Dünden devam
Denktaş, önce KTFD’de ve sonra da KKTC’de mükemmel işleyen canlı bir demokraside önde gelen  siyasetçi kimliğine sahip olmasına rağmen, Millî Dava’nın yürütülmesinde kendi siyasî geleceğinin kaygılarıyla değil, Türkiye’nin çıkarlarını ön plânda tutarak hareket etmiştir. Bunun somut örneklerine şahit olmuşuzdur.
KTFD Yasama Meclisi 18 Haziran 1983 tarihinde kabul ettiği tarihî kararla Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini kendisinin tayin etmesini öngörmüş bulunmasına rağmen, Denktaş bu yönde Türkiye’yi zor durumda bırakacak bir adımı derhal atmaktan kaçınmış ve KKTC’nin kuruluşunun ilânı için Türkiye bakımından en uygun iç ve dış şartların oluşmasını beklemiştir.
Rauf Denktaş öngörü ve önsezi sahibiydi. 1960 Antlaşmalarının yürümeyeceğini önceden görmüş ve ifade etmiştir. Eski Başbakanlardan merhum Nihat Erim “Kıbrıs” isimli kitabında “ben Denktaş’ın daha Kıbrıs Cumhuriyeti ilân edilmeden Zürih ve Londra Antlaşmalarıyla bulunan çözüm hakkında   endişeli olduğunu; bu işin Rumların kötü niyeti dolayısıyla yürüyemeyeceğini birkaç defa bana, o zamanki Başbakan’a ve Dışişleri Bakanı’na söylediğini hatırlıyorum” şeklinde tarihe bir kayıt düşmüştür. 
Gelişmeler Rauf Denktaş’ın endişe etmekte haklı olduğunu ortaya koymuştur. “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruluşundan 3 yıl 4 ay sonra Rum saldırıları sonucunda yıkılmıştır.
Rauf Denktaş, Rumlar 21 Aralık 1963 gecesi Kıbrıslı soydaşlarımıza karşı etnik temizlik hareketine giriştikleri dönemde Kıbrıs’ta Türk Cemaat Meclisi Başkanı olarak görev ifa ediyordu. Kıbrıs’taki buhran başlayınca girişilen diplomatik çabalarda Kıbrıs Türk Tarafı’nın tezlerini önce Londra’da toplanan Kıbrıs Konferansında ve sonra da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde anlatmak üzere 7 Ocak 1964 günü Ada’dan ayrılmıştır.
Rauf Denktaş Güvenlik Konsey’in 28 Şubat 1964 Cuma günkü 1099. oturumunda uluslararası topluma hitap etmiştir. Denktaş’ın bu konuşması tarihî önem taşımaktadır. Kıbrıs Türk Tarafı’nın görüşleri, Kıbrıslı Rumların gerçek niyetleri ve   Kıbrıs Rum Tarafı’nın saldırıları sonucunda Kıbrıs Türk halkının uğradığı can ve mal kayıpları ve  çektiği çileler Rauf Denktaş’ın bu konuşmasıyla ilk defa olarak Güvenlik Konseyi’nin zabıtlarına geçmiştir.
Bu konuşması sebebiyle, “Kıbrıs Rum Yönetimi”, Rauf Denktaş’ın Ada’ya girişini yasaklamıştır. Denktaş 1968 Nisan ayına   kadar Ankara’da yaşamıştır. Davasıyla ilgili çalışmalarını Ankara’da sürdürmüştür. 
Yunanistan’daki 21 Nisan 1967 askerî darbesinden sonra Rum-Yunan ortaklığının ENOSIS yönünde Ada’da oldubittiler peşinde olduğu belirginlik kazanmıştır. Bu ortamda Denktaş halkından, vatanından uzakta kalmayı içine sindirememiş ve 31 Ekim 1967 günü, İskenderun’dan kiraladığı küçük bir balıkçı motoru ile Ada’ya gizlice girmeğe teşebbüs etmiştir. Ancak, Rum güvenlik güçleri  tarafından yakalanmış ve tutuklanmıştır. Türkiye’nin yoğun diplomatik teşebbüslerinden sonra 12 Kasım 1967 günü uçakla Türkiye’ye iade edilmiştir.
Denktaş’ın Türkiye’ye iade edilmesinden 3 gün sonra Rumlar Geçitkale ve Boğaziçi köylerine ağır silâhlarla saldırarak 29 soydaşımızı şehit etmişlerdir.
Bu krizden sonra 1968’de başlayan Kıbrıs müzakere sürecinin her aşamasında, görüşmeler Denktaş’ın çağrısı ve attığı olumlu somut adımlarla başlamış; Rumların baltalamasıyla son bulmuştur.
Eski BM Genel Sekreterlerinden Perez de Cuellar hatıratında 17-20 Ocak 1985 tarihinde Denktaş ile Kyprianou arasında New York’da yapılan Zirve toplantısında Denktaş’ın BM’nın ortaya koyduğu belgenin tamamını anlaşmaya temel olarak kabul ettiğini, oysa Kyprianou’nun takındığı olumsuz tutumla her şeyi “mahvettiğini” yazmaktadır. Bu örneklerden sadece biridir. Benzer değerlendirmeler Denktaş’ın “dirayet” ve “devlet adamlığı” vasıfları da vurgulanarak dünya basınında da yer almıştır.
Uluslararası toplumun Denktaş’a özür borçlu olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, 1980’den bu yana müzakere sürecini baltalamış ve 2004’de de  açıkça çözümü reddetmiş olan Rumları siyaseten ödüllendiren kararlar almışlardır. Ada’daki çözümsüzlüğün sorumluluğunu haksız olarak Denktaş’a yüklemişlerdir. O’nun siyasî hayatını sona erdirmek için KKTC’nin iç siyasetine müdahalelerde bulunmuşlar ve bunu gizleme ihtiyacını dahi duymamışlardır. Annan Plânı’nın 2004’de Rumlar tarafından reddedilmesinden bu yana 8 yıl geçmiştir. Bu zaman zarfında Denktaş siyaset sahnesinde aktif rol almamıştır. Yine de Ada’da çözüme ulaşılamamıştır.
Devamı yarın