Nasıl mutlu olabiliriz ki?

Abone Ol
Rahmetli babamın zamanında falaka varmış. Anlatırdı…
Çocukluğumda ne annemden ne de babamdan şiddet görmedim. Ancak annemin yaşadığı şiddete hep tanık oldum. O nedenle çok iyi bilirim şiddetin olduğu evde ki huzursuzluğu…
Evliliğimde bende yaşadım. Her gün biraz daha eriyen bir buz kalıbına benzetirdim kendimi. Yok, olduğumu düşünürdüm. Oluyordum da… 
Gururum, öz güvenim, umudum yok oluyordu her an her saat…
Şiddet, bir kişinin diğer kişiye düşüncesini zorla dayatmasıdır. 
Baskıdır, otoritedir, işkencedir... 
İnsanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bir eylemdir. 
Ağırlıklı uygulanan fiziksel şiddetin hemen yanında psikolojik, cinsel, ekonomik şiddet de vardır.
Şiddeti uygulayan kişi de, kişilik bozuklukları hakimdir. Aslında öz güvensizdir, aslında korkaktır. Yaşattığı şiddet, korkunun dışa yansımasıdır. Bağırarak, hakaret ederek güçsüz kişiliğine maske giydirir. 
Bahaneler, paranoya takıntılar hep beynindedir. 
Saygıyla korkuyu, birbirine karıştırır. Karşısındakini veya en yakınındakileri korkutarak, sindirir. Böylece kendisine saygı duyulacağını sanır.
Şimdi bizler, toplumun diğer yarısı,  şiddet altındayız. Mutsuzuz… Psikolojik baskı yaşamaktayız.
Sürekli hakaretlere maruz kalıyoruz. Nasıl mutlu olabiliriz ki?
Bizler, evlatlarımız, atalarımız hep aşağılanıyoruz. Değerlerimiz etkin ağızlar tarafından yıprandırılıyor. Ve bu en tepeden yaşatılan psikolojik şiddet toplumun bireylerine yayılıyor. Giderek tahammülümüz azalıyor. Tıpkı en tepede olduğu gibi, bizlerde öfke kontrolümüzü kaybedebiliyoruz.
Sosyal yapımız yara alıyor. Cinayetler artıyor. Öyle ki bu katliam, çocuklara dahi inmiş durumda.
Çocukluk yıllarımda her an düşünürdüm. Her an tetikteydim. Gözlerim hep annemin üzerinde olurdu. Şimdi hangi bahane ile şiddeti yaşayacak, diye düşünür, endişelenirdim.
Şimdi aynı duyguyu, toplumun diğer yarısı olarak yaşamaktayız. “Bugün ne olacak acaba?” “Hangi hakarete maruz kalacağız?” diye.
Sabrımız, hoş görümüz, kabullenişimiz giderek yerini öfkeye dönüştürmekte. Korkarım ki bu durum, bir gün kötü bir patlama verecektir. 
O nedenle derhal, birileri, bu dayatılan şiddet uygulamasına “DUR” demeli.