Muhalefet partilerinin (millet ittifakının) 24 Haziran seçimlerinden yenilgi ile çıkmasından sonra yaşananları ilgiyle izlemekteyiz.

Ana muhalefette genel başkanlık kavgası, meclise 43 milletvekili sokan İYİ partinin genel başkanından; ‘’ben artık yokum’’ açıklaması!

Pekiyi bu iki partiye oy veren milyonların yaşadığı hayal kırıklıklarına ne denmelidir?

CHP’nin de, İYİ partinin de geleceğine yönelik önemli açıklamalar 30 Temmuz Pazartesi günü ve sonrası belli olacaktır.

Ancak şurası bir gerçek ki; 24 Haziran sonrasında her iki partide kaynayan kazandan her ne çıkarsa çıksın, sonuçta bunlar AKP ve MHP’ye yarayacaktır.

2019 Mart ayında ülkeyi bekleyen yerel seçimler varken; muhalefet cephesinde yaşanan bu kargaşa, her iki partinin yönetim kadrolarının yenilenme talepleri ama özellikle CHP’deki genel başkanlık değişimine yönelik Muharrem İnce taraftarlarının başlattığı süreçten ne çıkacak birkaç gün sonra belli olacaktır.

Ancak her ne çıkarsa çıksın, hatta CHP’nin olağanüstü kongreye gitmesi sonucu dahi çıksa; önümüzdeki yerel seçimlerde bu partilere oy veren kitleler; karşılarındaki bu dağınık manzara karşısında bu partilerin adaylarına nasıl oy vereceklerini sanırım birkaç kez düşünmek zorunda kalacaklardır…

Ülkemiz böylesine ekonomik olumsuzluklar, başta FETÖ ve PKK olmak üzere terör örgütleriyle, dış ilişkilerinde özellikle ABD ile problemler yaşarken; muhalefetteki partiler; (HDP hariç, çünkü bu parti halen Türkiye’nin geneline hitap eden bir siyasi kimliğe ulaşamamış, PKK terör örgütü ile arasına hiçbir zaman bir mesafe koyamamıştır.) 16 yıldan buyana bu olumsuzluklarla boğuşan, ülkemizi yöneten AKP iktidarına karşı hiçbir seçimde başarı elde edememiştir.

Muhalefet cephesindeki başarısızlıkların sorumluluğu bu partilerin genel başkanları ve parti yönetimine aittir.

Örneğin CHP’de bu başarısızlıkların bedelini ödemek adına bugüne değin ne genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu istifa etmiş, ne de güven tazelemek adına olağanüstü kongreye gidilmiştir!

Bu dönemde de aynı şey yaşanmakta, parti içinde değişim isteyen muhalefet kanadı, partiyi olağanüstü kongreye götürmek adına yeterli imza sayısına ulaşıldığını iddia etmesine rağmen, parti merkez yönetimi yeterli imza sayısına ulaşılamadığını iddia etmektedir…

Türlü ekonomik sıkıntıların pençesinde iyice bunalan halkımız, muhalefet cephesinden bu sıkıntılara çözüm üretecek projeler beklerken; 24 Haziran’dan sonra muhalefet partilerinin içine düştükleri kaynar kazandan türlü sesler gelmekte, beklenen umutlar buhar olup uçmaktadır!

Son seçimlerde İYİ Parti genel başkanı olarak halkın karşısına çıkan Sn. Akşener, seçimlerden sonra Afyonkarahisar’da yapılan seçim sonuçlarını değerlendirme toplantısında, ‘’seçim sonucunun başarısızlığı bana aittir, ben artık yokum’’ diyerek olağan üstü kongreyi işaret etmiş, bu partiye oy veren 5 milyon seçmenini hayal kırıklığına uğratmıştır.

Sn. Akşener, yaşadıkları başarısızlık nedeniyle aslında doğru olanı yapmıştır. Ama olağanüstü kongrede genel başkan adayı olmayacağım deme gibi bir tercihi olmamalıdır.

Mademki 5 milyon insan liderliğindeki İYİ partiye oy vermiş, 43 milletvekilini meclise taşımıştır. O zaman Sn. Akşener’in bir kez daha parti genel başkanlığına aday olup, önümüzdeki yerel seçimlere partisinin başında girmesi en doğru olanıdır.

Ülkemizin muhalefet cephesinde yönetim kazanları kaynarken; 24 Haziran seçimlerini kazanan AKP-MHP Cumhur ittifakı bu süreçte kaynayan kazana dönüp bakmamaktadır bile.

Kurulduğu günden bu yana her girdiği seçimi kazanan AKP’nin, son dönemde kendisini her yönden destekleyen MHP’nin, bu kaynar kazanın daha da harlanmasına neden olacak bir şey yapmasına gerek de yoktur.

Çünkü ülkemizin muhalefet cephesini teşkil eden bu iki parti de; gerek genel başkanlarının, gerekse parti yönetimlerinin yapmış olduğu açıklamalarla, gerekse muhalif milletvekillerinin eylem ve söylemleriyle, bu kaynar kazanın altına her gün yeni bir ateş daha atmaktadırlar…

AKP-MHP ikilisi de bu kaynar kazanı ilgiyle izlemekte, kazan soğuduğunda içinden ne çıkacağını merak dahi etmemektedirler…

Ama gerçek olan odur ki, kazan kaynasa da, soğusa da değişen bir şey olmayacak; muhalefette kaynayan kazanlardan ne yeni bir genel başkan, ne de yeni bir yönetim çıkmayacaktır.

24 Haziranda ülkemizin yönetim şekli çoktan değişmiştir. Değişmeyen yegâne şey; 16 yıldan buyana ülkemizi yöneten parti ve genel başkanıdır.

Kaynayan muhalefet kazanlarının içindekilere bakıldığında; kendi içinde dahi bir değişime gidemeyen muhalefet partilerinin ne iktidar partisini,  ne de ülkemizi 16 yıldan bu yana yöneten kişiyi değiştirmesi mümkün müdür?