Dünya devletleri 15.yüzyıl sonrasında diplomatik ilişkilerinde restleşme, sertleşme ve sözlü uyarı ile güç gösterileri hep devam edegelmişti. Son yüzyıllarda birçok lider veya hükümdarlar diyelim çok kaba saba davranış ve söylemlerde bulunmaya devam etmişlerdir.

Bu liderler içeresinde biri vardır ki, zarif, nazik diploması ile birlikte; ibret verici ve de düşündürücü söylemleri hep taktire şayan olmuştur. İşte bu dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür.

O'nun “nazik ve ibret verici diplomasi” örneklerini gelecek nesiller okusun ve ibret alsınlar diye sunmak istedim. İlk başta söyleyeyim ki: Mustafa Kemal Atatürk 1881-1938 yılları arasında yaşam sürmüş bir birey değil 3000 yıllık Türk Tarihi'nin muhteşem bir abidesidir. İşte onn ibret verici “nazik ve ibret verici diplomasi” örnekleri:

                                    ***

Mustafa Kemal Atatürk zaferden sonra ikinci defa Mersin’e gelmişti. İstasyon ’da büyük bir kalabalık emsalsiz tezahürat yapıyorlardı.  Karşılayıcılar arasında yanında iki köpeği ile bir konsolos da vardı.  Atatürk’ün nafiz bakışları onu hemen görüvermişti. Biraz sonra konsolos yalnız olarak Atatürk’ün yanına sokuldu ve başyaver vasıtasıyla kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Bu arzusu Atatürk’e bildirildi. Atatürk:

"Fransızca bilmediğimi konsolosa söyleyiniz." Diye cevap verdi. Başkonsolos, başyaver vasıtasıyla şöyle dedi:

"Bir yıl evvel Fransızcayı çok iyi konuştuklarını Atatürk’e lütfen hatırlatınız."

Mustafa Kemal, gülüyordu ve şöyle bir diplomatik söylemle Fransa'yı uyarmış oldu:

"Bir dili unutmak için bir yıl kafidir."

                                      ***

Kral Edward İstanbul’a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı’na yanaştı. Atatürk de rıhtımda O’nu bekliyordu. Deniz dalgalı idi ve kralın bindiği motor inip çıkıyordu. Kral rıhtıma çıkmak istediği sırada eli yere değdi ve tozlandı. O sırada Atatürk'te kralı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu. Bunu gören kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk:

"Vatanımız toprağı temizdir, o, elinizi kirletmez!" Diyerek, Kral’ı elinden tutup sarayın rıhtımına çıkarıverdi.

                               ***

Japon veliahttı, Türkiye'ye gelmişti. Büyük ve mükellef bir ziyafet sofrasındaydılar. Atatürk bir aralık Japon tarihinden söz açtı ve bir meydan savaşını anlattı. Japon veliahttı hayret etmişti. Atatürk tarihten mitolojiye geçti ve yine Japon mitolojisinden konuştu. Veliahttın ağzı açık kalmıştı.  Söz edebiyata geldi. Gazi:

"Japon şiirinin dünya edebiyatında çok büyük yeri vardır… diyerek meşhur Japon şairlerinden mısralar okudu. Veliaht, ”Bunları nereden biliyorsunuz?” diye soramadı. Fakat Atatürk’ün bilgi ve hafızasına hayran kalmıştı.

Atatürk hep böyleydi. Her şeyi planlıydı. O bütün bunları, veliaht gelmeden on gün önce tercümeler yaptırarak öğrenmiş, Japon veliahdına onu kırmadan bu dersi vermeyi başarmıştı.

Kısacası: “Kalem kılıçtan keskindir.” sözü ne kadar doğruysa; O’nun deyimi ile “Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.“ "Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin vazifesi, hayatı neşe ve şevkle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir." Sözü o kadar doğrudur.