New York’ta yapılan BM 74. Genel Kurulu görüşmelerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması damga vurdu. Pek çok İslam ülkesinde takdirle karşılanan ve sosyal platformlarda ‘gıptayla’ paylaşılan konuşmasında Erdoğan, İsrail’in onlarca yıldır süren Filistin işgalinden ve uyguladığı mezalimden Suriye sorununa kadar pek çok dünya meselesini, Genel Kurul üyelerinin gözlerinin içine bakarak dile getirdi. 

Adaletsizliğin istikrarsızlığı, güç mücadelelerini, krizleri ve israfı beraberinde getirdiğine dikkat çeken Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı sonrası bu adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla BM'nin kurulduğunu kaydederek, "Oysa bugün uluslararası camia, geleceğini tehdit eden terör, açlık, sefalet, iklim değişikliği gibi sorunlara kalıcı çözüm üretme kabiliyetini giderek yitiriyor” dedi.

Başka neler söylemiş Erdoğan, bakalım:

“Bu kürsüden yıllardır insanlığın kaderinin sınırlı sayıdaki ülkenin ihtiyarına bırakılamayacağını söylüyorum. Burada, sizlerin huzurunda tekrar ediyorum, dünya beşten büyüktür. Zihniyetimizi de kurumlarımızı da kurallarımızı da değiştirme zamanı çoktan gelmiştir. Nükleer güç sahibi ülkeler ile buna sahip olmayan ülkeler arasındaki adaletsizlik dahi tek başına, dünyanın dengelerini bozmaya yetiyor. Nükleer silahlara sahip olanların olmayanları özellikle tehdit etmesi, nükleer güce dayalı kitle imha silahlarının tümden yok edilmek yerine, her krizde bir koz olarak ortaya konması, herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Bu güç, ya herkes için yasak, ya herkes için serbest olmalıdır. Gelin, insanlığın tamamının huzurlu geleceği için bu sorunu bir an önce adalet temelinde bir çözüme kavuşturalım.”

“Yaklaşık 1 milyon insanın ölümüne, 12 milyonu aşkın insanın yerinden edilmesine, bunların yarısının da ülke dışında yaşamak zorunda kalmasına yol açan Suriye krizini artık sona erdirmenin zamanı gelmiştir.” 

“DEAŞ bir yandan sınırlarımızı taciz ederken, diğer yandan çeşitli şehirlerimizde gerçekleştirdiği ve yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği canlı bomba eylemleriyle doğrudan kalbimize saldırmıştır. Fırat Kalkanı Harekâtı ile yaklaşık 3 bin 500 DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirerek, örgütün Suriye'deki çöküş sürecini başlattık. Dünyanın dört bir yanından DEAŞ'a katılmak üzere harekete geçen teröristleri tespit etme, ülkemize giriş yasağı koyma, sınır dışı etme konusunda da yine en önde biz geliyoruz.” 

“Bir diğer önemli konu Suriye'nin dörtte birini işgal eden ve sözde Suriye Demokratik Güçleri adıyla meşrulaştırılmaya çalışılan Fırat'ın doğusundaki PKK/YPG terör yapılanmasının ortadan kaldırılmasıdır. Tüm terör örgütlerine aynı mesafeden bakan bir anlayışı yerleştirmeden Suriye meselesine kalıcı çözüm bulamayız.”

Kıbrıs meselesi de Erdoğan’ın gündemindeydi:

“Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarını, 'kazan-kazan' anlayışıyla önemli bir iş birliği fırsatı olarak görüyoruz. Bölgedeki bazı ülkeler ise bizim bu makul tavrımıza rağmen tek taraflı adımlarla, enerji kaynaklarını birer sorun ve çatışma alanı haline dönüştürmeye çalışıyor. Doğu Akdeniz'de, hem Türkiye'nin, hem de Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını sonuna kadar koruyacağız.”

Ve İsrail konusu… Erdoğan, dünyada adaletsizliğin en çok yaşandığı yerlerden birisinin de İsrail işgali altındaki Filistin toprakları olduğuna vurgu yaparken bölgeye ilişkin haritaları da göstererek şöyle konuştu:

“Ben merak ediyorum bu İsrail neresidir, acaba bu İsrail'in toprakları nereleri kapsıyor, 1947'de İsrail neresiydi, bunun ardından acaba 1949, 1967'de İsrail neresiydi ve şu anda İsrail neresi? Sene 1947, neredeyse burada İsrail yok gibi, tamamı Filistin... Sene 1947, paylaşım planı var ve Filistin küçülüyor, İsrail büyüyor. Geliyorum 1967'ye, 1949'la birlikte İsrail büyüyor, Filistin küçülüyor. Geliyorum bugüne, güncel durum şu an artık adeta Filistin yok, neredeyse tamamına yakını İsrail. İsrail doyuyor mu, hayır doymuyor. İsrail şimdi de kalanını almanın gayreti içerisinde. Peki Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Birlemiş Milletler'in İsrail ile almış olduğu bunca karar var; bu kararlar uygulamaya geçiyor mu, hayır geçmiyor. Peki o zaman Birlemiş Milletler ne işe yarıyor? O zaman bu çatının altında bizler, aldığımız kararlarla tesirli olamıyorsak adalet nerede temerküz edecek? İşte sıkıntımız burada. Çözüm, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve mütecanis topraklara sahip bir Filistin devletinin bir an önce kurulmasıdır. Bunun dışındaki herhangi bir barış planının adil olma, kabul edilme ve uygulanma şansı yoktur. Birleşmiş Milletler kürsüsünden soruyorum: İsrail devletinin sınırları neresidir? 1948 sınırları mıdır, 1967 sınırları mıdır, yoksa daha başka bir sınırı mı vardır? Tıpkı işgal edilen diğer Filistin toprakları gibi Golan Tepeleri ve Batı Şeria'daki yerleşim yerleri bu devletin sınırları içinde değilse nasıl oluyor da dünyanın gözü önünde gasp edilebiliyor? Yüzyılın anlaşması olarak takdim edilen girişimin amacı Filistin devletinin ve halkının mevcudiyetini tamamen ortadan kaldırmak mıdır?” 

Türk dünyasına ilişkin sorunları da haykırdı Erdoğan:

“Azerbaycan toprağı olan Yukarı Karabağ ve çevresinin, alınmış kararlara rağmen hala işgal altında tutulması kabul edilemez bir durumdur. Uluslararası toplumun hala yeterince ilgi göstermediği sorunlardan biri de 72 yıldır çözülemeyen Keşmir ihtilafıdır. Güney Asya'nın istikrarı ve refahı, Keşmir meselesinden ayrı düşünülemez. BM Güvenlik Konseyi'nin almış olduğu karara rağmen Keşmir adeta abluka altında ve 8 milyon insan Keşmir'den ne yazık ki dışarıya çıkamıyor. Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan Bağımsız Araştırma Komisyonu, Myanmar'ın Arakan eyaletinde yaşanan olayların gerisinde soykırım niyeti olduğunu kayıt altına almıştır.” 

Cumhurbaşkanı’nın konuşmasıyla maskeli beşlerin yüzündeki maske adeta akıp giderken ‘Ama Erdoğan BOP’un eşbaşkanıydı’ çığırtkanlığına gönüllenenler oldu.

*       *       *

BM toplantısının ertesinde İstanbul’u sokağa döken deprem yaşandı ki, kısa zamanda ‘Amerikan veya İsrail’in denizaltı saldırısıyla deprem etkisi oluşturduğuna yönelik’ algılar meydana döküldü.

Kent sel afetine teslim olmuşken tatil programını tamamlama telaşına düşen Belediye Başkanı ise bu kez ‘Türkiye Afet Müdahale Planı Toplantısı’na çağrılmadığını’ söyleyerek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Oysa 26 Eylül günkü toplantıya katılmış ve burada çalışmaların ertesi günde devam ettirilmesi kararlaştırılmıştı. Böyle bir durumda davet mi olur?

Bu sayede Türkiye depremi etki ve önlem yönleriyle konuşmaktan geri kaldı.

*       *       *

MİLGEM Projesi kapsamında üretilen 4. ve son Ada sınıfı korvet gemimiz TCG Kınalıada (F-514), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı törenle Deniz Kuvvetleri'ne teslim edildi. Dünyanın en iyisi olarak gösterilen yerli ve milli 'Atmaca' füzesi ve HAVELSAN tarafından geliştirilen Ağ Destekli Savaş Yönetim Sistemi 'Advent' te ilk kez TCG Kınalıada gemisinde kullanılıyor. Dahası; Türkiye böylece dünyada bir savaş gemisini milli imkanlarıyla tasarlayıp, inşa eden 10 ülkeden biri oldu.

Aydınlarımız ise katil devlet tartışması açtı.

*       *       *

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, milli lazer silahımız ARMOL'un kabul testlerini başarıyla geçtiğini ve Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girdiğini sosyal medyadan duyurdu. TÜBİTAK BİLGEM’in tasarlayıp geliştirdiği ARMOL’un, Bomba imha, casus drone ve riskli hedeflere karşı etkili olduğu belirtiliyor.

Bu arada kimin aklına geldiyse, ‘keşke samanımız da milli olsaydı’ diye bir fısıltıda yükseldi. 

*       *       *

ASELSAN'ın geliştirdiği elektrikli çekiş sistemlerinin, otobüs üreticisi TEMSA'nın yurt içindeki bir müşterisi için üreteceği iki araçta kullanılacağı açıklandı. Araçların 2020 yılı başında, yani üç ay sonra trafik tescillerinin tamamlanması hedefleniyor.

Ama nedense Türkiye’nin gündemi, milli sanayi hamlesi değil! 

*       *       *

Fırat Kalkanı Harekat Bölgesi ve Kilis'in batı bölgesinde Türk Hava Sahasını 6 kez ihlal eden, milliyeti ve tipi tespit edilemeyen insansız hava aracının (İHA) iki F-16 tarafından vurulduğu Miilli Savunma Bakanlığı tarafından açıkladı. Yakın tarihlere kadar Suriye’den topraklarımıza atılan onca füze de cabası…

Olsun; Türkiye’de bir kesim, ülkesini ‘Uluslararası teröristlere açan’ Esed’i savunmanın derdine!

*       *       *

Bütün bu gelişmeleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri açıklığa kavuşturuyor: 

“Özellikle son 6 yıldır birbiri ardına yaşadığımız sıkıntıların sebebi, Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasına engel olmaktır. Hep söyledim, başaramayacaklar. Madem uyuyan devi uyandırdılar, bunun da sonuçlarına katlanacaklar. Gemi makinelerinden deniz toplarına, füzelere, torpidolara, elektronik sistemlere kadar her alanda yerli ve milli imkânları en üst seviyeye çıkarmakta kararlıyız. Hedefimiz 2023’te savunma sanayiinde dışa bağımlılığı tamamen ortadan kaldırmaktır. Türkiye'nin savunma sanayi alanında son dönemde kat ettiği mesafe istiklaline ve istikbaline daha güvenli bakmasını sağlamıştır.”

Bütün mesele budur; Türkiye İstikbaline İstiklali yerleştirip depara kalktı. Bunu durdurmak isteyenler içerideki mekanizmaları harekete geçirerek engel olmaya çalışıyor.