Mutluluk...Ama nerede

Abone Ol

Kalemi eline aldığında mutlu olan kadınım ben, kelimeleri dans ettirirken, sözcüklerin büyüsünde masallar anlatırken huzur bulanlardanim. Yazmak benim için bir tutku, bir yaşam biçimi.Belki her tek çocuk gibi kitaplar en iyi dostum, sırdaşim olduğu için seviyorum sözcükleri. Mutsuzluğumda , huzursuzluğumda, kederlerimde yazarak  rahatlıyorum, arıniyorum.

Mutlu olmanın mutlu etmekten geçtiğini fark ettiğimden beri ( ki ...İlk deneyimim kızımın okullarında ki Okul Aile Başkanlıkları yaptığım dönemlere gelir) çocukların yüreğine dokununca, gözlerine bakınca, sevgi pırıltılari, mutluluk ışıltılari gördüğümde daha huzurlu, keyifli, pozitif bir kadın olduğumu fark ettiğimden beri mutlu etmek için çabalayanlardanim.

Ardından gelen siyaset hayatımda İl Kadın Kolları Başkanı olarak hizmet verirken evine ekmek götürmekte, odasını ısıtacak odun kömür bulmakta zorlanan evleri ısıtmaya çalışırken ısındığımi fark edenlerdenim.

Son 8 yıldır Lion olarak hizmet vermekten bunun son 5 yılını 118-K’da İpek Lions gibi köklü bir kulübün başkanı olarak yapmaktan gururluyum.

Cezaevlerindeki mahkûmlarla görüşürken, lösemili çocuklara workshoplar düzenlerken, diyabet taraması yaptırırken, mahalle sakinlerinin  "Allah razı olsun" dualarını alırken huzurluyum.

Geçen kış dağı ile ünlü şehrimin hiç Uludağ 'a çıkmamış çocuklarını bir holdingin sponsorluğunda dağa çıkarırken çocukların yüzlerindeki şaşkınlıkla " Ne çok kar var" çığlıkları atarak karlar içinde yuvarlanışlarını seyrederken sevinçliyim.

Huzurevlerinde ki sakinleri her Mart ayında yaşlılar haftası sebebiyle sponsor olan arkadaşımın mekanında kahvaltıda konuk ettiğimizde kıvançliyim.

Hiç göz taramasından geçmemiş otistik öğrenci leri baş hekimi de Lion olan hastanede binbir güçlükle muayene ettirirken bakımlarının ne kadar zor, annelerinin ne kadar şefkat dolu sabırla gözlemlerken Yaradan'a minnettarım.

Hizmet etmenin kutsallığını keşfettigimden beri bir başka Nazan’im. Nerede bir ihtiyaç varsa, orada olmanın el uzatmanin  manevi zenginliğini yaşayanlardanim.

İşte tüm bu güzel koşuşturmalarda sürekli aynı hedefler için bir araya geldiğim insanlar var.  "Gönülden gönüle bir yol vardır" sözünü yaşatanlar.Bunlardan biriyle ilk kez Kent Konseyi'nin Kadın Meclisi nde Medya 'da Şiddet Dili panelinde kesişti yolumuz. 15 gün sonrasında Yılın En Aktif Gönüllüsü ödülünü almaktan gurur duyduğum kurumun töreninde. 

"Nazan başkanım bir programında konuk edeyim sizi "dediğinde büyük bir heyecanla genel yönetmenim Tamer KUNLAR’i arıyorum. Her zaman ki nezaketiyle çok yoğun programına karşın "Olur Nazan başkanım " diyor. Dün bu nedenle AS TV'NİN stüdyolarında "Satırbaşı" programında canlı yayındayız.

Sözcüklerle arası "Aşk" düzeyinde iyi olan ben , kameraların ışıkları yandığında, geri sayım başladığında dili damağı kuruyan bir kadına dönüştüm.(Oysa ki 2 yıl önce kendimde B TV de kendi hazırlayıp sunduğum 8 programın sahibiyken) Bu kez bir suskunluk ki üzerimde sormayın gitsin. Oysa yazmaya kalksam günlerce - sayfalarca anlatabilecek hizmet aktivitesi varken.

5-4-3-2-1 .... Sevda Kurul programa girdi, stüdyonun tüm ışıkları bize çevrildi, dilim damağım kurudu. Önümde duran bir bardak suya bakıyorum yeter mi ki? Yok valla.. Şu anda bıraksalar Van gölünü içebilirim gibi hissediyorum.Allah verede konuşmayı becerebilsem.Oysa kendi programlarımdayken, koçluk verirken ne kadar da sakinim .Acile kaldırılacak kadar hızlı çarpıyor kalbim. Danışmanlık verirken mutlu, huzurlu,sakin, pozitif olan ben nerede acaba??? 

Hakimiyet ben de olduğu için mi, dersine iyi çalışmış bir öğrencinin özgüveni yaşadığımdan mı bilinmez kendi programlarımi sunarken böyle boncuk boncuk terlerim yoktu benim. Şimdi neden bu heyecan.

Neyse ki ilk soruda topu genel yönetmenim karşılıyor, ben rahat nefes alıyorum. Ardından kendime geliyorum ama o 3-4 dakikalık zaman beni geriyor.

Yazmak ne kadar güzel, rahatlatıcı, keyif vericiyse kamera önünde konuşmak da o kadar dikkat istiyor. Canlı yayın hata kabul etmiyor. "Bu sözcük burada şık durmadı, değiştireyim" olmuyor . Benim gibi aklına geleni süzmeden çıkartan dilime ciddi bir egzersiz yaptırıyor.Onun için buradan ekran önündeki tüm medya çalışanlarına gerçekten "yürekten" başarı diliyorum.

Sevda Kurul çok başarılı bir programcı, iyi bir konuşmacı.Rahat ve sakin üslubuyla sakinleştirici...

Genel yönetmenim içinde bir Halit Kıvanç yaşatıyormus haberim yokmuş. Bülbül gibi şakıyor. Zannedersiniz ki ben değil o program yapmış TV de. O kadar hakim ekrana.

Velhasıl dün 25 dakikalık canlı yayında 10 dakikalık konuşmamda bir saat spor yapmış kadar efor sarf ettim. Program sonunda ben yeni açılmış daha anlatacaklarım olduğunu fark etmiş, " başka bir programda anlatırım" diye konuşmama ekleyecek kadar kendimi toparlamistim.

Program bitiminde kızım arıyor "Anne ne yaptın, nasılsın" diye. "Belli ki izlememişsin" diyorum . " Hayır izledim sonuna yetiştim ama yetiştim " diyor. Saate bakıyorum torunumu okuldan almaya gittiğini anımsıyorum o anda. Gülümsüyorum...

"Amannn Nazan"  diyorum  "İki kelime eksik üç kelime fazla söylesem ne çıkar ki"

Hayat yalnızca sözcüklerle değil yaşanılanlarla, yüreğinize dokunulanlarla güzel. Torunumun sımsıkı sarılışı, kızımın neşeli sesi, bebek gülümsemesi, bir yaşlının ellerinizi sıcacık ellerinde sarışı, minik kedi yavrusu, gün batımınin kızıllığı, tatlı bir sonbahar esintisi, turkuaz mavisi denizin görüntüsü, ney sesi, dostla içilen kahvenin lezzeti, sevdiğiniz ile izlediğiniz filmin coşkusu...

Siz tek mutlu olmaya karar verin, sebep öyle çok ki...

Ekranda gülümseyen yüz, kalp çarpıntısı hep başarıları konuşmak için olsun. Mutluluk olsun söyleşiler..