Ne güzel şeydi çocuk olmak… Tozlu yollarda koşmak, oyunlar kurmak, gülmek gülmek en saf halinle. Ne güzeldi kirlenen eller, en temiz halimizde. Ne özeldi yaşanan her an, farkında olmadan. O çocukluk arkadaşları, çocukça aşk kuruntuları, ulaşılmaz sanılan hayaller, kendini “artis” sanmalar; ne anlamını ne yazılışını bilmeden.
Bazen annenin pembe selpak kokusuydu çocukluk, bazen yaşça oldukça büyük bir yakışıklının gözlerinin yeşili, bazen kavga, bazen sevgi.. Bazense sıcak yaz gecelerinde damda yatmanın keyfi. Öyle saf öyle safki Nilüfer’i Kayahan’la evli sanmak gibi, “hiç kimsenin Yağmur’un bile böyle küçük elleri yoktu’’ şarkısındaki Yağmur’u söyleyenin yeni doğan kızı sanmak gibi, ablanla kavganda ağzından çıkan “o..bu” sözünden sonra bi temiz dayak yemek gibi. Babanı özlemek gibi, uzak seferlerden bi an önce dönmesini, getireceği arap malı süt tozunun hayalini kumak gibi. Birine sinirlenip, bisikletine atlayıp koca dünyaya kafa tuttuğunu sanmak gibi saf, öylesine temiz, öylesine duru.
Büyümeyi istemek delice çocukluk, öğretmen olmak hayallerde.. Hayaller de çocuklukta kalır sonra. Sonra sonra anlarsın büyümek neymiş.. Düşmek, üşümek kuytularda, birinin yüreğine ya da biri varken yüreğinde.. Sonradan öğrenirsin kumarın haram, hayatın kumar olduğunu. Çocuk olmak istersin en saf en salak halinle,bu çirkef bu pislik dünyada. İstersin, özlersin..
Ne güzel şeydi çocuk olmak dersin, oturur bir de yazı yazarsın üstüne.. İçinden şöyle geçirirsin: Çocuk olmak her şeye değer, Hep öyle kalsaydık eğer.