UEFA Avrupa Ligi’nin 3’üncü haftasında Kadıköy’de oynanan Fenerbahçe – Manchester United mücadelesi, futboldaki eşit güçlerin kapışması olarak hafızalara kazındı.
1-1 sona eren maçta, Fenerbahçe her ne kadar oyunun büyük bölümünde topa hakim olsa da (%61 topla oynama oranı ile başladıkları maç, ikinci yarıda %40'a geriledi), son vuruşlardaki beceri eksiklikleriyle galibiyete ulaşamadı. Manchester United ise 10 şut denemesi yaparken ilk isabetli şutunda golü buldu ve Onana’nın kalede devleşen performansıyla Fenerbahçe'yi gol yollarında iyice zor durumda bıraktı.
Fenerbahçe, oyunun ilk dakikalarından itibaren Manchester United’a karşı sanki kendi kendisiyle oynuyormuş gibi bir tablo çizdi. İlk yarıda %61 topla oynama oranı ile sahada oyun kontrolünü elinde tutmuştu ancak Manchester United'ın ilk şutunda gol bulması ve Onana’nın kaleyi başarıyla savunması, Fenerbahçe’yi ciddi anlamda zorladı. Manchester, 5 isabetli şut bulurken, Fenerbahçe de 5 isabetli şutla rakibini tehdit edebildi.
Mourinho’nun kırmızı kart görmesiyle saha içi tansiyon yükseldi ve bu an, Fenerbahçe’nin takım reflekslerini kontrol etmekte zorlandığı bir dönemeç oldu. %40’a gerileyen topla oynama oranı da, bu zorlanmayı açıkça ortaya koyuyordu. Özellikle İrfan Can Kahveci’nin ilk 11’deki yerinin tartışılmaz olduğunu defalarca dile getirmiştim; bu maç da onun takımdaki önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak Mert Müldür'ün performansı, tartışmasız bir şekilde ilk 11 oyuncusu olmaması gerektiğini gösterdi. Mert’in hataları, Manchester United’ın tehlikeli hücumlarıyla birleşince, Fenerbahçe savunması zor anlar yaşadı.
Amrabat ve Fred, önceki haftalara kıyasla oyundan düşmeye başladılar, bu da Fenerbahçe'nin orta sahada direnç kaybetmesine neden oldu. Öte yandan, Szymanski zaman zaman ışık verse de, ne yazık ki sahaya yansıttığı performans istenilen düzeyde değildi. Maçın belki de en sevindirici anı, En-Nesyri'nin sonunda golle buluşması oldu. 27 kez rakip ceza sahasında topla buluşan Fenerbahçe, şansını iyi kullandı ve En-Nesyri beklenen golünü kaydetti. Bu gol, onu uzun süredir beklenen çıkışa itebilir; Mısır'a sultan olmasını temenni ediyoruz.
Manchester United'ın golünü atan Eriksen, oyuna büyük katkı sağladı ve takımını deplasmanda bir puanla eve döndürdü. Mourinho’nun yokluğunda Fenerbahçe'nin toparlanması zaman aldı ve bu, takımın reflekslerinde zayıflamaya neden oldu. Fenerbahçe 12 faulle, rakibi ise 14 faulle oynadı ve 2 sarı kart ile maçı tamamladı. Ancak, Fenerbahçe bu seviyede bir oyun sergilemeye devam ederse, Süper Lig’de beklenenden çok daha fazla başarı elde edebilir.
Fenerbahçe'nin bu oyununu sürdürülebilir ve motivasyonunu arttırarak devam edebilirse tüm dengeler değişebilir.
Kadıköy’deki bu stresli, heyecan dolu ve aynı zamanda futbolseverler için büyük keyif veren bu maç, iki takımın da sahada ne denli eşit olduğunu bir kez daha gösterdi. Her iki ekip de sahada “deplasmanda” gibiydi; bu his, maçın tamamına damga vurdu. Bir kez daha yazmak gerekir ki; Fenerbahçe’nin özellikle oyunun üzerine koyarak bu mücadeleyi Süper Lig’de devam ettirmesi, gelecek haftalarda büyük fark yaratabilir.