“2019’da cebimdeki parayı dolar mı yapsam?” sorusu, özellikle bu dönemde cevabı en çok aranılan soru… 

Bu durumda doların akibetine dair öyle net ve somut bilgilenelim ki! Adeta petekten süzülen bal gibi içimize işlesin… Herkes kendi yorumunu yapıp, kararını verebilsin… 

İlk olarak Aralık 2018 enflasyonumuz; %20,30… 

Birkaç ay önce “Enflasyon ile topyekün mücadele” programında  %20,80 öngörülmüştü. Ama 2018’in ilk günlerinde %7,90 açıklanmıştı. Dokuz ay için çok önemli bir yükseliş…

Herşeye rağmen Ekim ayında %25’in üzerine çıkan enflasyonun düşmüş olması da sevindirici. Ama bu ne kadar kalıcı?..

Lâkin tabanın büyük kısmını ilgilendiren, sabit maaşlı halkın en önemli harcama kalemi gıda… Gıda enflasyonu ise %25,11. 

Bu durumda az biraz gıdanın detaylarına girelim… Mutfaklarımıza sıklıkla giren… Yemek kültürümüz gereği fazla kullandığımız ürünlerde artış olmuş mu? En azından ve sıkmadan bazılarını görelim… 

Soğan %185, patates %79, salça %97, margarin %42, un %34, tuz %34, kuru fasülye %32, süt %25 arttı. 

Akabinde TÜİK’in açıkladığı rakamları manipüle ettiğine dair söylemler oldu. Ve hemen ardından “manipülasyon yok” açıklaması geldi. Bu arada akıllara zabıtaların esnaf ve pazarı dolaştığı haber görüntüleri düştü. Çünkü o haberlerde, fiyatların zabıtalarca kontrol edildiği açıklanmıştı. Fiyatlar düşürtüldü. Tabi ki hesaplama da bir hata yoktu, ama fiyatlar TÜİK’e gelene kadar olan olmuştu. 

Enflasyon’un ardından, şimdi de ücret zamlarına bakalım…

Öğretmenlere %10,7, memura kamu sendikaları ile yapılan müzakere sonucunda ilk altı ay %4, ikinci altı ay %5 ortalama %6,2. SSK ve Bağkur emeklilerine %10,65, memur emeklilerine %11,15 zam öngörüldü. Özel şirketlerin, kobilerin bir çoğu zam yapmadı. Yapanda %10’u geçemedi.

Görülen o ki yeni dönemde maaşlarda yüksek miktarda alım kaybı oluşacak.

Pazarda, markette önümüzde “görünmeyen çitler” olacak. Almak için uzanacağız ama çok azına ulaşabileceğiz.

Çünkü çalışamıyoruz. Üretim alanlarımız gitgide daralıyor.

Mesela son dönemin en güncel konusu şeker pancarını 2017’de 20,8 milyon ton üretmiştik. Şeker fabrikalarının satışı ile üretim de kısıtlanmış. Çünkü 2018’de, 85 milyon nüfusumuz ile 18 milyon ton üretebilmişiz. 

Bundan tam 20 sene önce bile 60 milyon nüfusumuz ile 22,2 milyon ton üretebilmiştik.

Hem Türkiye’nin, hem Dünya’nın daha çok şekere ihtiyacı varken, biz üretimi azaltmışız.

Yine geçen hafta 168 milyar dolar ile Cumhuriyet tarihinin ihracat şampiyonu olduğumuz duyuruldu. Evet 2018 yılında 168 milyar dolarlık ihracat yaptık…

Fakat konuşulmayan bir bacak daha var… Dış ticarette ihracat ve ithalat birlikte değerlendirilir. İkisi ayrılamaz… 

Aynı 2018’de 223 milyar dolar ithalat yapmışız. Görüyoruz ki ithalatta da Cumhuriyet tarihinin rekoru gelmiş. İkisinin farkına, yani döviz açığına baktığımızda da, 55 milyar dolar ile yine cumhuriyet tarihinin rekoru gelmiş.

Bu haberlerden de önce, “Doğrudan döviz cinsi tahvil” satışı reklamları bol bol dönüyordu. Devlet tahvili çıkartılmıştı. Gazetelerde sayfalarca yer aldı. TV haber programlarında saatlerce anlatıldı. Dolar’a yıllık %4 faiz verildi.

Lâkin gün sonunda ve resmi açıklamada 1,1 milyar TL tahvil satışı yapıldığını öğrendik. Döviz cinsi tahvil olmasına rağmen, açıklama TL idi. Belli ki rakam büyük gösterilmek istenmişti… 

İlk etapta sadece halka arz edilen satışa talep gelmeyince, şirketlerde konuya dahil edildi. Ama yine yeterli ilgi oluşmadı. Onca reklama, sponsorluğa karşın, sadece 200 milyon dolar tahvil satılabildi. 

Beklenti ve ihtiyaç ise çok daha büyüktü…

Bu rakam ile sağlanabilecek fayda, reklam maliyetini bile karşılamakta zorlanır…

Bu tür devlet tahvillerine katılım azlığı birkaç sebepten olabilir. İlki uygun faiz oranı verilmemesi. Ki bugün itibarıyla dolara %4 iyi bir orandır… İkincisi halkın ve şirketlerin birikimlerinin olmaması. Ve sonuncusu piyasalara ve ekonomiye olan güvensizlik.  

Sanırım birikimler azaldı… 

Çünkü az olan kıymetli olur… Sahibi ne yapsam da tekrar çoğaltsam diye döner, döner durur…