Ezgi Bıcılı ismini bir tarafa yazmanızı tavsiye ediyorum. Bu çok özel sesle tanışıp müzik hikayesini sizlere aktarmak beni oldukça heyecanlandırıyor. 20 yıla aşkın müzik hayatına devam eden ve Ajda Pekkan, Ziynet Sali gibi çok değerli sanatçılarla birlikte çalışan Ezgi Bıcılı müziğin tüm hayatını değiştirdiğini söylüyor ve devamında müzik hikayesini adım adım anlatıyor. Hikayenin devamını buyrun hep beraber dinleyelim…

RÖPORTAJ: AZİZ KARATAŞ

Kendi kimliğinizi nasıl tanımlarsınız? Yani sizin deyiminizle Ezgi Bıcılı kimdir? Kimliğinizin oluşum sürecini bize anlatır mısınız?

Küçüklüğümden beri kendimi müzisyen olarak tanımlıyorum. Doğayla, dünyadaki tüm canlılarla iletişim kurmayı seven, müzisyen bir kadınım. Müzik eğitimi almış olmasam da bu tanım değişmezdi, insanın içindeki bazı değerler sanırım doğuştan beri hep orda oluyorlar. 

Her şeyin en başına dönecek olursak müzik hayatınızın başlangıcı olarak nitelendirdiğiniz ve sonrasında gelişen süreci bize anlatır mısınız?

Müzisyen bir aileden geldiğim için, başlangıç anne babamın kulisi. Kuliste dayımla ya da bakıcımla oturup içerden gelen müziği dinlediğim anları çok net hatırlıyorum. Bazen arabaya gidip Modern Folk Üçlüsü kasedi dinlerdim, bazen kuliste kalırdım. Bu sevgi zamanla içimde evrildi ama şekli çok değişmedi. İlkokulla beraber piyano dersleri almaya başladım, sonra da müzik okumak istedim hep. Güzel Sanatlar Lisesi ve Gazi Üniversitesi müzik eğitimi bölümleri geldi ardından. Ben yola bir piyanist olarak çıkmışken, yolda koro müziğiyle, vokalle tanıştım. Şarkıcılık hikayem 20 yaşında başladı ve tanışmamla beraber hayatımın tüm seyrini değiştirdi. 

Sizi müziğe özendiren şeyler nedir?

Bana müziği sevdirenler hep kişiler oldu. Başta annemle babam, sonrasında da iyi öğretmenler. Koro şefi Doç. Ahter Destan’la vokal çalışmamızla birlikte vokal yapmayı ne kadar çok sevdiğimi keşfettim. Daha sonra geri vokalistliğini yaptığım Ajda Pekkan, Ziynet Sali gibi olağanüstü şarkıcılar... Bu işin ne kadar sonu olmayan, her seferinde kendimi geliştirip daha üst versiyonuna taşıyabileceğim bir iş olduğunu bana gösterdiler. İşin güzel tarafında bu bence, belli bir sonu, doruk noktası yok. Her zaman daha iyiyi arama yolundasınız. 

Sözü ve müziği usta sanatçı Sezen Aksu’ya ait olan ‘Yalancı Dünya’ şarkısını yeniden yorumladınız. Neler söylemek istiyorsunuz?

Şarkıyı hazırlamaya başladığımızda henüz pandemi ortalıkta yoktu. Ancak şu an bu seneye ne kadar uygun bir şarkı olduğunu görüyorum. Sezen Aksu’nun zamansız şarkı yazma stili yüzümüze çarptı taa 20 sene öncesinden. Herhangi bir aşk şarkısı söylüyor olmaktansa şu an düşünsem yine bu şarkıyı bu zamanda söylemeyi tercih ederdim. Pandemiden dolayı buluşmamız bir kaç ay gecikti ama her şeyin bir zamanı var muhakkak. Şarkının yepyeni aranjesi ile insanlara dokunması, gelen güzel tepkilerin hepsi çok kıymetli. 

Sezen Aksu gibi duayen biriyle çalışmak nasıl bir duygu? Daha önce çalışma şansı yakalamış mıydınız?

İlk kez bir Sezen Aksu şarkısını seslendirme fırsatım oldu. Öncesinde vokalist olarak çalışmayı çok istediğim ancak çalışmayı ya da tanışmayı denk getiremediğim birisi. Sezen Hanımla tanışmasak da o benim için, tıpkı ülkenin geri kalanının hissettiği gibi, her zaman dertleştiğim, tanışık olduğum bir dost gibi. Bundan sonra da kendisiyle hem gerçekten tanışıp dertleşmeyi hem de bol bol çalışmayı diliyorum. Bir Sezen Aksu parçası yorumlamanın ağırlığı vardı üstümüzde elbette, biz de aranjörler Can Ercan ve Ateş Berker Öngören ile gerçek bir cover yaratabilmek için çok çalıştık, hakkını da verdiğimizi düşünüyorum. Gelen tepkiler de bu yönde. 

Ezgi Bıcılı en çok kimleri dinliyor?

Bu kısım biraz sıkıcı olabilir. (Gülümsüyor)  Benim elimin altında genellikle klasik müzik veya caz listeleri oluyor. Gündüz daha kolay dinlenebilir formlar seçiyorum, bu arada yeni çıkan Türkçe ve yabancı şarkıları takip ediyorum. Günü kalan çoğunluğunda ise vazgeçemediğim bazı pop sanatçılarını ve klasik müzik yorumlarını dinliyorum. Stevie Wonder, Michael Jackson, Erykah Badu, Beethoven, Sting, Bill Evans genellikle çalanlar arasında. 

Sanatçılık çok meşakkatli bir yolculuktur. Ailenizin bu meşakkatli yolda size ne tür bir desteği oldu? 

Kendileri halden anlama konusunda üstadlar, sağolsunlar. Her yaptığım işi “evladımızsın diye değil, gerçekten çok güzel oldu” şeklinde bir tebrikle karşılıyorlar. Benim için çok önemli bir motivasyon, keşke her genç bu şekilde bir teşvik alabilse ailesinden. Müzik veya sanatın diğer kollarının maddi bir karşılığı olmayacağı endişesi var ailelerde, haklı olarak. Ancak iyi yapılan, çok çalışılan her şeyin bir karşılığı var. Burada da çocukları desteklemek yapılacak en güzel şey. 

Müzik dünyasındaki soluğunuzu neye borçlusunuz? Bu olmasaydı sanatçı olamam dediğiniz bir şahıs ya da olay var mı hayatınızda?

Sanırım bir kaç tane var. Ailemin müzisyen olması, beni piyano derslerine yollamaları, Ankapella Oda Korosuna girmem, Ahter Destan’la tanışıp çalışmam, Ajda ve Ziynet Hanımla çalışmam... Farklı yollardan döner dolaşır bir şekilde yolumu bulurdum sanırım ama bu insanların bana kattığı vizyon ve müzikal birikim çok işime yaradı ve her adımda yönlendirici oldu. 

Sizce sanatçıların toplumda ki görevleri nelerdir?

En estetik ve göz önündeki işi yapan meslek grubuyuz. Burada da topluma örnek olma misyonu kaçınılmaz olarak karşımıza çıkıyor. Ben isterim ki özgür basın, özgür halk olsun. İnsanlar politik yanlışları da, doğayla, ortak miraslarla ilgili kararları da eleştirip konuşabilsin. Yanlışlar, doğrular tartışılabilsin. Malesef son yıllarda böyle bir hava göremiyorum. İnsanlarda “kime laf anlatacağım, anlayan kimse kalmadı, ortalık troll-yandaş dolu” gibi bir dert var; o yüzden kimse kimseye çok da yol gösterici olmaya uğraşmıyor. Küstürüldük. Bu günlerin geçici olduğunu düşünüyorum. Pandemiden çıktığımızda hepimiz kişisel olarak farklı bir pencereden bakıyor olacağız hayata. Ancak toplumsal olarak da bir değişim olacağına inanıyorum. 

Şarkı yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz?

Benim gözlemlediğim kadarıyla bu herkeste değişen bir şey. Ben yalnız çalışmaktan verim alıyorum, defter ve kağıtla çalışıyorum ama kalabalıkla ya da bilgisayarla çalışan da çok müzisyen var. Ben genellikle kafamda konu biriktiriyorum, melodi biriktiriyorum. Sonra onları kağıda döktüğümde bir miktar olgunlaşmış oluyorlar, kağıtta da üstüne çalışıyorum. Ses kayıtları yaparak da müziğe çalışıyorum, genelde bu süreci enstrümansız, kafamda tamamlıyorum. Akorları falan yazmış oluyorum yani piyanonun başına geçtiğimde. 

Bir sanatçı olarak dinlediğiniz ve beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?

Son yıllarda ismini duyduğumuz şarkıcılardan kulağımı yormayan, tırmalamayan güzel şarkıları bir cebime muhakkak koyuyorum ama ben Türkçe müzik dinlediğimde genelde Kayahan’ın, Gelişim Orkestrasının eski kayıtlarını açan, hala daha Ajda Pekkan’ın plak kayıtlarını dinleyip oradaki şarkıcılık üstüne düşünerek müzik dinleyen biriyim. Genelde de buralardan beslenmeye devam ediyorum. 

Hedefinizi nasıl daha açık, net ve ölçülebilir hale getirebilirsiniz?

Sanıyorum bunun yolu her ne kadar dijital parametrelere ters düşse de, günümüzün hızlı üret-tüket formüllerine uymasa da, albüm yapmak. Biriktirdiğim şarkılardan çok uzun olmayan bir seçkiyle bir albüm kaydedip sizlere sunmayı çok ama çok istiyorum. Tekli şarkılarla dinleyenlere uzun vadede dokunmak ya da kendinizi doğru ifade edebilmek kolay değil. Bir şarkı yazarı olarak dinleyici benim bu yönümü tanısın istiyorum. Buna kayıtların ev kısmını da çoğunlukla tamamlayarak adım attım diyebilirim. Bundan sonraki süreç benim için daha hızlı ilerleyecek, pandemi döneminin sonuna yaklaştığımızı umarak söylüyorum. 

Hedeflerinize ulaşmanın yaratacağı en büyük etki ne olurdu?

Müzik insanlarla aynı duyguda buluşmanın bir aracı. Ben kalabalıklarla birlikte şarkılarımı söylemek istiyorum, buna kavuştuğumda hissedeceğim mutluluk da eminim çok tatmin edici olacak. Müzik gibi bir ortak dille, hiç tanışmayacağınız, hiç görmeyeceğiniz insanlarla konuşup anlaşabilmekten güzeli var mı... 

Eğer sanatçı olmasaydınız hangi işle meşgul olmak isterdiniz?

Bir ara fizikçi olmak istiyordum, küçüklükten bu yana Tübitak Bilim ve Teknik dergisi okurum ve popüler bilim yayınlarını mümkün mertebe takip ederim. Bu hayalim de çok uzun sürmedi tabii, müzisyenlik her zaman ağır bastı. Çok küçükken balerinliğe özendiğim kısa bir dönem vardı, birçok kız çocuğu gibi. 

Gelecek ile ilgili projelerinizden söz eder misiniz? Önümüzdeki dönemde bizi nasıl bir süreç bekliyor?

Albüm kaydetmenin yanı sıra yolda başka teklilerin gelmeyeceğinin garantisini veremiyorum tabii. Bunun yanı sıra, pandemiyle yollarımız ayrılmadan evvel sık sık güzel konserlerde buluşuyorduk. Bu dönem biter bitmez şahane sahnelerde buluşmaya başlayacağımızın müjdesini vereyim! Hem İstanbul’un en sevilen kulüp ve restoranlarında buluşmaya devam edeceğiz, hem de yine konserlerimiz devam edecek. 

Bu piyasaya girmeden önce sanatçılık dünyası size karşıdan nasıl görünüyordu?

Esasında benim için bu piyasaya girmeden önce diye bir kavram hiç olmadı ama ben solo kariyerimle direksiyonu ele almamla beraber işin içindeki dinamikleri daha iyi kavrıyorum. Sosyal ya da magazinel olarak düşünmeyin, ama işle ilgili yapılacakları işin içinde bizzat olmadan anlayabilmek zormuş. Tekli yayınlamamla bir çok şey öğrendim, her ne kadar tecrübeli bir müzisyen olsam da. 

Sanat adına başka ne tür çalışmalarınız var?

Evde bol bol piyano çalışıyorum fırsattan istifade, bayağıdır ara vermiştim ne yazık ki. Cover çalışmalarına geri dönmek istiyorum, o da çok keyifli bir süreçti çünkü. Sahne ve coverlar için repertuvar seçerken buluyorum kendimi genelde bir anda. (Gülümsüyor) Müzik şu an için sussa da kafamızdaki müzik hiç bitmiyor. 

Mesleğinizin ne tür zorlukları ve keyfi yanları var?

Ben bu mesleğin sefasını da cefasını da çok seviyorum. En büyük cefası belki yollarda olmak, evden uzakta kalmaktır. Ne kadar konforlu seyahat etmeye çalışsak da bu işimizin yorucu ve çok vakit alıcı bir kısmı oluyor. Tabii seyahat ederken yeni şehirler ve ülkeler görmek işin bonusu. Gezmeyi, yemeyi içmeyi seven her insan gibi ben de mesleğin en çok bu kısmını seviyorum. 

Sanatçılık dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir restorana gittiğinizi düşünün. Kalabalık bir arkadaş grubu, güzel yemekler, heyecanlı bir sohbet. Burada hiçbir müzik olmasa, kayıttan veya canlı farketmez, ortamdaki değişikliği tahmin edebiliyor musunuz? Ne kadar yavan, suskun, soğuk bir atmosfere dönüşür bir anda. Oysa biz yediği yemeğe, içtiği içkiye göre müzik seçen bir milletiz. Bu kadar yakın bir bağımız var müzikle, ne olsa dinlemiyoruz yani esasında. Benim tek bir müzisyen olarak bu önemli dünyaya küçük bir katkım olursa ne mutlu. Ben bu mutluluk alışverişi için yaşıyorum. Bu dünyaya karşılığında kazanılacak meblağlar ya da popülarite için girenlerin genellikle uzun soluklu olamadıklarını görüyoruz zaten. Ancak insan yine de düşünmeden edemiyor, bu kadar saygıdeğer bir mesleği herkes “meslek edinmeye” çalışıyor, ne ilginç değil mi?

Bu sektörde kadın müzisyen olarak edindiğiniz en büyük tecrübe nedir?

%95’i erkek olan çalışma arkadaşlarımla zaman zaman ailemizden çok birbirimizi görüyoruz. Şanslıyım ki müzisyenler için söylenen hassas ve düşünceli insanlar oldukları klişesi bir gerçek. Bu kadar yolculuk yaptığımız, günlerce eve dönmeden birlikte çalıştığımız insanların iyi insanlar olması çok önemli. Yıllarca müzisyenlerini değiştirmemeye gayret göstererek çalışan ekiplerde bulunduğum için çok şanslıyım çünkü finalde aile gibi oluyoruz. Bu noktada en büyük tecrübe, iyi insanlarla, istikrarlı çalışmanın getirdiği mutluluk ve konforun eşsiz bir şey olduğunu öğrenmem oldu. Kadın veya erkek farketmez, ekibinizde iyi kalpli ve işini hakkıyla ve severek yapan insanlar varsa sıkıntı çekmezsiniz, bu insanlar işinizi her zaman daha üst noktaya taşımanıza yardım ederler. 

Kendinizle ilgili en çok neler şaşırtıyor sizi şu sıralar?

Bu kadar fazla evde oturuyor olmak tabii ki! Normalde yoğun çalışan ve vakitsiz yaşayan bir insanım, bu vakit bolluğu benim için sürpriz oldu. Bunun getirdiği konfora da çok alıştım esasında. Bu dönem hayatımdaki en büyük macera evden bakkala diye çıkıp, bakkala 2-3 sokak ileriden dönüp gitmek. Haftasonları yürüyüş yapmayı özlüyorum. Halime şükredip, evde oturmaya devam ediyorum. 

Son olarak, dinleyicilerinize, sevenlerinize neler söylemek istersiniz?

İyi müziği seçip dinlemekten vazgeçmeyeceğinizi biliyorum. Bu sene hepimiz için yorucu geçti ama müziğin iyileştirici gücüne inanın. Her halimizin en yakın yoldaşı olan, gri hayatımıza renk veren müziğe bugün de, pandemi bitince de sarılacağız. Nefes aldığımız sürece umut var. Umudumuza tutunalım.

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…