(Kuvvetli rivâyetlere göre müşriklerin bâzı erkek ve kadınları Beytullâh'ı çıplak olarak tavaf ediyorlardı. Tavaf esnasında parmaklarını birbirlerine kenetleyip ağızlarına götürerek ıslık çalıyorlardı, bir taraftan da ellerini çırpıyorlardı bu da iddialarına göre onların duası idi. İşte yukarıdaki âyet meâli müşriklerin bu durumuna işaret etmektedir.)
Demek oluyorki, çıplaklık, kadın, erkek insanların anadan doğma uryan dolaşmaları veya sırtlarını, göğüslerini, son yıllarda, göbeklerini açarak tam uryana yakın, giyinmiş gibi yapıp, şeffaf libas içinde tam çıplak olarak dolaşmaları yeni icad filân değildi. Medeniyyet öncesi câhiliyye araplarının, müşriklerin âdetiydi...
Câhiliye döneminde müşrik araplar Kâbe'yi çırılçıplak tavaf ederler ve hac günleri et ve yağlı yemek yemezlerdi. Müslümanların da bu cahiliyet adetine uymalarını menetmek için A'raf Sûresinin 31 ve 32. âyetleri nâzil olmuştur.
"Ey Adem oğulları! (Gerek tavafta ve gerekse namazda) her mescit dahilinde ziynetinizi (elbisenizi üzerinize) alınız ve yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri muhakkak sevmez." buyrulmuştur.
(İslâm dininde temizlik ve güzelliğe ehemmiyet verilmiştir. İnsanların avret mahallerini örtecek derecede bir elbise giymeleri şarttır (farzdır). Fakat israfa kaçmamak kaydıyla her Müslümanın ibâdet esnasında en güzel ve temiz elbisesini giymesi sünnettir.)
" (Peygamberim, müşriklere) de ki: Allah'ın kulları için yarattığı (kullanılması mübah her) ziynet ve rızık nev'inden temiz ve hoş bunca yiyecekleri ve içecekleri ki haram kılmıştır? (Haram kılmak kimsenin hakkı ve haddi değildir.) De ki, ziynet ve hoş rızıklar dünya hayatında iman edenlere kıyâmet gününde hâlis olarak verilir. İşte biz, (medeni hayatı öğrenmeyi bilen bir kavme (Medeniyet âdabını bildiren) âyetlerimizi tafsil ederiz."
(Âyette şükrünü eda etme yönüyle dünya nîmetlerine esâsen mü'minlerin lâyık olduğu, ahirette ise tüm nîmetlerin yalnız mü'minlere ait olacağı belirtilmiştir ki, bu durum, Allah'ın rahman ve rahim sıfatlarının bir sonucudur.)
Görüleceği gibi çıplaklığın medeniyetle, medenî olmakla bir alâkası yoktur. Yukarıda meâllerini verdiğimiz âyet-i Kerimelerle, müslümanların müşriklere kendilerine benzeterek çıplâk olarak Kâbe-i Muazzama'yı ziyaretleri, aslında, aslâ haram olmadığı halde bâzı yiyecekleri kendi kendilerine haram kılmaları önlenmiştir.
Gerek Kâbe ziyâretinde ve gerekse genel olarak bütün cami'îlerde ibâdet maksadıyla çıkıldığına ziynetlerin takılması, güzel ve temiz elbiselerin giyilmesi emredilmiş, fakat giyim-kuşam için herhangi bir ölçü getirilmemişti. Erkekler için, kadınlar için ölçü neydi?
Genel bir ölçü: Erkekler için, vücudun göbekten diz kapağına kadar (diz kapağı dâhil) mutlâk örtülmesi gereken avret mahallidir. Bilinmelidir ki, bu ölçü mutlâk farz ve şart olan ölçüdür. Namaz kılarken bu mahallin bir bölümü, bir rükûn eda edinceye kadar açıkta kalırsa namazı bozulur.
Kadınlar için bu ölçü: Bilekten aşağısı elleri, topuk bileklerinden aşağısı ayakları, yüzü hariç kadınların bütün vücudları avret mahallidir. Meselâ, başı açık, yarı kollu elbiselerle namaz kılmaları aslâ câiz değildir. Bu ölçüler her müslüman'ın mutlâk manada bilmesi gereken Zarûrât-ı Diniyyeden olma ölçülerdir.
İslâm'ın ilk yıllarında Mekke döneminde ve hicretten sonra Medine devrinde giyim-kuşamla alâkalı ölçüler bilinmiyordu. Özellikle kadınların nasıl örtüneceklerine dâir herhangi bir kural yoktu. Müslüman hanımlar Mekke'de müşrike hanımlar gibi, Medine'ye hicretten sonra da Medine'de nisbeten medenîleşmiş, yahûdî toplumunun kadınları gibi giyinmeye başladılar. Yahûdî hanımları günümüzde özellikle Fransız madamlarının taktıkları gibi boynu, enseyi, kulakları ve büyük ölçüde göğüsü açıkta bırakan Türban takıyorlardı. 30-40 sene öncesi, Şişli, Nişantı gibi, gayrimüslime hanımlarla Laventen ve kimi sosyatik müslüman bayanlar da, aslında Türban olan bu tür başlığı başlarına takıyorlardı.
Müşrikler ve Medine yahûdîleri arasında bir başka yaygın adete göre câriyeler sırtları kuyruk sokumlarına kadar açık gezerler, hür hanımlar ise, sırtlarını omuzbaşlarına kadar örterdiler...
Müslüman hanımların örtünmelerine dâir, herhangi bir ölçünün bulunmaması, giyim kuşam hususunda, müslüman hanımların kendilerini yahûdî hanımlarına benzetmeleri, dikkatsiz bâzı müslüman hanımların câriyelere benzer şekilde giyimleri neticesi, ahlâken düşük kimi insanın laf atma ve takılmalarına mâruz kalmaları, başta Hazret-i Ömer radiya'llâhu anh olmak üzere sahâbe arasında çok ciddî rahatsızlıklara sebebiyet vermişti. Bu durumda Cenab-ı Hakk tarafından özellikle müslüman hanımların giyim-kuşamı hakkında bir ölçü getirilmesi hususunda vahiy beklemeye başlamışlardı.
"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Ahzâp 33/59)
"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımlar müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine(kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mü'min kadınlar) ellerinin altında bulunanlar (köleleri) erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık husûsiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (dikkatleri üzerlerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey Mü'minler! hep birden Allah'a tevbe ediniz, ki kurtuluşa eresiniz." (Nur 24/31) Meâllerindeki âyet-i Kerimeler müslüman hanımların nasıl örtünecekleri hususunda kesin ölçüler getirmiştir.
Kur'ân'da örtünmeye dâir (Türban değil) âyet var mıdır? Hüküm var mıdır? İnananlar için bu iki âyet-i Kerime, Peygamber hanımlarına, kızlarına ve mü'min kadınlara hitâben nâzil olmuş, Peygamber'e hitâben 'mü'min kadınlara da söyle" buyrularak doğrudan mü'min hanımlar muhatap alınarak nâzil olmuş bu âyet-i Kerimeler sarîh (açık) ve net olarak mü'min hanımlarının örtünmelerini âmir âyetlerdir.
(Tahlile devam edeceğiz)...