GAZETECİLİK Mİ, SİYASİ OPERASYON MU?

“MÜTHİŞ HABER”İN SIRLARI

Küresel güçler Türkiye’de, parçalanmış, paylaşılmış bir Suriye haritasını tolore edebilecek bir siyasi kadronun işbaşına gelmesini arzuluyorlar. Deniz Baykal’ın bir kaset darbesiyle CHP’nin başından savrulmasından bu yana hazırlıkları, çabaları bu yönde.. O nedenle, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşüveren “Müthiş Bir Haber”in, deneyimli gazeteci Rahmi Turan’ı da aşan bir siyasi operasyon olup olmadığını irdelemek zorundayız. 

Günlerdir çağdaş gazeteciliğin çok ilginç bir örneğini yaşamaktayız; “Beştepe’ye giden CHP’li” bombasının bir gazetecilik başarısı mı, bir siyasi operasyon mu olduğunu sorguluyoruz. 

Nur-Sultan’da Kazak Halkları Meclisi’nin düzenlediği “Medya ve Kamuoyu” konulu konferanstaki sunumumuzda, “günümüzde gazeteciliğin tanımının çok değiştiğini” belirterek özetle şöyle demiştik: “Küreselleşme sürecinde, ulaşım iletişim teknolojilerinin başdöndürücü bir hızla geliştiği bir dönemde yaşadığımız gelişmeleri, arka planlarındaki olası dinamiklerle birlikte irdelemek durumundayız. O nedenle gazeteciler, gelişmelerin olası sonuçları hakkında görüş ve düşüncelerini izleyicilerine aktarırken, algı operasyonları ve özellikle iletişim teknolojileri konularında donanımlı olmak durumundadırlar.”

Deneyimli gazeteci Rahmi Turan’ın 20 Kasım günü Sözcü gazetesinde yayınlanan, “Müthiş Bir Haber” başlıklı yazısı, basın tarihimiz açısından, çok önemli bir algı operasyonu örneği olarak anılacaktır. Ergenekon Davası da, bir gazetecinin bavul dolusu “delili” savcılığa taşıması görüntüleriyle başlatılmıştı. “MİT tırları” davası da,  Suriye sınırında çekilmiş görüntülerin gazetelere sızdırılması sonrasında gündemimize gelmişti. 

İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelere paralel olarak medya, politikacıların ve işadamlarının hedeflerine ulaşabilmek amacıyla kullandıkları bir araca dönüştü. Parantez içinde çarpıcı bir örnek.. 2020’de ABD’de yapılacak başkanlık seçimleri için adı geçen adaylardan Amazon’un ve Washington Post’un sahibi Jeff Bezos,   gazetesini, Trump’ı yıpratma aracı olarak kullanıyor ve sürekli muhalif haberler yayınlıyor. Bezos, bir defasında özel olarak bastırdığı ve sokaklarda bedava dağıttığı sahte Washington Post’un manşetinde, Başkan Trump’ın Ukrayna’ya sığındığını duyuruyordu. 

Giderek sıklaşan bu örnekler gazetecilik mesleğinin saygınlığını erozyona uğratıyor. 

Duayen gazeteci Rahmi Turan’ın 20 Kasım tarihli “Müthiş Bir Haber” başlıklı yazısı Türkiye’nin gündemine atılmış parça tesirli bomba etkisi yaptı; siyasette ve medya dünyasında çarşı pazar karışıverdi. Çünkü deneyimli gazeteci, “9 Kasım gecesi bir CHP’linin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Külliye’de görüştüğüne” ilişkin haberin doğruluğuna kefil oluyor, “Yüzde yüz doğru ve tekzip edilmesi mümkün değil” diyordu. “Müthiş haber”e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisiyle görüşen CHP’liye, “Türkiye’nin güvenliği için senin CHP’nin başında olman gerekir” demişti. 

“BAŞLIK USTASI” RAHMİ TURAN YANILTILDI MI?

Rahmi Turan gibi basın dünyasında adı “Başlık ustası” olarak anılan, Hürriyet gibi bir gazetenin uzun süre genel yayın yönetmenliğin yapmış olan deneyimli bir gazetecinin, doğruluğunu birkaç kaynaktan onaylatmadan, adını ve saygınlığını gölgeleyebilecek bir habere imza atması mümkün değildi. 

O nedenle, Sözcü gazetesinde “Beştepe’ye giden CHP’li” bombası patlatanın Rahmi Turan gibi çok deneyimli bir gazeteci olması, kafaların karışmasına neden oldu. Rahmi Turan, “Müthiş Bir Haber” başlıklı yazısının inandırıcılığını artırmak amacıyla, haberi Saray’a yakın bir kaynaktan aldığını ısrarla vurguluyor, “Daha önce bu kaynaktan aldığım haberler hep doğru çıkmıştı” diyordu.  

Rahmi Turan, ertesi gün, Saray’daki kaynağına haberin doğruluğunu yeniden onaylattığını, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisiyle görüşen CHP’linin adını açıklayabileceğini bile ima ediyordu. 

Siyaset ve medya kulislerinde de “neler oluyor?” sorgulaması başladı. AK Parti’ye muhalif bir yayın politikası izlemesine rağmen, Sözcü’nün ve başyazarının bir siyasi operasyona alet olabileceğine kimse inanmak istemiyordu.

KAFALAR İYİCE KARIŞTI

 Rahmi Turan, iki gün susma hakkını kullandıktan sonra, “O isim Muharrem İnce, haber kaynağım da gazeteci Talat Atilla’ydı. Kendisine güvenip köşemde isim vermeden yazdım. Hata yaptım, pişmanım” şeklinde bir yazılı açıklama yaptı. 

Kafalar bir kez daha karıştı. 

“Beştepe’ye giden CHP’li” haber mi, siyasi bir operasyon mu” sorgulaması yapılırken, Kılıçdaroğlu Fox Tv’nin bir sabah programında, “Ben şaşırmadım efendim, doğrudur. Erdoğan CHP’yi dağıtmak için elinden geleni yapıyor. Devletin en kilit noktasındaki isimleri devreye soktuğunu biliyorum. Okuduğumda, ‘doğrudur’ dedim. İsim vermek istemiyorum” demesiyle kafalar daha fazla karıştı. 

Kılıçdaroğlu’nun ima ettiği ismin Muharrem İnce olduğu konuşulmaya başlandı. Muharrem İnce Yalova’daki köyünde düzenlediği basın toplantısında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu aradığını, “Sayın Genel Başkan, benim ismim ortalarda geziyor. Üst perdeden açıklama yapmak istiyorum. Bir ziyaretinize gelip birlikte fotoğraf vermek istiyorum” dediğini anlattı. 

Kılıçdaroğlu Muharrem ince’yi 8 dakika boyunca dinledikten sonra, “Tamam seni arayacağım” demiş, ama arayan soran olmamış. Muharrem İnce, CHP’nin içindeki bir “çete”yi işaret ederek, “Beştepe’ye gittiğimi ispat etsinler, kendimi Taksim Meydanı’nda yakacağım” açıklamasıyla kafalar iyice karıştı.

“HARİKA BİR HABER”İN ARKASINDAKİ DİNAMİKLER

Polisiye romanları anımsatan böyle durumlarda “şuçlunun” kimliğini saptayabilmek için şu soru sorulur: bu olay sonuçta kime ne yarar sağladı?

Sorunun yanıtı, kafalarda çöreklenen soruların da yanıtı olur. 

Öncelikle bunun bir gazetecilik değil, siyasi bir operasyon olduğu netleşti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan komploda, bu gibi işler için eğitilmiş elemanlar kullanılmadığı için, Sözcü ile birlikte medyamız büyük bir saygınlık erozyonuna uğradı; Rahmi Turan, Talat Atilla yara aldı. 

 “Müthiş Bir Haber”in bir operasyon olduğunu göremeyen ya da görmek istemeyen Kılıçdaroğlu, “CHP Genel Başkanlığı için hiçbir partilimiz Beştepe’den icazet almayı kendisine yakıştırmaz. Bu partimize kurulmuş bir tuzaktır” diyerek büyümek varken, acemice kurulmuş bir komplodan yararlanmayı seçti, yara aldı. 

Bütün dikkatler Kılıçdaroğlu’na odaklanmış durumda. Kılıçdaroğlu, telefonda verdiği sözü tutarak Muharrem İnce’yi arayacak mı? Fox Tv’ye ve Hürriyet’e yaptığı açıklamalar sonrasında Muharrem İnce ile yanyana gelecek olsa, neler söyleyecek? 

Yanıtı merak edilen sorulardan biri de şu; Basın özgürlüğü konusunda çok duyarlı olan ve MİT TIR’larına ait görüntüleri Can Dündar’a verdiği gerekçesiyle yargılanıp hapsedilen Enis Berberoğlu’nu kurtarmak için “Hak, hukuk, adalet” sloganıyla Ankara’dan İstanbul’a 28 gün boyunca yürüyen Kılıçdaroğlu, aynı çabayı, Rahmi Turan’ı içine düştüğü zor durumdan kurtarmak için de gösterecek mi? 

HEDEF CHP Mİ, KILIÇDAROĞLU MU?

Şimdilerde CHP’nin yönetimini değiştirmeye ilişkin bir dizi dış destekli operasyondan söz ediliyor. Kurultay öncesinde Kılıçarolu ile Muharrem İnce yıpratılarak İmamoğlu ve kadrosuunun önü açılmak istendiği konuşuluyor. 

Yazılarımızda yeri geldiğinde vurguladığımız gibi, günümüzde yerel gibi görünen pekçok gelişmenin ardında küresel dinamiklerin olduğunu unutmayalım. 

Bölgemizde, Suriye’de düğümlenen bir büyük paylaşım savaşı yaşanıyor. Ortadoğu’nun, Körfez’in, Doğu Akdeniz’in, Afrika’nın enerji kaynakları küresel güçler tarafından kontrol altına alınmak isteniyor. 

“Küresel Lider” sıfatını bölgenin enerji kaynaklarını kontrolü altına alarak sürdürmeyi hedefleyen ABD, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör kuşağından vazgeçmiş değil. Aralarındaki çıkar çatışmalarına rağmen, Suriye’deki kazanımlarını elde tutabilmek amacıyla Rusya da, ABD’nin bu planına net olarak karşı çıkmıyor. "Trump ile Putin’in ‘Büyük Suriye Planı’nın temel ilkeleri üzerinde anlaştıkları Helsinki Zirvesi'nden sonra, bu planın ana noktalarından bir tanesi olan Kuzey Suriye’de Kürtlerle ilgili adımın ne olacağı Washington-Moskova hattında uzun görüşmelerin konusu olmuştu.” Anlaşılan o ki, pazarlıklar Helsinki Zirvesi mutabakatı çerçevesinde sürdürülüyor. 

TÜRKİYE’Yİ YÖNETECEK KADROLAR

Türkiye, jeostratejik konumuyla, tarihi ve kültürel bağlarıyla bölgenin kilit ülkelerinden biri. Türkiye’yi hesaba katmadan Ortadoğu’ya ilişkin bir denklem kurmak mümkün olamıyor. O nedenle Türkiye’yi yöneten ve yönetecek kadrolar, bölgeye ilişkin hesapları olanlar açısından çok önemli. 

Küresel güçler Türkiye’de, parçalanmış, paylaşılmış bir Suriye haritasını tolore edebilecek bir siyasi kadronun işbaşına gelmesini arzuluyorlar. Deniz Baykal’ın bir kaset darbesiyle CHP’nin başından savrulmasından bu yana hazırlıkları, çabaları bu yönde.. O nedenle, Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşüveren “Müthiş Bir Haber”in, deneyimli gazeteci Rahmi Turan’ı da aşan bir siyasi operasyon olup olmadığını irdelemek zorundayız. 

“Müthiş Bir Haber”in yayınlandığı günlerde Hong Kong’ta da, Paris’te de, Irak’ta, İran’da da sokaklar kaynıyordu. Yeni nesil savaşlarda operasyon alanlarının kaos içinde olması hedefleniyor. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, “Senaryosu Saray’da yazıldığı belli olan bu kumpasın açık hedefi CHP ve onun genel başkanıdır” derken, Muharrem İnce, kendisinin “Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü” şeklinde bir haber yayınlayan Rahmi Turan ve haber kaynağı Talat Atilla aleyhine “üç kuruşluk” dava açtı. 

Siyaset kulislerinde heyecanlı bir hareketlilik başladı. Abdullah Gül, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Ekrem İmamoğlu isimlerinin geçtiği bir dizi senaryodan söz ediliyor. Anlaşılan o ki, “Müthiş Bir Haber”in yankılarını konuşmaya devam edeceğiz..