Sanatın olduğu yerde muhabbetin, muhabbetin olduğu yerde de sohbetin tadına doyulmaz. Çünkü her iki kelime de güzellikler ihtiva eder.
Sanatın anlamaya, düşünmeye davet eden özellikleri itibariyle söz yerine oturur. Anlaşılamayan tarafı varsa sorgulanır. Sorgulamanın esası öğrenmek içindir, orada kasıt aranmaz. Her kelime ve kavram nazikâne bir ifade içinde yerini alır
Elbette temel bilgiler mevcut olduğundan muhabbetin tadına doyulmaz.
Muhabbeti oluşturan sevgi, sanatı oluşturan esaslar da bilgi ve tefekküre dayandığından sonuç itibariyle hep verimli olur.
Geçmiş yıllarda pek çok benzer sohbet ortamlarında bulunmuş biri olarak, hasretini çektiğim o muhabbet ortamını hep hasretle anar ve ararım.
Son zamanlarda bu güzellikler görünmez, o güzel muhabbet ortamları bulunmaz olmuştur.
Sanki o güzel, hoş sohbet muhabbet ehli bu âlemden göçüp giderlerken bu nevi özellikleri de yanlarında götürmüşler gibi…
Söz sahibi karşısındakini incitmemek için azami gayret gösterir, muhatap olanda aynı titizlikle mukabele ederdi.
Hiç şüphe yok ki herkesin kendine göre bir tercihi ve kabulleri vardı. Fakat kabullerini tercihlerini karşısındakinin de fikirleriyle test edip yeniden gözden geçirmek itiyadında olurdu.
‘Efendim, Müsaade buyurursanız, Rica etsem’ gibi nazikâne girişlerle başlayıp, ‘lütfederseniz’ başlığı altında sualini tevcih ederlerdi.
Şimdi düşündüğümde sanki aradan asırlar geçmiş gibi bir duyguya kapılıveriyorum.
Ne oldu da daha dün gibi yakın bir tarihte yaşadığımız bu güzelliklerden mahrumuz şimdi. Ne oldu da, birbirimizi anlamamak için azami gayret gösteriyor, hakaretlerle, didişerek hatta galiz sözlerle birbirimizi kırıp döküyoruz.
Önce şiirler bozuldu, sonra şarkılarımız hafifledi. Sanat hayatımızda eskisi gibi yer almıyor. Bilgi, görgü kenara itildi. Komşuluk, arkadaşlık, varlık-yokluk sınırına çekildi. Eski sevgililerin, aşkların pabucu dama atıldı. Kitapla olan yakınlığımız bozuldu. Hâsılı benzer güzellikler kenara çekildi.
Daha çok maddileşme öne çıktı. Faydalı olmasından ziyade, getirisi öne çıkan anlayış pirim yapmaya başladı. Benzer örnekler daha da sayılabilir…
Elbette bu böyle gitmez, gitmemelidir de. Herhalde kendimizden başlayarak bu arızayı gidermek üzere, doğru örnekleri tercihle yola çıkmamız gerekir.
Sözünü etmekten ziyade gereğini yapmak çare olabilir. Karınca misali ‘varamazsak bile yolunda olmak’ esas alınmalıdır.
Tercihlerin iyi ve doğrudan yana olması, netice alınmasını ve başarıyı getirecektir.
Elbette hatalar, çeşitli arızalar her zaman vuku bulacaktır. Ama güzelliklerin, iyiliklerin sayısı artığında istisnalar problem olmaktan çıkacaktır.
Dikkat edilirse görülecektir ki hemen her konuda şikâyetler artarak devam etmektedir. Kim ne kadar şikâyet ederse etsin çözüme faydası olmaz. Olması gereken her ferdin sorumluluk duygusuyla hareket ederek, başkalarının kendisinden şikâyetçi olamayacağı bir konuma gelmesidir.
Bu durumda meselenin çözümü ‘ben’den başlar anlayışı içinde yola çıkmak olsa gerektir.
Kötü gidişatın devamında herkes için sıkıntı vardır. İyileştirilmesi de herkesi içine alır. Doğrusu sanırım kötü gidişatın içinde heba olup gitmektense, iyileştirmede fedakârlık etmeyi tercih etmektir.
Biraz sevgi, biraz saygı ile MUHABBET FASLI’nı başlatmak yerinde olacaktır.