MHP’Lİ ÜLKÜCÜLER BELGESELİ!

Abone Ol

“Dokuz Işık demek, Türk ülkücülüğü demektir.” fikrinde olan Türkeş, Türk ülkücülüğün en önemli iki ayağını da bir yazısında şöyle belirtmiştir: “Türk milletinin yükselmesini sağlayacak en kutlu güç kaynağı Milliyetçilik ve Türkçülüktür. Milliyetçilik Türk milletini, Türk vatanını ve Türk devletini sevmek, bunların iyiliği için ve yükseltilmesi için köklü bir ihtiras ve şuur sahibi olmak demektir. Türkçülük ise, kültürde, ilim ve teknikte, politikada, ekonomi ve ticarette her şeyin Türk’e özel ve Türk’e uygun bir havada olmasını istemek ve sağlamak dernektir.”
Türkeş, değişik eserlerinde ülkücülük, Türkçülük ve milliyetçiliğin tariflerini yapmaya çalışmış ve sonuç olarak şuraya varmıştır: “Milliyetçilik ülküsü, ideolojisi her türlü sınıf sistemlerine karşıdır.”
Türkeş’in ülkücülük ideolojisinde devlet kutsaldır ve devlet için bütün fertleri feda edilebilir.
Türkeş’in fikri etrafında örülen bu düşünceler 1960’lı yılların sonunda gençler tarafından kabul edilerek büyük taraftarlar toplamayı başarmıştır. Bunda ülkenin bir komünist tehlike içinde olmasının büyük rolü olduğunu herkes kabul etmektedir.
Türkçülük, milliyetçilik fikirleri etrafında toplanan Ülkücü gençler, ülkenin içindeki tehlikeyi bertaraf etmek için kendilerini feda etmekten çekinmemiş ve devletin polisinin, askerinin yapması gereken işlere bulaşarak bir kargaşa ortamına girmişlerdir. Bu ortam “Yitik kuşak” diye isimlendirdiğim bir gençliğin heba edilmesini de beraberinde getirmiştir.
Benimde o dönemler içinde bulunduğun Ülkücü gençler, değişik kirli odaklarında tezgâhlarıyla ülkedeki anarşinin tarafı olarak öldürülmüş, ceza evlerine girmiş, işkencelere maruz kalmıştır. Ülkücü gençlere işkence yapan ise maalesef kutsal olarak bildikleri devletti. Ülkücülerin önde gelenlerinden biri 12 Eylül sonrasında “Fikrimiz iktidarda ama biz içerideyiz” diyerek bir acı gerçeği oraya koymuştur.
Bugünlerde 12 Eylül’ün büyük bir silindir gibi üzerinden geçtiği Ülkücülerle ilgili bir belgesel sinemalarda gösterime girdi. “Ülkücüler” ismini taşıyan bu filmden hazırlanma sırasında haberim oldu. Filmin yapımını üstlenen arkadaş benimde düşüncelerimi ve o dönemlerle ilgili görüşlerimi belirtmemi istedi. Ancak söyleyeceğim açıklamaları yayınlayamayacaklarını bildiğim için bunu reddettim. Çünkü ülkücülük 1980 öncesi yapısını korumuyordu ve âdeta ülkücü sayısınca ülkücülük anlayışı mevcuttu. Böyle bir ortamda ayakları yere basan bir belgeselin hakkıyla yapılamayacağını biliyordum.
Nihayet “Ülkücüler belgeseli” sinemalarda oynamaya başladı.
Önce davranarak filme giden değişik kesimlerden arkadaşlarımın ifadeleri filmin teknik ve sanat yönü itibarîyle çok kötü olduğu yönündeydi. Filmin bu yönü beni pek fazla ilgilendirmiyordu. Çünkü önemli olan vereceği mesajdı. Ancak geçmişte Ülkü Ocakları Başkanlığı yapan Muhsin Yazıcıoğlu gibi bir ülkücüden bahsedilmemesi, hatta bir yerde MHP’yi bölen biri olarak lânse edilmesi bu filmin vereceği mesajında teknik ve sanat yönü kadar kötü olduğunu ortaya koyuyordu.
1969-1992 yılları arasında yaşananları esas alan Ülkücüler belgeselini seyrettiğimde benden önce davranarak seyreden arkadaşların hiçte haksız olmadıklarını gördüm. Belgeselin bazı yerleri âdeta ilkokul çocuklarına “Andımızın” ezberletilmesi gibi dikta edilen yavan öğretilerden oluşuyordu.
Meselâ belgeselde fikirlerini açıklayanlar arasında bir ülkü birliği olmadığı net olarak karşımıza çıkıyor. Bir tarifinde bile bileşilememiş bir ideolojinin belgeselinin fikri bir ahenk sağlaması mümkün değildir.
Bazı çevreler ülkücülüğün reaksiyoner bir hareket olduğunu iddia etmişlerdir. Sağolsun belgeseli yapanlar bu iddialara o kadar malzeme vermişler ki; artık ülkücülerin “Biz reaksiyoner değil, aksiyoner hareketiz” demeleri boşuna çaba olacak.
Belgeseli yapanlar benimde savunduğu bir fikri de güzel ortaya koymuşlar. Malûm bazı ülkücüler ülkücülüğün çok derin tarihi kökleri olduğunu belirtirler. Ancak benim gibi düşünenler ülkücülük ideolojisinin Türkeş ile çerçevesinin belirlendiğini ve geliştiğini savunur. Filmi yapanlar benim gibi düşünenlere hak verircesine ülkücülüğün âdeta 1980’lerle var olduğunu ortaya koymuşlar. Tek kaynak olarak da Türkeş’in 9 Işık kitabını almışlar. 
Ülkücülerin mantalitesini anlatma bakımından bir canlandırmada kullanılan şu söz çok manidardır: “Baba, kümesteki civcivler Başbuğ Türkeş demezse onların da kafasını koparırım.” Şimdi böyle bir sözle anlatılan ülkücünün 12 Eylül öncesi terör olaylarına katılmadığını iddia etmek ne kadar anlamlı olur ki?
Ülkücüler her zaman ırkçılıktan, kavmiyetçilikten uzak olduklarını açıklarlar. Hatta bu husustaki suçlamalardan hep rahatsız olduklarını dile getirirler. Ama Ülkücüler belgeselini yapan arkadaşların bundan pek rahatsız olduklarını söylemek zor görünüyor. Zira 12 Eylül sonrasında Ülkücüler çile çekenken horon tepen Profesöre, “Onurlu bir tarihe sahip olmak istiyorsanız, Türk doğarsınız” diyerek Türk doğmanın bir üstünlük gerekçesi olduğunu söylettiriyor. Hâlbuki İslâm dini kişinin kavminin bir övünç vasıtası olamayacağını Hucurat suresinde açık biçimde ortaya koyuyor.
Fikri derinlikten oldukça yoksun olan Ülkücüler belgeselinin bir ilk olduğu iddiası ise havada kalmış. Zira şimdiye kadar birçok kesim ülkücülerle ilgili değişik belgeseller yapmışlardır.
Beklerdim ki, böyle bir belgeselde MHP’nin yaptıkları yanlışlarla yıpranmış yüzlerinin değil, gerçekten ülkücü olduğu için çile çekmiş ve bugün sadece MHP’de değil, değişik oluşumlar içinde bulunanların da görüşlerinin ifade edilsin. Taha Akyol gibi bir ülkücü düşüncenin yetiştirdiği birinin konsept danışmanlığında gerçekleşsin.
Filmin yöneteni Bilal Kalyoncu bir TV açıklamasında 80 kişinin görüşlerinin alındığını ifade etmişti. İnşallah bu görüşlerle oluşturulan bir başka belgesel yayınlanır.
Ülkücüler belgeselinin bence en olumlu yanı 12 Eylül döneminde işkence gören taraflardan birinin de ülkücüler olduğu mesajını vermesiydi. Çünkü kartel medyasının köşe başını tutan eski tüfek solcular o dönemde işkence görenlerin sadece solcular olduğu fikrini kamuoyuna âdeta empoze etmişlerdir.
Film için son sözlerim: İdeolojiler insanın gözünü kör ediyor. İdeolojik gözle ne sanat ne belgesel yapılır. Ülkücüler belgeselinin adı “Sadece MHP’li ülkücüler belgeseli” olmalıydı. Çünkü film ülkücülüğü sadece MHP’de görenlerin belgeseli olmuş.