Resmî olmayan sonuçlara göre, Amerika Birleşik Devletleri’nin 46. Başkanı Joe Biden seçilmiştir. 

Amerika Birleşik Devletleri’nin seçim sonuçları daha tam manası ile resmîlik kazanmamışken, YPG terör örgütünün başındaki terörist, Mazlum Abdi:

“Tarihi seçim zaferleri nedeniyle Joe Biden ve Kamala Harris için en içten tebriklerimi sunuyorum. IŞİD’e karşı mücadelede kazancımızı korumak ve Suriyeliler için daha iyi bir gelecek inşa etmek için ABD ile yakın işbirliğini sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz.” diye açıklama yaparak, emperyalistler ile yapacağı işbirliği için açık çağrı yapmaktadır.

Demem odur ki YPG ve PKK bir Kürt hareketi değil, emperyalizmin kucağına doğmuş olan, İngiltere, İsrail ve Amerika’nın nikahsız ilişkisinden peydahlanmış, gayr-i meşru çocuklarıdır!

Kürt kökenli vatandaşlarımızın hakkını savunmak okyanus ötesinin değil, yüzyıllardır mazlumlara arka çıkmış olan Türk Milleti’nin vazifesidir. 

Türk ile Kürt, et ile tırnak gibi ayrılmaz bir parçadır. 

MHP Lideri Devlet Bahçeli, 2011 yılında Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda yapmış olduğu mitingde, Diyarbakırlılar’a hitaben:

“Siz Türk Milleti’nin eşit, onurlu ve yeri doldurulamaz birer mensubusunuz. Siz bizim her şeyimizsiniz. Gönlümüzdesiniz, dilimizdesiniz. Washington’dakiler sizi benden daha fazla sevemez. Brüksel’dekiler benden daha çok anlayamaz. Erbil’deki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez.” diyerek, bu konudaki tavrını net bir şekilde ortaya koymuştu.

Hiçbir küresel güç; aynı vatanı, aynı dini, aynı kaderi paylaşmış olduğumuz Kürt kökenli vatandaşlarımızı, bizim kadar düşünemez ve derdini bizim kadar dert edinemez!

Eğer düşünüyorum derse, ancak ve ancak bunu Yüce Türk Milleti’ni bölmek, parçalamak ve yutmak için yapar. 

Dinine, vatanına, milletine ve devletine bağlı olan Kürt vatandaşlarımız var iken, ne bizi ayırmaya, ne de aramıza nifak sokmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Biz Amerika’ya selâm çakan HDP’yi, Sayın Meral Akşener’in dediği gibi, Kürtler’in temsilcisi olarak değil, PKK terör örgütünün temsilcisi, Kürt kökenli vatandaşlarımızın ise düşmanı olarak görüyor ve öyle addediyoruz.

Legal bir hareket olması gerekirken dağa sırtını dayayan HDP, kendisine oy atanların demokratik hakkını gasp ettiği gibi, PKK ile organik bir şekilde bağ kurması, aynı zamanda yapmış oldukları bu gayr-ı meşru hareket ile Türk demokrasisine de sivil bir darbe vurmaktadır.

Bizi bölmek, parçalamak ve yutmak isteyenlere yine Sayın Devlet Bahçeli’nin şu sözleri ile cevap vermek yerinde olur kanısındayım:

“Bin yılda karıldı bu ülkenin harcı, ayrıştırmak kimin harcı!”

Tabii ki Joe Biden’ı kutlayan sadece YPG terör örgütünün başındaki terörist Mazlum Abdi değildir.

Bu konuda ilk açıklamayı:

“Amerika Birleşik Devletleri’nin 46. Başkanı olarak seçilen Joe Biden ve yardımcısı Kamala Harris’i tebrik ederim. Türkiye - ABD arasındaki dostluğun ve stratejik müttefiklik ilişkilerimizin güçlenmesini dilerim” diyerek,  CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu yapmış ve ipi birincilikle göğüslemiştir.

Aynı zaman dilimi içerisinde, hem Lenin’in komünist devrimini kutlayarak, hem de dünyanın en büyük emperyalist güçlerinden biri olan Amerika’nın başkanının resmî olarak netleşmemiş seçilişini kutlamak, fikri namus açısından büyük bir tezat oluşturduğu gibi, Türkiye’deki ana muhalefet partisinin Amerika’ya ne kadar bağlı olduğunun da çekilmiş olan net bir fotoğrafıdır.

Yine buradan yola çıkarak, şöyle bir analizde bulunabiliriz:

Türkiye’de muhalefetin en büyük eksiği, arkasına milli irade olan milleti alarak değil, Amerika’yı alarak, Türkiye lehinde değil, Türkiye aleyhinde muhalefet yapmasıdır.

Kendisini Türkiye Solu olarak lanse eden, aslında; Kürtçü, faşist, ırkçı bir felsefeye sahip olan, PKK terör örgütünün meclisteki uzantısı HDP de Amerika’nın resmî olmayan başkanlık seçimleri neticesinde boş durmamış, eş başkanları aracılığı ile Amerika’ya “emrinizdeyiz” mesajını, şu sözlerle vermiştir:

“ABD Başkanı seçilmenizden dolayı Halkların Demokratik Partisi adına sizi kutluyoruz. Sayın Kamala Harris’in Başkan Yardımcısı seçilmesini Amerika’nın demokrasi tarihinde önemli bir başarı ve dönüm noktası olarak görüyoruz. Amerika politikalarının demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, sosyoekonomik adalet, cinsiyet eşitliği, iklim değişikliğine ekolojik yaklaşım ile etik ve barışçıl bir dış politika gibi gündemlere öncelik verip desteklemesini umut ediyoruz.”

Joe Biden’ı kutlayanlar tabii ki bu kadarla da sınırlı değil. 

Peşmerge başı Mesut Barzani de:

“Dostum Başkanlık seçiminde zafer kazandığınız için size içten tebriklerimi iletiyorum.” diyerek, tarafını net bir şekilde belli etmiştir.

Kimse bu söylediklerimizden dolayı bizi Trump taraftarı filan zannetmesin.

Amerika’nın Başkanı kim olursa olsun, değişmeyecek olan tek şey, Türk’e ve Türkiye’ye duydukları düşmanlık olacaktır.

Ayrıca, Amerika’nın Başkanı netleştiği vakit, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı makamında bulunan Sayın Recep Tayyip Erdoğan da devletlerarası diplomasi gereği, Biden’e kutlama mesajı yayınlayacaktır. Lâkin burada Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nu ayıran ince bir çizgi vardır ve bunu anlamak için siyasi deha olmaya ihtiyaç yoktur.

Bölgesinde lider ülke olma yolunda dolu dizgin ilerleyen Türkiye, tüm küresel güçlere rahatsızlık verdiği gibi, Amerika’yı da ziyadesi ile rahatsız etmektedir.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile diz çöktürmeye kalktıkları Türk Milleti ve Türk Devleti, bu süreçten daha da güçlü çıkmış, emperyalizmin suratına tokatı indirerek, Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin; Libya, Suriye, Afganistan ve Irak gibi sıradan bir Ortadoğu ülkesi olmadığını, tüm dünyaya ilan etmiştir.

Evet, Amerika başta olmak üzere tüm küresel güçlere vekalet etmek ve güçlenen Türkiye’ye çelme takmak için, meşru ve gayr-ı meşru Türkiye düşmanları hizaya girmiş, emir beklemektediler.

2023’te yapılması gereken seçimleri erkene çekmek için cansiperane bir şekilde faaliyet yürüten Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, görünen odur ki Amerika’daki dostlarından bazı vaatler almış bulunmaktadır.

Lâkin unutmuş oldukları bazı gerçekler vardır!

Ne Türkiye, eski Türkiye, ne de dünya, eski dünyadır.

Şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum:

Türkiye’de sol; “Tam Bağımsız Türkiye” retoriğinden, tam bağımlı Türkiye pratiğine geçmiş bulunmaktadır.

Son olarak tavrımızı net olarak ortaya koyan şu cümleyi söyleyip, yazımı noktalandırmak istiyorum:

“Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin,

Her şey Türklük için.”

Selâm, sevgi ve muhabbet ile...