Muradiye, üç ayda bir neşredilen; okuyucusuyla birlikte eğitim, bilim, kültür, sanat, adına düşünebilmeyi hedefleyen ve de “okuyan, düşünen ve üretenler için ücretsizdir.” felsefesiyle okuyucusuna ulaşan bir dergidir. Türkiye genelinde tüm akademik kurum ve kuruluşların kütüphanelerine, akademisyenlere ve üniversite öğrencilerine; valiliklere, il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerine, il halk kütüphanelerine ulaştırılan Muradiye Dergisi yedi bin adet basılmaktadır. Muraş AŞ tarafından eğitime destek maksadıyla finanse edilmektedir. Muradiye Dergisinin her sayısı aynı bir özenle çıkartılmakta ve birbirinden önemli ve değerli dosyalar yayınlanmaktadır. Dergi 5. yılında ve 20. sayıya ulaşmıştır. Bu sayı tamı tamına 212 sayfa ve dolu dolu bir dergi. Derginin sahibi Hayrullah Karakuş, Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Dağlı, Genel Yayın Yönetmeni Pervin Ayşe Yaşa. Muradiye Dergisinin bu sayısı beş bölümden oluşuyor. Sanki bir kitap gibi; birinci Bölümde: Babalar ve Kızlarını; İkinci Bölümde: Babalar ve Oğullarını; Üçüncü Bölümde: Anneler ve Kızlarını; Dördüncü Bölümde: Anneler ve Oğullarını, Beşinci Bölümde ise konularının uzmanı olan akademisyenlerin kaleme aldığı makaleler yer alıyor. Pervin Ayşe Yaşa, bu sayıyı hazırlarken nesilden nesile aktarılan değerleri ve öncelikle mümtaz şahsiyetlerin hayatları vasıtasıyla okuyucuya teorikte olsa tanıtmaya çalıştıklarının altını çiziyor. Derginin 20.sayınının tanıtım yazısında genel yayın yönetmeni Pervin Ayşe Yaşa’nın “Muhabbet Baki” isimli köşe yazısında dergi hakkında doyurucu bilgileri takdim ediyor. Şimdi Muradiye Dergisi’nin 20.sayının içine doğru bir yolculuk yapalım: “Kayıp Şiir” isimli eserinde gerçekleştiren Beşir Ayvazoğlu Ayvazoğlu’na ait bu şiir: “Avuçlarımda Güneş” yer alıyor. Babalar ve kızları bölümüne Ümit Meriç ile gerçekleştirilen mülâkat önemli ve tarihi bilgiler ihtiva ediyor. Fikir işçisi bir baba ile geçen ömrü, Cemil Meriç’in hayatındaki yerini her yönüyle ve tüm samimiyetiyle paylaşıyor, Ümit Hanım. Süheyl Ünver’in, hayatıyla, ilmiyle, sanatıyla bedii tefekkür adına bizlerin gönül ve beyin dünyamıza bahşettiği ziya bugünde aynı şekilde canlılığını korumaktadır. Kerimeleri Gülbün Mesera ise su misali duru ve huzur veren bir nefesin sahibi olarak “Süheyl Ünver’in Kızı Olma” yı aslında sadece yazısıyla değil, hayatıyla anlatıyor. Siyah ve beyaz tuşların üzerinde tüm renkleri en naif tonlarıyla seslendiren bir sanatkâr Prof. Dr. Ergican Saydam’ın kızı mezzosoprano Ezgi Saydam, billûr sesi ile klâsik batı müziği eserlerini seslendirirken asil duruşu ile de zerafeti besteliyor ve baba kız aslında en muhteşem düeti “insanlık sanatı” adına gerçekleştiriyorlar. Şahsiyet sahibi mekânların fikir bestekârı, Turgut Cansever’e ait tecrübeleri mimar kızı Emine Öğün Hanımefendi, aktarırken, bu tecrübenin altında yatan derin düşünce ve bu düşünceye zemin hazırlayan, felsefeden musikiye, tasavvuftan resme uzanan okumaların inşa ettiği irfanın ışığını görebilmemizi sağlayacak pencereler açıyor, yazısında. Babalar ve Oğulları bölümünde Hüsrev Hatemi sayesinde babası Ali Asgar Hatemi ile başlayan ve tüm güzellikleri keşfetmeye adanmış hayat felsefesiyle devam eden bir ömre şahitlik edeceğiz. Mehmed Said Hatiboğlu’nun yazısı vesilesiyle baba mirası muhteşem bir kütüphanenin hakkını verebilme mücadelesi olarak özetlenebilecek hayatını, Burdurlu Hatib Hoca namıyla anılan babasının mayaladığını öğreniyoruz. Mehmet Nuri Yardım, vesilesiyle bir şahsiyet ustası baba ile tanışıyoruz: Nasri Yardım. Prof.Dr.Kemal Sayar’ın ilmini gönül pınarında damıtarak kaleme aldığı eserlerin nasıl bir kaynaktan beslendiğini “babam benim çehar-ı yar-i güzinimdi ifadesi anlatıyor aslında . Babalar ve oğulları bölümü bir babanın evlâdının doğduğu ilk günden itibaren evlâdı için tuttuğu defterinden yapacağımız bir iktibasla nihayetleniyor. Bu defter, Cavid Yalçın’a ait. Anneler ve Kızları bölümünde bir gönül ehli ile tanışıyor “Huzur”un bir roman adı olarak kalmadığına, kalmayacağına şahsıyla geçirdiğimiz anlar vesilesiyle emin oluyoruz. Cemalnur Sargut, annesi Meşkûre Hanımefendi’yi anlatırken Hayatımızı Ya-Sin hitabının muhatabı kılabilmeye davet ediyor bizleri. Ümit Ceylan Hanım’ ise “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” hadisinin gündelik hayata nasıl tercüme edilebileceğini gösterdiler. Değerlerimizi yaşatma davasını eserleri vasıtasıyla kanatlandıran Emine Işınsu’nun annesi Halide Nusret Zorlutuna’dan kendisine yadigâr kalan değerleri anlatırken kullandığı ifadeler birer veciz söz mesabesinde. Pırıl pırıl bir genç sporcu: Çiğdem Öktem Annesi Zehra Öktem Hanımefendi ile birlikte aynı hedefe nişan alıyor, okçuluk sporu adına ülkenin umudu oluyorlar. Anneler ve Oğulları bölümü Vatikan Büyükelçimiz Prof.Dr.Kenan Gürsoy mülâkatı ile başlıyor. Eşi Prof.Dr.Sayın Belkıs Gürsoy’un ise verdiği destek, emek ve engin hoşgörüsü takdire şayandır. Selim İleri’nin annesi Süheylâ Hanım için kaleme aldığı “Annem İçin” eserinden iktibas yer alıyor. Anneler ve oğulları bölümü Hayati İnanç’ın kaleme aldığı ve annesinden bizlere aktardığı önemli iki dersin bulunduğu yazısı ile son buluyor. Prof. Dr. Nurullah Çetin’in Yavuz Bülent Bâkiler’in Şiirinde Ana Hassasiyeti başlıklı yazısı ile hem Yavuz Bülent Bâkiler’in ana şiirleri ile buluşturuyor. 21.yy da özellikle annelerin eğitimdeki önemi vurgulanırken babaların bu özelliği –belki de kasıtlı olarak- göz ardı edildi. Yrd. Doç. Dr. Süleyman Doğan, babaların ailemiz için olan önemini ve çocukların eğitimindeki rolünü bizlere yeniden hatırlatıyor. Yeni Haklar Yeni Kimlikler ve Aile başlıklı yazısı ile Nazife Şişman, ailemizi dünden bugüne sosyolojik bir değerlendirmeye tabii tutuyor. Yörelerimizi ve değerlerimizi tanıyalım bölümümüzde Celaleddin Üngör vasıtasıyla bu kez Muğla’yı misafir ediyoruz. Prof. Dr. Hasan Bacanlı ise anne baba eğitimi başlıklı yazısı ile son derece önemli bir konuya parmak basıyor. Çocuk eğitiminde anne babalar tarafından en sık yapılan hatalar ve aslında olması gereken doğru davranışlar üzerine Prof. Dr. Sefa Saygılı’nın kaleme aldığı yazı, hayatın içinden yaşanmış örneklerle destekleniyor ve bir uzmanın çözüm önerilerini bizlere ulaştırıyor. Ailede sağlıklı bir iletişim kurabilmek adına sunulan önemli reçete ise Prof. Dr. Mücellâ Uluğ imzasını taşıyor. Çizgileriyle beyinleri ve gönülleri aydınlatan Murat Yılmaz, dosya konumuza yine destek veriyor ve çizgisini bizim dosya konumuza özel konuşturmaya devam ediyor. Cahit Zarifoğlu’nun şiiri ise yeniden büyük aileye sahip çıkabilmemiz temennisiyle sizlere ulaşıyor… Ankara merkezli çıkan Muradiye Dergisi (0312 3588094) kendine mahsus, kaliteli ve akademik seviyede neşredilen bir yayın. Muradiye Dergisi’nin akademik hakemli bir dergi olmasını öneriyorum. Pervin Ayşe Yaşa Hanım başta olmak üzere emeği geçenleri tebrik ediyorum.