Alem diye tanımladığımız ve süreç belirlemediğimiz var olma haline sadece sonsuz tanımı getirebilmekteyiz. Dünyada olan bitenlerin dahi sadece zerresine vakıf iken var olan herşeyi nasıl ve ne şekil de bilebiliriz ki. Yaratılmış olarak sınırlarımızı bilip bu eksen de hareket etmek ve düşünmek halindeyiz. Mücadele ruhu ise insanın yaratılışı ile insana verilmiş bir yapı,kazanımdır. Mücadele ederken bir yandan en zirveden bakıp gözlemlemek gerek, önceden yaşananları bilmek ve yaşanacaklara bilimsel ve akıllıca öngörüler de bulunmak. Her insan için kendisinden başlayarak halka halka büyüyen önemlilikler vardır ki, bu durum şehrimiz, milletimiz, tüm insanları kapsayacak kadar genişler. Doğaldır ki kendimize ait olanı, halkımıza ait olanı çok daha fazla önemser, mücadele planımızı da bu şekilde oluştururuz.
Dünya da başarı sağlamış hiçbir kişi, aile, kabile, halk, millet, mücadele etmeden, bedel ödemeden bu başarıya ulaşmamıştır. İyi görmek iyi algılamak gerek ki, hüzüne kapılmadan sadece süreç ve yöntemi irdelemek ve doğru taraflarını almayı başarabilelim. Hiç bir millet, kavim, kabile, insan yoktur ki bir diğeri ile tüm doğru ve yanlışları aynı olsun. Başarıya ulaşmak da ise tek yok vardır mücadele hali. İçin de bulunduğumuz asır da siyahların sabırla ve sürekli mücadele halini önemli bir literatürden aynı haliyle aktarayım;
<< 1 Aralık 1955 Perşembe…
ABD’nin Alabama eyaletinin Montgomery şehrinde Rosa Parks adın da 42 yaşındaki ufak tefek siyahi bir kadın terzi şehir fuarındaki işinden akşam saat 6’da çıktı. Çok yorgundu ve tek istediği bir an önce evine ulaşmaktı.
Belediye otobüsünün ortasındaki “değişken” statülü koltuklardan birine oturdu. Montgomery belediye otobüslerindeki ilk 4 sıra koltuklar beyazlara aitti. Siyahlara en arka koltuklar ayrılmıştı. Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı.
Beyazların sıraları dolduğunda siyahlar oturdukları bu koltukları boşaltıp daha arkaya geçmek zorundaydılar. Eğer arkada da yer yoksa ayakta durmaları, eğer ayakta duracakları yer de yoksa otobüsten inmeleri gerekiyordu.
O akşam bazı beyazlar ayakta kalınca şoför arkaya doğru yürüyerek değişken statülü koltuklardaki siyahlara “kalkın” şeklinde bir el işareti yaptı. Değişken statülü koltukların ilk sırasındaki üç siyah erkek kalkıp arkaya yöneldi. Rosa Parks’ın yanında cam kenarında oturan siyah erkek de kalktı.
Rosa Parks ise cam kenarındaki koltuğa kaydı ve kayıtsızca şoförün gözlerine bakmaya başladı. Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Şoför kızgınlıkla neden kalkmadığını sordu. Rosa Parks yerini bir başkasına vermesi gerektiğine inanmadığı söyledi.
Şoför polis çağırdı, Rosa Parks tutuklandı ve 5 Aralık Pazartesi günü mahkemece kamu düzenine itaatsizlikten 14 dolar para cezasına çarptırıldı.
381 gün boyunca Montgomery'de bir tek siyah bile otobüse binmedi. İşlerine, okullarına yürüdüler.
Buldukları her özel araçla belediye otobüsü bileti fiyatına siyahları taşımaya başladılar.
Bazı beyaz ev kadınları da arabalarıyla destek verdi. Belediye otobüslerini işleten şirket büyük maddi zarar yaşadı. Bazı otobüsleri adeta çürüdü. Şehirde öfke yükseldi. Beyaz çeteler işe yürüyerek giden siyahlara saldırmaya başladı. Bazılarını linç ettiler.
Ancak siyahlar boykota devam etti. 
Eylem sonunda zafere ulaştı ve 21 Aralık 1956’da Yüksek Mahkeme’nin siyahların otobüslerde istedikleri yere oturabilecekleri yönünde karar vermesiyle siyahlar otobüs boykotunu sona erdirdiler.
Beyaz ırkçıların tepkisi sert oldu. Otobüslere silahlı saldırılar gerçekleştirdiler. Siyahları dövdüler. Rosa Parks 1957’de ölüm tehditleri ve beyazların ona iş vermemesi nedeniyle önce Virginia’ya, bir yıl sonra da Detroit’e taşındı.
Bir yandan çalışmaya bir yandan da sivil haklar hareketinde mücadelesine devam etti. Martin Luther King'in başını çektiği hareket giderek büyüdü ve 1964'te çıkarılan yasa ile başarıya ulaştı. Direnişin sembolü haline gelen Rosa Parks 24 Ekim 2005 günü 92 yaşında hayatını kaybetti.
Rosa Parks’ın o akşam bindiği otobüs günümüzde Detroit’teki “Henry Ford Müzesi”nde sergileniyor.
Aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz otobüs işte o otobüs. 
ABD başkanı Barack Obama’nın oturduğu koltuk da işte o koltuk.
O akşam Rosa Parks’ı siyah olduğu için belediye otobüsünün koltuğundan kaldırmak isteyen insanların ülkesinin başkanlık koltuğunda bugün bir siyah oturuyor.
Tarih kendiliğinden değişmez, onu değiştirmek için yüreği tutuşmuş insanlar gerekir.
Yıldız yürekli kadın Rosa Parks gibi…>>
“Rosa Parks” için çok fazla yorum yapmak yerine, cesur ve tetikleyici tavrını ve insanlara sunduğu mücadele ruhunu vurgu yapmadan geçmeyeceğim. Başarı her zaman savaşlar ve yıkımlarla elde edilmez. İrade ve sürekli mücadele haline sabır ve süreklilik kattığımız da başarı kaçınılmazdır.