İbrahim Güray AYTEKİN ÖZEL HABER ARAŞTIRMA

NARDUGAN BAYRAMI TÜRKLERİN YENİ YIL KUTLAMASIDIR NOEL AĞACI İSE TÜRKLERİN YAŞAM AĞACI AK ÇAMDIR NOEL BABA DEĞİL AYAS ATA DIR…

Eski Türk inanışlarına göre 'yerin göbeği' sayılan yeryüzünün tam ortasında bir ‘AkçamAğacı’ bulunuyormuş ve bu ağacın tepesi de gökyüzünde oturan tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzuyormuş ve buna ‘hayatağacı’ deniyormuş....

Uralların Güneyindeki İlk Türklerden itibaren kutlanmaya başlanan Nardugan Bayramı, zaman içerisinde Türklerin hakimiyet kurduğu tüm Doğu Asya coğrafyası boyunca yayılmıştır. Nardugan’daki “Nar” kelimesi Güneş anlamına gelirken “Tugan(dugan)” kelimesi de doğan anlamına gelmektedir. 

Ruhların yaşam ağacı dallarına konmuş kuşlarla simgelenişi Hint metinlerinde de mevcuttur. Örneğin, ruhların bedenden bedene göçen göçmen kuşlara benzetildiği Upanişadlar’da bulunan bir sembolizmde yaşam ağacına tünemiş iki kuştan biri meyveyi yerken, öbürü bakar ki, bu iki kuştan (Atma ve Jivatma) meyveyi yiyen “reenkarne olmuş, aktif haldeki ruh”u, öteki kuş ise bedensiz ruhu simgeler. Hint geleneğindeki bir başka yaşam ağacı, yayıktaymış gibi çalkalanan süt denizinde bulunan Boddhi ağacıdır. Bir Angkor yazıtına göre, Boddhi ağacının kökleri Brahma, gövdesi Siva, dalları Vişnu’dur. 

Eski Türk inançlarında Şamanizm etkisiyle de Hayat Ağacı’nın kutsal bir yeri bulunmaktaydı. Eski Türkler, henüz İslam dinini benimsememişken, bir yaratıcının varlığına inanarak gücünü gökten alan bir topluluk olarak bilinmektedir. Bu onların, yükselen varlıklara  güneş , ay, ağaç  özel ilgisi olduğuna da işaret eder. Onlar, gökte olan ve göğe yükselen ihtişamlı varlıkları kutsallaştırarak çeşitli anlamlar yüklemişlerdir. Hayat Ağacı, bu bağlamda Türklerin tarihinde de değer gören bir ağaç olmuştur. 

Türk mitolojisinde Hayat Ağacı, Tanrı'nın ilahi özelliklerinin yeryüzündeki sembolüdür ve Tanrı'ya kavuşmanın yoludur. Çünkü bu ağaç, tek ve benzersizdir. Ölümsüzlüğü sembolize etmesi ve sığınacak yer olması en büyük özellikleri arasındadır.

Eski Türklerde tabiata kutsallık verme kültürü yer  nehir terimiyle bilinmektedir. Türkler, toprağı besleyen ve topraktan beslenen her şeye saygı duymuşlardır. Böyle bir durumda ağacın varlığının görmezden gelinmesi de mümkün olmayacaktır. Ağaçların uzun yıllar boyunca yetişmesi, dallarının ve yapraklarının sarkarak uzaması ve meyve vermesi Türkler için bereketin ve zenginliğin temsili olmuştur. Bu bağlamda Türkler, Hayat Ağacı’nı öncelikli olarak mitolojide ve efsanelerde sonrasında ise sanat ve edebiyatta sıkça değerlendirmişlerdir.

Antik Türk Atalar, binlerce yıllık bir kültürün ürünü olarak 21 Aralık’ı, 22 Aralık’a bağlayan geceyi kutsal saymış ve bunu karanlıktan aydınlığa çıkış olarak “Nardugan Bayramı” adı altında kutlamışlardır. Sadece Türklere özgü olan Nardugan geleneğinde çam ağacı süsleme olgusu en başta gelirdi. 

Ülgen, insanların koruyucusu; sakallı ve kaftan giymiş olarak sarayında oturuyor ve geceyi, gündüzü, güneşi yönetiyormuş. En uzun gece olan 21 Aralık'tan sonra gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece, gündüzle savaşıyor. 

Uzun bir savaştan sonra da gün, geceyi yenerek zafer kazanıyor. Bu, güneşin yeniden doğuşu; bir ‘yeni doğum’ olarak algılanıyor. Eski Türkler bu bayrama ‘Nardugan’ diyor. Nar; güneş, tugan ise ‘doğan’ anlamına geliyor. Ve güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu, büyük şenliklerle ‘Akçam Ağacı’ altında kutluyorlar.Yine Eski Türk, Altay ve Orta Asya mitolojilerinde, özellikle Kazaklarda ve Kırgızlarda 'Ayaz Ata' yada diğer deyişle Soğuk Tanrısı, Ayas Han olarak da bilinen bir Ulu şahsiyet daha varmış.

Ay ışığından yaratıldığı, Soğuk havaya neden olduğu “Ak Ayas” olarak da adlandırıldığı söyleniyor.Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve Ayaz Atanoradan soğuk hava üflerim ve böylece "kış"gelirmiş..Ayaz, tüm Türk coğrafyasında 'yakıcı soğuk' anlamına gelir ki, Ay'ın gökte rahatlıkla görüldüğü açık havalarda meydana geldiği için Ay Tanrısı'nın (veya ona bağlı Ayas Han’ın) gönderdiği düşünülmüştür.

Kimi kültürlerde kışın soğukta ortaya çıkan ve kimsesizlere, açlara yardım eden bir evliya olarak kabul edildiğinden ; Hristiyan Kültürünün Noel Babası ile de benzer kabul edilmiştir.Türklerin Nardugan (yeniden doğuş) bayramı yüzyıllar sonra Hristiyanlar tarafından benimsenerek bu dine monte edilip 24 Aralık İsa'nın doğumu (Noel) olarak uyarlandı.

Roma İmpatorluğu’nda Satürnalya, Yunan toplumunda Dionysos adıyla kutlanan 21 Aralık tarihi, Orta Asya Türk toplumlarında yılın son günüydü. Güneş’in Doğuşu anlamıyla günümüze kadar gelen Orta Asya geleneğine göre, sürekli savaş halinde olan gece gündüzün savaşı 21 Aralık’ta son bulur. En uzun geceden sonra güneş daha çok görünmeye başlar ve gündüzler uzar. 

Orta Asya Türklerinin kullandığı Ay takviminde 22 Aralık’ın ardından dolunayın görünmesi yeni yılın ilk günüydü. Türk mitolojisinde ölümsüzlüğün sembolü akçamı yeni yılın ilk gününde süsleyen Orta Asya Türkleri, dilek ve istekleri için ağaca kırmızı kurdelalar bağlarlardı.

Oysa bu bayram ve gelenek İsa'dan yüzyıllar öncesinden Orta Asya'da kutlanan bir Türk yeni yılı kutlama bayramıydı. 

Hristiyanların simgesi Noel Baba olarak bilinen hikayeleri de yine GEÇMİŞİ ASIRLAR ÖNCESİNE DAYANAN  Türk geleneğinden ortaya çıkmıştır. Çünkü Noel Baba denilen kişinin yaşadığı iddia edilen yıllardan yüzyıllar öncesinde Orta Asya'da 'Ayaz Ata' ve 'Kar kız' hikayesi vardı. Ayaz Ata Türk Mitolojisine göre kışın soğukta ortaya çıkan, kimsesizlere ve açlara yardım eden, garipleri sevindiren bir efsaneydi.