Eee o zaman biz ölelim diyeceksinizdir.

Aman ha, aklınızın ucundan bile geçirmeyin derim. Günümüzde yaşamak ne kadar pahalıysa, ölmek'de bir o kadar pahalı. 

Son nefesi vermek ile mezara gömülmek arasında geçen 1-2 günlük sürede bi dünya masraf çıkıyor.  

Mezar yeri parası,

Hoca parası,

Hani yıllardır büyüklerimizin bir kenara attığı şu meşhur kefen parası, 

7  gün yemeği parası, 

Tabi her yörede bu tür adetler farklı olabiliyor. 

Mesela Siirt'te 3 Cuma yapılır. Nedir 3 Cuma? 

Arka arkaya üç cuma  günü ölenin yakınları toplu halde ölen kişinin Mezarlığına giderler. 

Ve orada dualar okurlar. Ayrıca her aile kendi bütçesine göre yiyecek dağıtır. 

Bunlar ölenlerin yakınlarına bıraktıkları masraf.  Bu masraflar çoğalmaya devam ediyor. Geri de kalanların da sıkıntısı artıyor. 

Bu kadar can sıkıcı bir yazıyı neden kaleme aldığımı merak ediyorsunuz biliyorum. 

Laf aramızda ben de çok büyük bir hevesle yazımı yazdım diyemem. Hatta gecenin kör saaiin'de hem düşünüp hem de yazarken içimi hafiften bir korku bile sardı. Her an arkamdan bir el omuzuma dokunacak hissi beni hop oturtup, hop kaldırıyor. 

Neyse konumuza dönelim. 

Geçtiğimiz günlerde gazetede "İBB tarafından hazırlanan 2020 fiyat tarifelerinde mezar ve cenaze hizmetlerine de zam yapıldı" başlığını görünce merak ettim mezar fiyatları ne kadardır diye. Fiyatları görünce keşke İstanbul'da değil de, kendi memleketim olan Siirt'e yaşıyor olsaydım dedim. İstanbul'da yaşamak zaten büyük bir külfet,  ölmek'de yaşamaya eş değer de külfet neredeyse. 

Haberi okumayanlar için İstanbul mezar ve cenaze hizmetlerini özetlemek istiyorum. Bu haberden sonra eminim hepiniz hayata daha bir sıkı sarılacaksınız. 

"Tabutlu defin ücreti 300 TL'den 350 TL'ye,

"Karacaahmet, Çengelköy, Nakkaştepe'nin içinde bulunduğu 1'inci bölge mezarlıklarda boş mezar yeri bedeli 30 bin TL'DEN 34 bin TL'ye,

"İkinci grupta yer alan İçerenköy, Pendik, Maltepe gibi ilçelerdeki boş mezarlık bedeli 12 bin TL'den 14 bin TL'ye 

"Tuzla, Ümraniye,  Çekmeköy gibi ilçelerdeki ek mezarlık fiyatları 4 bin TL'den 4 bin 500 TL^ye,

Azınlık gruplarının defnedilidği mezarlık fiyatları ise 6 bin 500 TL'den 7 bin 150 TL'ye,

"Avrupa Yakası'nda Zincirlikuyu, Ulus, Rumelihisarı (Aşiyan), Abide-i Hürriyet, Nafibaba gibi mezarlıklardaki fiyatlar ise 30 bin TL'den 34 bin TL'ye, cenazenin yanındaki boş yerin bedeli ise 15 bin TL'den, 17 bin TL'ye,

"Sütlüce, Kağıthane merkez, Hasdal, İstinye gibi 2'nci bölge mezarlıklardaji bedelleri 12 bin TL'den 14 bin TL'ye,

"Kilyos, Ayazağa, Büyükçekmece, Habibler, Cebeci gibi yerlerdeki 3'üncü bölge mezarlık fiyatları da 4 bin TL'den 4 bin 500 TL'ye yükseltilmiş. 

Diğer vilayetlerdeki mezarlık fiyatlarını bilmiyorum ama İstanbul'un fiyatları bana gereksiz yüksek geldi. Anladığım kadarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi için mezar yerleri bir rant kapısı olmuş. 

İnsaf yani. Dirisine acımadınız, ölüsüne acıyın bari. 

Bir kişinin sığabileceği bir toprak parçasının fiyatı böyle astronomik olunca ev fiyatları bana çok makul geldi.   İstanbul'un taşı toprağı altın demekle mezar yerlerimi  kastedilmiş acaba diye düşünmeden de edemiyor insan. Hem de kaç altın. 

Velhasıl sevgili dostlar! Ne layığıyla yaşaya biliyoruz, ne de rahat bir şekilde ölebiliyoruz.