Rusya, İsveç ve Türkiye’nin yer aldığı Avrupa Uluslar Ligi’nde, ülkemiz Milli Futbol Takımı, sonuncu olarak küme düştü. Ben bu kadar aciz, kopuk, zayıf, milli forma ruhundan uzak bir futbolcu grubu görmedim, izlemedim. Gurur kırıcı, üzüntü duyulacak bir hezimettir. 

Daha önce de o göklere çıkardığımız oyuncular, para, prim hesaplarına girmişler, futbol oynamayı bırakmışlar, Milli Takım Teknik Direktörü ise kebapçı olayına karışmış, görevine son verilmiş, sanki başkası yokmuş gibi yerine alelacele Lucescu getirilmiştir. Lucescu bilgili, kariyerli, lisan bilen, tecrübeli, efendi bir teknik adamdır. Türkiye’yi iyi bilmektedir. Ancak Milli Takım, Türk Milletinin kalbi, gugruru, heyecanıdır. Özel maçlarda bile galibiyete oynamalıyız. Eğer siz TFF olarak, Lucescu’ya “Sen kimseye aldırma, istersen küme düş, mağlup ol, ruhsuz oyna, yeter ki, yeni ve genç bir takım yarat, ne olursa olsun, biz seni takımın başında tutacağız” denmediyse, başka... 

Ben böyle söylediğine inanamam. Öyleyse C Kümesine düşme olayı, alınan neticeler, tam anlamıyla fiyaskodur. Türkiye 2018 Rusya Dünya Kupası’na da gitmeliydi... Bir defa şunu aklımıza yazalım; Milli Takım deneme tahtası değildir. Milli Takım, oyuncu yetiştirme arenası hiç değildir. Milli Takım’a, kariyerli, yetenekli, yürekli, o anda en formda, ay yıldızlı formayı giymeye layık oyuncular davet edilmelidir. Tekrar söylüyorum, rakip kim olursa olsun, Mili Takımın tek hedefi galibiyettir. Biz 7-8 gol yiyip, şerefli mağlubiyetler, aldatmacasını geride bıraktık. Biz, Japonya, Kore’deki Dünya 3’ncülüğünü zafer kazandığımız Avrupa Futbol turnuvalarına özlüyoruz, istiyoruz. Ay yıldızlı bayraklarla, Milli Takım formaları ile, tribünlerde coşan, Milli Takımı destekleyen vatandaşlarımızın görmek istediği Milli Takımı bekliyoruz. Bu nedenle, ben Milli Takım Teknik Direktöründen umutlu değilim. 

Türkiye, Fransa, İzlanda, Arnavutluk, Moldova’nın yer aldığı gruptan çıkarak, Avrupa Futbol Şampiyonası’na mutlaka gitmelidir. Basında, medyada, “Efendim, Milli Takıma yerli hoca lazım” laflarını duyuyoruz. Peki, tamam da kim?... Allah aşkına bana söyleyiniz, bilgili, tecrübeli, uluslararası futbol arenasında takımın başında çıktığında tanınan, takdir edilen, en önemlisi Avrupa Liglerinde takım çalıştırması için teklif götürülen, İtalya, Fransa, İngiltere, İspanya, Hollanda’da çalışan hocalarımız, teknik direktörlerimiz var mı?... Varsa hemen Milli Takıma getirin.. Bak daha önce Milli takımı teslim ettiğimiz bazı teknik direktörlerin yaptıkları tahribatı hala telafi edemedik... 

Gelelim madalyonun diğer tarafına... Ben Milli Takım performanslarını izledikten sonra, Okay’ın, Cenk’in, Cengiz’in, Hakan’ın, Zeki’nin, Enes’in, Yunus’un, Kaan’ın, Emre Mor’un, Serdar’ın, Çağlar’ın, Avrupa takımlarında nasıl yer aldığına şaşırıyorum. (Hoş zaten sürede alamıyorlar... Gurur duyduğumuz, büyük kabiliyet Arda ne yazı ki, kendini yok etti. İnşallah eski günlerine döner, Avrupa’da oynayan bir Arda’ya, Türk Milli Takımı’nın ihtiyacı vardır.) İlk sınav olan Avrupa Futbol Şampiyonası’nda bu kadrolarla, bu teknik direktörle başarılı olmak mucizedir... Zaman kısadır. İfade ettiğim gibi, TFF paraya kıyarak, dünyaca değerli, tanınan, bir teknik direktöre Milli Takımı teslim edip, en formda oyuncuları çağırarak, Avrupa turnuvasına katılmalıdır. 

Fransa’yı gözümüzde büyütmeyelim. Biz işi ciddiye alırsak, Fransa’nın favori olduğu gruptan, Fransa’yı Türkiye’de yenmek şartı ile birinci olarak çıkabiliriz... Zamanında, Almanya’yı, Hollanda’yı, İspanya’yı, Hırvatistan’ı yenmedik mi?... Hemen şunu da ifade edeyim. Sadık (Malatya),  Halil (GT), Ertuğrul (Bursa), Tolgahan, Emre Kılıç (Sivas), Yusuf, Abdulkadir (TRZ), Atilla, Deniz (KYS) gibi isimler, Milli Takımda olmalılar... Milli Takımımız onurumuzdur, iftihar vesilemizdir. Bir çok sorunlarla boğuşan ülkemizin, Milli Takımın zaferlerine büyük ihtiyacı bulunmaktadır...