İki kişi
     Mevlânâ hazretleri hakkında,
     İleri geri konuşuyordu.
     Biri
     Hz. Mevlânâ hakkında atıp tutuyor!
     Diğeri
     Onun görüşlerini tenkit ediyor.
     Edindiği yanlış intibalarını;
     Düzeltmeye çalışıyordu.
     Gerçek Mevlânâ'nın şahsiyetini belirtiyor.
     Bunun için, büyük gayret sarf ediyordu.
     Fakat ne dese nafile!
     Muhatabı “Nuh” diyor;
     “Peygamber” demiyordu!
     Hz. Mevlânâ'nın büyüklüğünü,
     Anlatmaya çalıştı durdu.
     Fakat bir türlü ikna edip,
     Sonuç alamayınca:
     -Boşuna konuşuyoruz birader, dedi.
     Mevlânâ'yı önce
     Kendisinden sormak lâzım.
     Git O'na sor.
     Aleyhinde,
     Fikir beyan edenlerin de,
     Doğru konuşup konuşmadıklarını
     Öğrenmiş olursun.
     -Mevlânâ'ya nasıl sorabilirim?
     Öleli asırlar oldu.
     Sen benimle dalga mı geçiyorsun?
     -Hayır ne münasebet.
     Mevlânâ'ya sormak demek;
     Eserlerini okumak demektir.
     Zira bir kimse,
     Geride eser bırakmışsa;
     O, hâlen yaşıyor eserinde
     Ve eseriyle hâlâ
     Konuşuyor demektir.
     Hem ne diyor Hz. Ali:
     -Ne diyor?
     -Hakikati;
     Söyleyenlerine bakarak
     Öğrenme!
     Hakikati
     Bizzat kaynağından öğren;
     Söyleyenlerin de
     Nasıl bir kimse olduklarını,
     Öğrenmiş olursun.