Ne kadar çok fazla köşe konusu var! Beyin sörfü yapmak, bir konudan diğerine atlamak, hangisini daha önce yazıya döksem sancıları ile beyinsel voltalarımı atarken bir video düştü önüme. TikTok denen illete bulaşmış körpecik bir evlat daha! Günümüzde herhangi birinin herhangi bir zaman diliminde adının duyulması artık çok kolay. İnternetin medeni topluma sunduğu, kısa sürelik şöhret olma güdüsü ise yeni bir hastalığa neden oldu bu bir gerçek. Bu hastalığı, uzun bir süredir YouTube videolarının başında karşımıza çıkan Tik-Tok reklamları şeklinde görüyoruz. Peki, çoğumuz için rezalet gibi gelen bu uygulamayı neden yine “çoğumuz” kullanıyor? Sosyal medya, insanlara kendilerini ifade etme özgürlüğünün tanındığı bir ortam. Bu özgürlüğün, yaşanılan toplumun, küresel kültürün belirlediği alanlara göre bir sınırı var. Son 1 yıldır popülerliğini koruyan Tik-Tok olarak bildiğimiz uygulama ise bir kanser gibi yayılıyor.  Teşhirciliğin legalize edilmesinde ve normalleştirilmesinde kullanılan uygulamalardan biri. Yoğun filtreler, hızlandırmalar, cut'lar ve efektler yardımıyla kişi normalden çok daha güzel görünüyor; ses inceltme ve dizi replikleri ile normalden daha tatlı olunuyor; müzik ve dans ile daha cool ve seksî... Buradaki insanların, özellikle genç kızların, hareketlerine ve giyiniş tarzlarına bakın; %99 aynı. Hepsi süslenmiş, hepsi dar - kısa - dekolteli şeyler giymiş; renkli gözlüler, efektlerin de etkisiyle, ışıl ışıl gözlerini falan gösteriyor. Erkekler de aynı şekilde, közcü tipi takılıp kendilerini gösteriyorlar. Analara, teyzeelere, dayılara ne demeli?  İşin ahlaki boyutuna bakacak olursak. Temeldeki teşhircilik ve beğenilme arzusu; kendini hiçe sayıp rollere bürünme ve fiziksel - psikolojik değişim; yaratıcılıktan fevkalade uzakta yapıtlarla cinsellik ve popülarite beklentisi ve bunu muhteşem bir riyakârlıkla -bir uygulamanın ardına saklanıp- yapmak gibi sebeplerle ahlaksızlığın daniskası icra edilmektedir.

Tik Tok benim tabirimle Kanser derecede illet; Amerika’dan, Çin’e Mısır’dan Rusya’ya dünyanın dört bir yanına çok kısa sürede yayılan bu video çekme hastalığı maalesef neslimize bir virüs gibi yayılmıştır. TikTok, son bir yılda en fazla büyüyen sosyal eğlence platformu. Ünlü olmak adına ortaya düşen yurdum insanı şöhret dünyasında gördüğünüz kırmızı halıda herkese yer yok bilesiniz. Hele hele Tik-Tok kadar yoz bir iletişim ortamı sunan kanser hücrelerinde umut arayanlar için hiç yok.

Yeni açıklanan verilere göre, Türkiye'de de 29,4 milyon kullanıcısı var. Türkiye TikTok kullanıcıları sayısı sıralamasında, Hindistan ve ABD'den sonra dünyada 3. sırada.  Tebrik ediyorum canım ülkem en gereksiz ve saçma oluşumlarda hep ön sıralardayız. TikTok, 75 milyar dolarlık piyasa değeriyle dünyanın en değerli start-up'ı olan Çin firması ByteDance'e ait. Kullanıcıların kendi ürettiği 15 saniyelik videolar paylaştığı, canlı yayınlar açabildiği platform; bir yandan eğlence imkânları sunarken, bir yandan da çocuk istismarının önüne geçmek için yeterli önlemleri almadığına dair eleştirilere hedef oluyor. Haksız bir eleştiri değil!

Araştırmalarıma göre TikTok videolarına verilen tepkiler tarihsel ve toplumsal olarak bizi 16. yüzyıla götürüyor. Bugün içerik sitelerinde sık rastladığımız ve merakla okuduğumuz “ucube şovu” kavramı, İngiltere’de o dönemde doğuştan fiziksel anomaliye sahip insanların bir tür korku-eğlence figürü gibi aristokrat davetlerinde sergilenmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştı. Siyam ikizleri, geniş kalçalı kadınlar, genetik bozukluğundan ötürü vücudunda tümör taşıyan adamlar, cüceler, hormon bozukluğu sebebiyle sakalları çıkan kadınlar ve daha birçoğu bu şovlarda aristokratların dehşetle karışık eğlenme hislerinin beslenmesi için kullanılmış. Yani gözün görmeye alışık olmadığı, alışık olunmadığı için de toplumdan sürekli saklanmak zorunda kalan ve bilimsel sebepleri henüz bilinmeyen görünür tüm bozukluklar, normallerin eğlencesi hâline gelmişti. Öteki olanla karşılaşma anı, normalleşebilme ihtimalini neredeyse tamamen yitiriyordu. Bir yandan ucube şovlarının 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar bir şekilde popülerliğini kaybetmemesi de anomalinin veya çirkinliğin, toplum tarafından arzu nesnesine dönüştürülmüş olmasının kanıtı hâline geldi. Diğer bir araştırmaya göre Tiktok'u genelde 14-17 arası yaşlara sahip çok genç bir kitle yoğun olarak kullanıyor. Bu çocuk denebilecek yaştaki kitlenin yoğun olarak kullanıyor olması da, uygulama ile beraber birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Acaba bu paylaşım platformu, gençlerde bağımlılık mı yapıyor? Eğlenceli videoların büyüsüne kapılan çocuk yaştaki gençler, içerik olarak bomboş videolarla zaman mı öldürüyor? Yeterli editöryel denetim olmadığı için acaba "teşhirciliğe" mi dönüşüyor? İşte tartışmalar da tam bu noktada başlıyor.

Uygulama içerisindeki videoları incelediğinizde ise bu tip endişelerin hiçte yabana atılır endişeler olmadığını anlayabiliyorsunuz. Tiktok videolarında, kendi veya çevresindekilerin sağlığını tehlikeye atanlardan, bağırıp, çağıranlara; soyunarak cinselliğini öne çıkartanlardan, hakaret ve argo ifadelere bolca rastlamak mümkün. Üstelik bu videolara 13'den küçük kullanıcılar da (Normalde uygulamada13 yaş sınırı var, ancak bunu ispat için belge ibrazı gerekmediğinden sağlıklı denetim yapmak zor) yetişkin kullanıcılar da ulaşabildiğinden, 14 yaşındaki bir gencin çektiği çıplaklık içeren bir video, 60 yaşındaki bir kişi tarafından görülebiliyor. Dünyada birçok ülke bu sebeple uygulmayı incelemeye almış durumda. Ama ülkemde neredeyse 1. Sırada. Endonezya TikTok’u “pornografi, uygunsuz içerik ve küfür” içeren videoları nedeniyle yasakladı. Hindistan, uygulamayı “sosyal felaket” oluşturma potansiyeline sahip olarak değerlendirerek, incelemeye aldı.

Durum öylesine vahim insanlar öylesine bilinçsiz ki maalesef ardı arkası kesilmeyecek bu olayın önüne bir an önce geçilmesi gerekmektedir. İnsan görünce gerçekten, bu kadar mı yıkıksınız işsizsiniz diyor. Yaşlı başlı kadınların ahlaksız içerikleri, körpe yavrularımızın ağzını yana yana gerdirerek usulsüz konuşmaları, amca, hala, dayı, babadan hiç bahsetmeyeceğim zaten lügatımda bu rezil hallerini anlatacak cümle yok! Durum böyle olunca Bu platformun ülkemizde yasaklanmasını şiddetle destekleyenler arasında olmamız, lafta değil gerçekte gerekmektedir. Ana sınıfı veya ilkokul çağındaki dünya ile yeni tanışan çocuklarımızın ellerinde telefonlar karşılarına sürekli bu medya üzerinden reklamlar gelmekte ve çocuklarımızı o uygulamaya özendirmektedir. İşe bu gözle bakarsanız nice küçük yaşta çocukların Tik Tok uygulamasında saatler harcadığını ve kısa süre sonra kendisinin de o tarz videolar çekmek isteyeceğine ve çektiğine şahit olacaksınız.  Aileler ise çok rahat engel olamıyoruz ne yapalım ağızındalar. Bir çocuğa yemek yedirebilmek için tik toku açıp saatlerce karşısında oturtan aileler tanıyorum ben. Ailelerin bu durum hususunda hiçbir önlem almaması işin daha çok tehlike arz etmesine zemin hazırlamakta, ailelerinden tepki almayan çocuklarda bu durumu normal sanıp üstüne gitmektedirler.

Değerli ailelerimize diyeceğim şudur; çocuklarınız üzerinde sıfatınızı, ağırlığınızı arttırın. Yok demeyi bilin gidin üzerine. Gençliğin ve karakterin oluşumunda aileler çok büyük etken olduğu unutmayınız. Evlat sizin yansımanız o sizin dışarıya açılan kimliğiniz isminiz cisminiz. Lütfen biraz daha dikkatli olalım. Bu kanserin evlatlarımızı öldürmesine müsaade etmeyelim.