Bu başlık 30.1.2021 tarihli Hürriyet’te, Ahmet Hakan’a aittir. “Efendim, neden aşı da, milletvekillerine öncelik tanınıyormuş”... Aslında, meslek kuruluşlarının görevi, mutlaka her şeye muhalif olmak değil, canla başla görev yapanlara, başta Sağlık Bakanı olmak üzere yardımcı olmaktır. Diğer bir husus da, milletvekillerine öncelik filan verildiği yoktur. Aslında bana göre, tehlikeli pandemi şartlarında, yasama görevi yapan milletvekillerine öncelik verilmelidir. 

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, Meclis/Parlamentolar, milletin hür iradesi ile sandıkta seçilen, milleti temsil eden ‘Milletvekilleri’nden oluşur. Milletin vekillerinin olmadığı, bir Meclis düşünülemez. Milletvekilliği, gerçekten zor, fedakarlık isteyen, yüce ve unvanların zirvesi bir görevdir. İlk olarak ailenizi ihmal edersiniz. “Milletvekilinin parası puldur, karısı duldur” sözü boşa söylenmemiştir. 

Milletvekili, gece-gündüz, yaz-kış, ezcümle 7/24 görevdedir. Seçmenlerinin, partililerinin çok değişik, çeşitli istekleri ile karşılaşır. Gece yarısı telefon çalar, “Milletvekilim, hamım doğum yapacak, gel bizi hastaneye yerleştir” denilir. Tayin, iş bulma, teşkilatla, partililerle beraber olmak gerekir. Meclis çalışmaları, genel kurul, komisyon çalışmalarına katılmak, konuşmalar yapmak zorundasınızdır. Ayrıca panellerde, konferanslarda bulunmak, partinizi temsil görevinizdir. Seçim bölgenizdeki ilçelerin düzenlediği yemeklere, davetiyeleri para ile alarak katılmak mecburiyettir. Çeşitli kuruluşlara bağış yapmak, maddi katkıda bulunmak sizden beklenir. Bunlara ek olarak, ailenizi, çoluk çocuğunuzu geçindireceksiniz. Buna karşılık milletvekillerine ödenen maaşlara, son derecede yetersizdir, bu masrafları karşılamaz. Öyle basında yer aldığı gibi milletvekillerine araç, şoför tahsisi yoktur. Sadece TBMM’de, idare amiri olanlara, parti grup başkan vekillerine, sınırlı sayıda araç tahsis edilir. Milletvekilli kendi aracını kullanır, kendisi benzinini alır, bakımını yaptırır. Taşıdığı şerefli görevin gereklerini yerine getirmek ona göre yaşamak, giyinmek, hareket etmek durumunda olan milletvekillerinin, eğer emekli maaşı, kira geliri yoksa hali haraptır. Aynı sıkıntılar, emekli milletvekilleri içinde geçerlidir. 

Yasalarda ve iç tüzükte, milletvekilliği ile bağdaşmayan işler yapmak, gelir elde etmek yasaktır. Dünyada, demokratik rejimi kabul etmiş ülkelerde, milletvekillerinin görevlerini, hiç bir baskı altında kalmadan, özgürce yapabilmeleri için “Milletvekili Dokunulmazlığı” vardır, bu dokunulmazlık, cinayet, hırsızlık, vatan hainliği, rüşvet, irtikap vs. yüz kızartıcı suçlar hariç, ihlal edilemez, kaldırılamaz. Tüm kamu ve özel sektör kuruluşları, milletvekilli dokunulmazlığına karşı saygılı, riayetkar olmak mecburiyetindedirler. Dokunulmazlık, yeterli bulgu ve deliller mevcutsa, sadece ve sadece gene Meclis tarafından kaldırılabilir. 

İngiltere ve bazı ülkelerde, fiili görevi sona ermişte olsa, milletvekilleri, ülkeleri, milletleri yararına yaptıkları tasarruflarda, iktidara yönelttikleri eleştirilerde dokunulmazlığa sahiptirler. Tekrar ediyorum, sadece yasama organı Meclis değil, emniyet güçleri, adalet mekanizması, diğer devlet kuruluşları, milletvekillerine dokunamazlar, müdahale edemezler. Bu kurumlar milletvekillerine saygı göstermek, onların talimatlarını dinlemek mecburiyetindedirler. Meclis Başkanı, eski-yeni tüm milletvekillerinin başkanı olup, bu konuda fevkalade hassas olmalıdır. Ancak bazı TBMM Başkanlarının, bu konularda gereken özeni göstermediğini gözlemliyoruz. Oysa bir gün gelecek, kendileri de eski milletvekili olacaklardır. 

Beni üzen bir hususta, bazılarının kendileri de milletvekili oldukları halde, milletvekillerinin tüm haklarından yararlandıkları halde, sırf polimik yapmak, popülist olmak için, milletvekillerinin maaş ve haklarını tenkit etmeleridir. Bir liderin, muhtarlara “Milletvekillerine danışman, sekreter veriliyor, size neden verilmiyor” diyerek, yersiz mukayese yapması ibret vericidir. Yakın bir tarihte polislerin bir bayan milletvekilimizi durdurup, hakaret etmesi, buna karşılık muhalefetin ve basının milletvekilini yerden yere vurması, bundan siyasi çıkar beklemesi, kabul edilemez. Milletvekili kendini tanıtıyor, yüce TBMM kimliğini gösteriyor, görevli şahıs “kim olursan ol” diyor! Bu tür saygısızca davranış ve olaylara çok defa bende maruz kaldım. Yazıklar olsun deyip geçiyorum. Aklıma hep, DP milletvekili Sezai Akdağ’ın, İzmir Çiğli Havaalanına giderken, maruz kaldığı, yıllar önceki hadise geliyor!... 

Halkın yüzde 52 oyu ile kabul edilen, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ne yazık ki, TBMM’nin itibar ve yetkisine sekte vurmuş, milletin seçtiği meclisi ikinci plana düşürmüştür. Oysa, demokrasilerde mabet, beyin Meclis’tir. Meclis güçlü ve kudretli olmalıdır. Meclis her kurumun üzerindedir. İdareyi, hükümeti, kabineyi, başkanı denetleyecek, hesap soracaktır. Bakanlarda Meclis’e gelip, milletvekillerine bilgi, hesap vermek durumundadırlar. Meclisler, gerekirse kurum ve kuruluşları tadil eder, lav eder, yenilerini kurar. Meclis gerekirse bakanları, hükümet yetkililerini, Cumhurbaşkanını görevden alabilir. Adalet mekanizması, yargı, öyle sözde değil, gerçek anlamda tarafsız ve bağımsız olmalıdır. Bunu meclis sağlayacaktır. Tekrar başa dönersek, eğer demokratik rejimle idare edileceksek, milletvekilliği düşmanlığı, kimseye bir şey kazandırmaz, demokratik sistem yara alır, bunu yapanlar, kendi ayaklarına kurşun sıkmış olurlar. Parlamentomuza/TBMM’ne, Milletvekillerimize saygı göstererek, sahip çıkmalıyız...