Habib BABAR

Sinemada hayranlık uyandıran yeteneği, yakışıklılığı, dövüş filmlerinin Kara Murat ve Malkoçoğlu karakteri…  400 filmle dünyanın en çok başrol oynayan jönü, Türk sinemasının unutulmayan ismi Cüneyt Arkın...  Asıl adı Fahrettin Cüreklibatır olan, doktorluk yapan bir isim. Artist dergisinin yöneticisi Recep Ekicigil, Cüneyt Gökçer’in Cüneyt’ini, Arkın Kitabevi’nin sahibi Ramazan Arkın’ın da Arkın’ını birleştirip,  Cüneyt Arkın karakterini izleyicilerle buluşturmuş. 35 yıl boyunca her tehlikeli sahneyi dublör kullanmadan bizzat kendisi çeken, Bizans surlarından atlayan, at sırtında envai çeşit hareketler yapan, aksiyon filmlerini daha iyi çekebilmek için karateye başlayan, vücudunu daha estetik kullanmak için sirklerde antrenman yapmış bir efsane…  Cüneyt Arkın kariyeri boyuncu dublör kullanmayı hep reddetti. Bu da bazen ölümlerden dönmesine neden oldu. Film çekimlerinde yaşadığı 16 sakatlık onu asla bu meslekten koparamadı… Türk halkının gönlünde tay kurdu… O Türk halkını, Türk halkı da onu çok sevdi… Yeşilçam'ın unutulmaz efsanesi  Arkın, 1937 yılında Eskişehir'in bir köyünde doğdu, yokluk içinde büyüdü. Çok çalışkandı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandı. Doktor oldu… Merhum sanatçıyla tanışmamızda 1999 yılında mezun olduğu Tıp Fakültesi’nde gerçekleşmişti…

RÖPORTAJ HABERİNİ BEKLERKEN ÖLÜM HABERİNİ ALDIM

Efsane oyuncunun ölüm haberini aldığımda inanılmaz üzüldüm… Yıllar sonra onunla röportaj yapmak için kolları sıvamıştım. Usta isimle röportaj yapmak için iletişime geçmiştim. Röportaj için gelecek olan haberi bekliyordum. Ancak günler sonra ölüm haberini alınca inanılmaz üzüldüm… Şimdi sizi Efsane isim Cüneyt Arkın ile tanıştığımız yıla götüreyim… Usta oyuncu 1999 yılında TGRT’ye ‘Babacan’isimli programı yapıyordu… Programda yardıma muhtaç insanlara yardım eli uzatılıyor, dertlerine çareler aranıyordu… Program kısa sürede büyük çıkış yakalıyordu. 

ÇAPA TIP FAKÜLTESİ’NDE Kİ ODAMIZA GELDİ

Ben yıllarca Hürriyet Gazetesi’nin hastane muhabirliğini yaptım…Hastane kapısında yaşanan polisiye olayları takip ediyordum… Çapa birçok polis muhabiri için tam bir okuldu… Basın odasının önünde bir otomobil durdu… Otomobilden önce kameraman, ardından da Cüneyt Arkın indi… Kendisini karşıladık ve odamıza buyur ettik… Kahvelerimizi yudumlayıp programı ile ilgili konuşmaya başladık… Mütevazi kişiliği,güler yüzü ile biz muhabirleri adeta büyülemişti… 

CÜNEYT ARKIN İLE MEZUN OLDUĞU FAKÜLTEYİ DOLAŞTIK

Bir süre sohbet ettikten sonra Cüneyt abi bana döndü,’Karaoğlan seninle mezun olduğum fakülteyi dolaşalım mı’dedi. Bu benim için bir keyifti…. Cüneyt Arkın  ve kameramanıyla hastaneyi dolşamaya başlamıştım. Cüneyt abi anlatmaya başlamıştı mezun olduğu Fakülteyi…

İÇİNİ ÇEKTİ, GÖZLERİ DOLDU

‘Ahhh ne günlerdi… İşte mezun olduğum doktorluğu kazandığım Fakülte… Hatta eğitim gördüğü binaları gösterdi teker teker…  Sonra iç çekti, gözleri doldu adeta… Yaklaşık yarım saat  dolaştıktan sonra birbirimize sarıldık, ‘Karaoğlan bizlik bir şey çıkarsa mutlaka ara beni’dedi.. ‘Tabii abi ne demek güzel konular geliyor, mutlaka haberdar ederim’ dedim…. 

Çapa’da birkaç tane güzel konuyu programa yönlendirmiştim… Cüneyt abiyle program bitene kadar iletişim halindeydik… Ancak programın bitmesiyle birlikte iletişimimizde kesildi… Büyük ustayı bir daha göremedim…

Yıllarca Akşam Medya Grubu’nda Yeşilçam’ın efsane isimleriyle röportajlar yaptım. Cüneyt abiyi de röportaj serime katmak istedim ancak bir türkü nasip olmamıştı… Akşam Gazetesi’nden ayrıldıktan röportaj serime uzun yıllardır yazarlık yaptığım Önce Vatan Gazetesi’nde devam ediyorum… Ne yazık ki burada da onunla röportaj nasip olmadı…Nurlar içinde uyusun…

SEVENLERİ KABRİNİ ZİYARET EDİYOR

Usta aktör, çocukluğundan başlayarak ölümden döndüğü günlere kadar hayatından anlarını, Babasıyla koyun güttüğü yılları, İran Şahı’nın davetinde yaşadıklarını, doktorluk günlerindeki tanıklıklarını ve elbette Yeşilçam yıllarını anlattığı ‘Benim Kahramanım Türk Halkıdır’kitabını piysaya sürmüştü… Kahramanları ,Kara Murat’larını, Malkoçoğullarını… Birçok unutulmaz filme imza atan Cüneyt Arkın ‘ı.. Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret etmeye devam ediyor… 

AZMİN ZAFERİ

Cüneyt Arkın 8 Eylül 1937 yılında dünyaya geldi. Türk sinema oyuncusu, senarist, yapımcı, yönetmen ve doktordur. Eskişehir'in Karaçay köyünde doğdu. Babası Türk Kurtuluş Savaşı'na katılmış Hacı Yakup Cüreklibatır'dır. Soyadı birleşik bir kelimedir. C/Y dönüşümüyle Cürekli > Yürekli ve ikinci olarak Batur/Batır (bahadır, yiğit) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmaktadır. İlk kelime mecazi anlamıyla dikkate alındığında "korkusuz yiğit" manasına sahiptir. Ses dönüşümleri, memleketi olan Eskişehir'deki Kırım-Tatar kökenli toplulukların dillerinden kaynaklanmaktadır. Lise öğrenimini Eskişehir Atatürk Lisesinde gördü. Buradaki sınıf arkadaşlarından birisi Yılmaz Büyükerşen'di. 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu. Memleketi Eskişehir'de, yedek subay olarak askerliğini yaparken, Göksel Arsoy'un başrol oynadığı Şafak Bekçileri (1963) filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ'in dikkatini çekti. 

ADANA’DA DOKTORLUK YAPTI

Askerliğini bitirdikten sonra Adana ve civarında doktorluk yaptı. 1963 yılında Artist dergisinin yarışmasında birinci oldu. Bir süre iş arayan Cüneyt Arkın, 1963'te Halit Refiğ'in teklifiyle sinema oyunculuğuna başladı ve 2 yıl içinde en az 30 film çevirdi. 1964 yılında oynadığı Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesi, Arkın'ın kariyerinde bir kırılma noktası oldu. Bir süre daha duygusal-romantik jön karakterlerini canlandırdıktan sonra yine Halit Refiğ'in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi. Bu dönemde İstanbul'a gelen Medrano Sirki'nde altı ay süreyle akrobasi eğitimi aldı. Burada öğrendiklerini Malkoçoğlu ve Battalgazi serilerinde beyaz perdeye aktararak Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Kısa sürede avantür filmlerin en aranan oyuncusu hâline geldi.

Romantik filmlerle başladığı sinema yaşantısını hareketli filmlerle sürdürse de birçok farklı türde karaktere can verdi. Kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere kadar değişik türde filmler çekti. Özellikle Maden (1978) ve Vatandaş Rıza (1979) filmleri, Cüneyt Arkın'ın kariyerinde özel bir yer kaplar. 12 Mart dönemi sırasında, 4. Altın Koza Film Festivali'nde (1972) jürinin ilk oylamasında Yılmaz Güney'i Baba filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu seçilmesine rağmen daha sonra siyasi baskılarla Yılmaz Güney'in yerine, ilk oylamada Yaralı Kurt filmindeki performansıyla ikinci olan Cüneyt Arkın'ı en iyi erkek oyuncu seçti. Bu karara tepki gösteren Arkın ödülü reddetti. Cüneyt Arkın sinemasına ayrı bir renk getiren, yönetmenliğini Çetin İnanç'ın yaptığı 1982 tarihli Dünyayı Kurtaran Adam zamanla bir kült film hâline geldi. 1980'li yıllarda Ölüm Savaşçısı, Kavga, Sürgündeki Adam ve İki Başlı Dev gibi aksiyon filmlerinden sonra, 1990'lı yıllarda da polisiye dizilere yöneldi.