“Hazreti Mevlana ve Yakınları” isimli kitap Elest Yayınları (0212 5145653) tarafından neşredildi. Kitabın yazarı Mevlana’ya kırk yıllık dervişlik yapmış olan Selçuklu dönemi ordu komutanı olan Feridun bin Ahmet tarafından yazılmıştır. Farsçadan Osmanlıcaya Ahmet Avni tarafından çevrilmiştir. Osmanlıcadan ise Tahir Galip Seratlı tarafından sadeleştirilerek kültürümüze kazandırıldı. Kitabı yayınlayan Selis Kitapları sahibi İsmail Demirci, Hazreti Mevlana hakkında en önemli kaynaklardan biri olduğunu belirtiyor ve kitabın asıl isminin, “Sipehsalar Menakıbı” veya “Sipehsalar Risalesi”olarak şöhret yaptığının altını çiziyor. Sipehsâlâr Feridun ilim sahibi, kültürlü bir kimsedir ve kırk yıl Hazreti Mevlânâ'nın yanında bulunmuştur. Hazreti Mevlana’dan görüp işittiklerini bu kitapta toplamış, Sultan Veled Hazretlerinin bu notları inceleyip beğenmesi ve emri üzerine yazılıp çoğalmıştır. Eserde Hazreti Mevlana’nın özellikleri, düşünce ve davranışlarıyla ondan görülen kerametler anlatılmaktadır. Hazreti Mevlana’nın babası, hocası, yakın dostları ve halifelerinin de tanıtıldığı bu eser, aynı zamanda tasavvuf tabir ve terimleri hakkında açıklamalar da ihtiva etmektedir. Selçuklu komutanı Feridun Bin Ahmet hazretlerinin bizzat yazdığı Hazreti Mevlana’nın şahsiyetini tanıtan, velayet gücünü, menkıbelerini ve yakınlarını anlatan en sağlam belge niteliğinde bir eserdir. “Hazreti Mevlana ve Yakınları” isimli kitap üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde, Mevlana’nın babası Sultan’ül Ulema Bahaeddin Veled’in tarikat silsilesi etraflıca yer alıyor. İkinci bölüm; Hazreti Mevlana’nın doğumundan başlayıp menkıbeleri ve vefatına kadar olan bölüm konu ediliyor. Üçüncü ve son bölümde ise Hazreti Mevlana’nın dostları, yakınları, halifeleri, müritleri ve sohbetleri takdim ediliyor. Kitabın sonunda ise lügatçe verilmiş. Kitap başta bu alanda yapılan araştırmalara birinci derecede kaynak kitap olma özelliği taşıyor. Kitabın “sunuş” yazısında Tahir Galip Seratlı Hazreti Mevlana hakkında şu önemle tespitlerde bulunuyor: “Yalnız Konya’nın, Türklüğün hatta İslam âleminin değil bütün insanlığın medar-ı iftiharı, âşıkların ve ariflerin piri, gönüllerin sultanı Hazreti Mevlana’yı zahirde tanımayan yoktur ama gerçek sıfatıyla tanıyan da azın azıdır. Memleketimizde özellikle aydın çevresinde kendisinden ‘düşünür’ veya ‘ozan’ diye söz etmeleri onun anlaşılmadığı alametidir. Evet, şiirin en güzelini, en yükseğini söylemiştir, ama zamanın icabına uyarak isteyenleri kırmamak için şiir söylemek zorunda kaldığını Fihi ma Fih’inde kendisi anlatır. Tasavvuf bilmeyenlerin Hazreti Mevlana’yı anlamaları nasıl mümkün olabilir? Mevlana, “Benim cübbemi, kubbemi, külahımı sevdiler, lakin manamı sevmediler” demiştir. Altının kıymetini sarrafın bildiği gibi; bu eserin değerini de Mevlana âşıkları takdir edecektir.” Bu eser yoluyla anlıyoruz ki Hazreti Mevlana’nın soyu Hazreti Peygamberimize dayanmaktadır. Kitapta silsile şu şekilde verilmektedir: babası Bahaeddin Veled, dedesi Hüseyin, babasının babası Ahmet el Hatıybi’den itibaren tarikat silsilesi şöyledir: İmam Gazali, Ebu Bekir Nessac, Ebu Bekir Şebli, Şeyh ü’t Tavaif Cüneyd Bagdadi, Sırrı Sakati, Ma’ruf Kerhi, Davut Tai, Habib’ül Acemi, Hasan ü’l Basri, Ali bin Ebu Talib Mekki ve Seyyid’ül Mürselin ve Hatem’ün Nebiyyin Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz. Kitaptan bir menkıbe: Kurbağalar Hazreti Mevlana bir gün su kenarında ders anlatıyordu. Bu sırada sudaki kurbağalar o kadar su çıkarıyorlardı ki, dersi dinleyebilmek mümkün olmuyordu. Hazreti Mevlana nihayet kurbağalar hiddetle bakarak: —Eğer siz daha iyi söylüyorsanız biz susalım, siz söyleyin! Buyurdular. Bunun üzerine kurbağaların sesi derhal kesildi. Uzun müddet o civarda kimse kurbağa sesi işitmedi. Siz aziz okurlarıma, bir solukta okuyacağınız “Mevlana ve Yakınları” isimli kitabı tavsiye ediyor, keyifli okumalar diliyorum.