Ülkemiz bir başından diğer ucuna cevher değerli ve güzelliklerle dolu. Dünya da bir çok ülke de farklı cevher ve güzellikler görmek tabi ki mümkün. Akıllıca kıyas yapıldığın da, akıllıca kıstaslarla ölçüldüğün de, vatanımız da ne çok sahip olduğumuz değeri fark etmek mümkün olacaktır. İkliminden, gece gündüz dengesine, aynı zaman dilimin de dahi dört mevsimi yaşama hali. Tarım, toprak konusun daki verimliliği, üç tarafımın denizlerle çevrili olması, en fazla deniz ürünü çeşitliliğine sahip olma halimiz. Millet olarak derin bir tarih ve kültüre sahip olma halimiz. Bir film repliğinden aklım da kalan “yaşadığın yeri seviyor isen orası dünyanın en güzel yeridir,
Yaşadığın yeri sevmiyor isen orası dünyanın en güzel yeri değildir” sanırım bende ki en güzel benim memleketim deme sebebim de sevmemden.
İnsanlar yaşadıkları ülkeyi, şehri, ilçeyi, kasabayı, sokağı sevmeli sevmeli ki daha güzel hale getirebilmek için şevklensin, azim ile gayret gösterebilsin. Tam da bu nokta da sevmenin yanına bilgi beceri, liyakat giriyor sanırım. Eğitim, öğretim seviyesi yeterli olmayan kişilerce örgütlenirse devlet, en basit, en sıradan işler dahi azap hanine dönüşür. Bazı mesajlarımı sunmakta zorlandığım da sıklıkla yaparım, okurlarım bilirler, hikayelere, fıkralara başvururum. Her görev yeri ve görev alacak insanlardan toplu yaşama hali oluşturulur. Görev verilen kişi de yetkilerle donatılır. Yetkilenen kişi de kişilik sahibi olmalı, devlet menfaatlerini koruyup kolladığı gibi, her bireyin de sade insan olarak dahi hakları olduğunu bilecek yeterliliğe sahip olduğunu bilmesi ve uygulaması gerekir. Ülkemiz de de sıklıkla benzetebilecek uygulama halini mizahi haliyle ekleme yapayım;
 
<<İslam'ın şartı
Terekeme ormanda ağaç keserken orman memuru yakalar.
- “Yaptığın suç ama bir soru soracam bilirsen ceza da yok odunlar da senin.” demiş.
- “Tamam sor efendi” demiş bizimki.
Sormuş:
- “İslam’ın şartı gaşdı ama bilemezsen dayak atacam.” demiş.
Bizimki
- “20’dir” demiş dayak yemiş.
- “30’dur” demiş dayak yemiş.
- “A ya öldüm 50”di.” demiş.
Memur odunu da almış, kovmuş bizimkini, adam eve gelmiş.
Hanımı;
- “Bey bu ne haldı?” demiş.
- “Sorma arvat memur yakaladı bir soru sordu bilmedim döydü meni.”
- “Ne sordu ki bey?”
- İslam’ın şartı gaşdı dedi.”
Hanımı;
- “Buna ne var bey 5”dır.” demiş.
Adam
- “E başın ölsün 50’ye razı olmadı beş desem öldürerdi meni...>>
 
Her yetki, selahiyet, kendi gizemin de inisiyatif barındırır. Erdem sahibi olmayı başaramamış kişi ya da kişileri değişik yer ya da konumlar da söz sahibi yapar isek, mizahi örnekten farklı bir sonuca da ulaşmamız mümkün olmaz.