15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkan Yunan Ordusunun, herkesin dini inanış, adap ve geleneklerine saygılı bulunulacağı teminatının hiç bir değerinin olmadığı, kısa sürede yerli Rumlarla birlikte başlattıkları Türk avı, tecavüz, talan ve soygunlarla hemen meydana çıkmıştı. İzmir’de hiçbir mukavemetle karşılaşmamasına rağmen Yunan askerleri ve yerli Rumların şehrin her tarafındaki yağma ve talanı, tecavüz ve katliamlarını, İtilaf Devletleri temsilcileri de ne yazık ki seyretmekle yetinmişlerdi. 

İlk 48 saatte 2000’den fazla Türk katledilmiş, soyulmadık Türk evi bırakılmamıştı. 18 Mayıs akşamı İzmir ve Urla Yarımadası’nı kontrol altına alan Yunan Ordusu müteakip üç günde de kuzeyde Menemen, doğuda Kemalpaşa, güneyde de Torbalı’ya kadar bölgeyi işgal etmişti. 

Ocak ayından beri Paris’te müttefiklerin barış şartlarını tespit çalışmalarında, Osmanlı’dan büyük pay kapmak için; Yunan Başbakanı Venizelos, Rum Pontus Temsilcisi Trabzon Metropoliti Hrisantos, Ermeni Temsilcisi Nubar Paşa ve Kürt Temsilcisi Şerit Paşa da Paris’te kulislerde boy gösteriyorlardı. 

Nitekim Venizelos; Paris’ten Yunan Ordusuna emirler yağdırarak, 19 Mayıs’ta Kuşadası’na çıkan İtalyanlara Aydın’ın kaptırılmamasını ve Ayvalık’ın işgalinin önemini vurguluyordu. 

Yunan Ordusu iki hafta içinde, 30 Mayıs’ta Menemen-Manisa-Turgutlu-Ödemiş-Aydın hattına kadar İzmir’in çevresini ve kuzeyde de Ayvalık’ı, İtalyanlar da Kuşadası ve Söke ile Muğla, Bodrum ve Marmaris’i işgal etmişlerdi. 

Değerli okurlarım, malumları Mondros mütarekesinin hemen ardından 15 gün içinde Boğazlar işgal edilmiş Trakya demiryolları ile İstanbul’un kontrolü de tamamlanmıştı. Aynı günlerde de güneyde Fransızlar Mersin-Adana-Maraş’ı, İngilizler de Musul ve Urfa’yı işgal etmişlerdi. Yunanistan daha İzmir’e çıkmadan 14 Mayıs’ta, doğudan itibaren Hakkari güneyi-Mardin-Maraş hattının güneyi İngiliz ve Fransızların işgali altında idi. Doğu Anadolu’da ise Batum ve Ardahan’da Gürcistan, Gümrü-Kars-Sarıkamış’ta da Ermenistan kurulmuştu. 

Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığı ilk günden itibaren Erzurum, Sivas, Diyarbakır, Ankara ve Konya’da, Kolordu ve Ordu Komutanları ile telgrafla yazışarak ülkenin gerçek durumunu, asker ve silah gücünü, bölücü ve yıkıcı faaliyetleri tesbit yanında Yunan işgalinin bütün yurtta protesto edilmesini sağlamaya da çalışıyordu. 

Samsun’da altı gün kalan Mustafa Kemal Paşa 25 Mayıs’ta Havza’ya geçmiş, Yunan Ordusu da 26 Mayıs’ta Manisa’yı, ertesi gün de Aydın’ı işgal etmiş, 29 Mayıs’ta da Ayvalık’a asker çıkarmıştı. 

Yunan Ordusunun İzmir’e çıkışından beri Türk Ordusu ilk defa Ayvalık’ta düşmana silahla müdahale etmişti. Bu harekât, Osmanlı Hükümetinin ve İzmir yetkililerinin dahil olmadan,  düşmana karşı Türk Ordusunun, Yunan Ordusuna silah kullandığı ilk silahlı mücadele idi. 

18 bin Rum ve üç binden biraz fazla da Türk’ün yaşadığı Ayvalık’ta, Yarbay Ali (Çetinkaya)’nin komuta ettiği 172nci Alay vardı. Alayın, mevcudu 24’ü subay 174 idi. Yarbay Ali, Birinci Dünya Harbi’nde başarılar kazanmış, cesur, disiplinli, milli duyguları yüksek bir subaydı. 

Rumların Ayvalık’ı işgal emarelerini iyi değerlendiren Yb.Ali, nüfus çoğu Rum olduğu için Ayvalık’ın doğusunda gerekli tertip ve tedbirleri almış, Ayvalık’taki bütün depoları tahliye ederek Yunanlılara hiçbir askeri malzeme de bırakmamıştı. 

Yunan askerinin 25 Mayıs 1919 sabahı şehre çıkışı ve işgaline 172nci Alay ateşle müdahale etmiş, işgalin genişlemesini önleyerek düşman, Ayvalık’ta baskı altına tutulmuştu. 

Bugüne kadar hiçbir yerde mukavemet edilmeyen Yunan Ordusunun Ayvalık’ta ateşle karşılanması, o günlerde ülke çapında geniş yankı uyandırmıştı. 

Ege’de Yunan işgalleri genişledikçe, cesur ve vatansever toplum liderleri ile bölge halkı yoğun bir şekilde çıkış yolu arıyordu. Ödemiş’te de ilçe jandarma komutanı vatansever Yüzbaşı Tahir Fethi ve Ödemiş’liler, beş gün içinde Kuvayı Milliye adını verdikleri bir milis teşkilatı kurmuşlardı. 

Yüzbaşı Tahir Fethi komutasındaki Ödemiş Kuvayı Milliyesi, Ödemiş’in batısında Hacı İlyas sırtlarında tertiplenmişti. 30 Mayıs’ta Bayındır’dan Ödemiş’i işgale gelen Yunan kuvvetleri ile muharebede, Yunan kuvvetleri epey bir zayiat verse de Kuvayı Milliye geri çekilmek zorunda kalmış, Ödemiş 1 Haziran’da işgal edilmişti. 

Bu muharebede Kuvayı Milliye’nin ilk defa Yunanlıların karşısına çıktığı, Ödemişlilerin gurur günü olarak tarihte yerini almıştır. 

Değerli okurlarım, görüldüğü gibi Batı’nın şımarık çocuğu Yunanistan, üstelik savaş bile ilan etmeden başlattığı savaşın baş sorumlusu idi ve artık Anadolu’da Türk-Yunan savaşı başlamıştı. 

Yunanistan Anadolu İşgal Kuvvetlerinin miktarını devamlı artırırken bir yandan da Rumları silah altına alıp yeni birlikler oluşturuyorlardı. 

Padişah ve Hükümeti, kurtuluşu İtilaf Bloku’nun insafına terk etmiş, istenen ödünleri vermeye hazır bir tutum içindeydi. 

Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a çıkışından beri izleyen İngilizler, O’nun çalışmalarından da kuşkulanıyorlardı. Nitekim İngiliz Karadeniz Ordusu Başkomutanı General Milne’nin 6 Haziran 1919’da Osmanlı Harbiye Nezaretine gönderdiği yazı ile Mustafa Kemal Paşa’nın geri alınması istenmiş, Harbiye Nezareti de 8 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa’yı İstanbul’a çağırmıştı. 

Ayvalık ve Ödemiş’te Türk Ordusu ve Kuvayı Milliye tarafından Yunan işgaline karşı gösterilen mukavemetin hemen ardından yapılan bu talebi Osmanlı Hükümetinin kabulü ne yazık ki bir teslimiyet işareti idi. 

Anadolu’ya geçişinin daha üçüncü haftası dolmadan geri çağırılışına, Harbiye Nezareti ile birkaç yazışmadan sonra, 21 Haziran’da Mustafa Kemal Paşa; 

“Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir” diye başlayıp “Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır” diye biten AMASYA TAMİMİ ile cevap verdi. 

İki hafta sonra 100ncü yılını idrak edeceğimiz bu bildiri adeta Muhteşem Kurtuluş Savaşı’nın ilanı idi.