10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeni ile birkaç gün ara verdiğim tatil süresince Türkiye gerçekten önemli değişikliklere sahne oldu. 
Seçilen 12nci Cumhurbaşkanı Anayasal tartışmalar arasında görkemli törenlerle görev başladı. Ben 4ncü Cumhurbaşkanından itibaren bütün Cumhurbaşkanlarımızın seçilmeleri ve göreve başlamalarını hatırlıyorum. Hastalık, vefat, zamanında seçimlerin sonuçlandırılamaması ile anarşi, terör ve siyasi krizler nedeni ile yapılamayan Cumhurbaşkanlığı devir teslim törenleri ilk üç Cumhurbaşkanımız arasında da yapılamamıştı. 
Bu defa, uluslararası boyutta icra edilen Cumhurbaşkanı devir teslim törenine; Cumhurbaşkanımızın daha önceki görevlerinden ayrılışı, yeni AKP Genel Başkanı ve Başbakanın seçimi, yeni hükümetin teşkili, ardından 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 92nci yıldönümü törenleri ayrı bir anlam ve görkem kazandırdı. 
Ukrayna’da Rusya yanlısı başkaldırı ile Suriye ve Irak’ta bilinen olaylar yanında IŞİD kasırgası ve güçlükle ulaşılan ateşkese rağmen İsrail-Filistin çatışması, şüphesiz önümüzdeki aylar bütün dünyayı özellikle de bizi çok yakından ilgilendirmeye, endişelendirmeye devam edecek. 
Bir de uzun süredir pek çoğumuzun endişe ile takip ettiği, Güneydoğu ve Kıbrıs’la ilgili çözüm süreci gündemimizde ve Demoklesin Kılıcı gibi adeta başımızın üzerinde. 
Güneydoğu ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanımızın, çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmedikleri ve çalışmanın içinde olmadıklarına dair sözlerine, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç TSK’ni kastederek “Ne yapıldığı ve ne yapılması gerektiği konusunda hepimizden daha çok bilgiye sahip olduklarını biliyorum.” cevabı şimdilik kapalı kapılar ardında kalsa da gündemden düşeceğe hiç benzemiyor gibi. 
Cumhurbaşkanımızın ilk yurtdışı ziyaretini KKTC’ye yapması; hem bir geleneği devam ettirmesi, hem de çözüm için KKTC’ye verilen yüksek düzeyde bir destek olması açısından hepimizi ziyadesi ile sevindirmiştir. Ayrıca Cumhurbaşkanımızın iki kesimlilik, siyasi eşitlik, adil ve kalıcı ve kapsamlı çözümden yana olduğumuzu, garantörlük haklarından vazgeçilmeyeceğini ve Kıbrıs Türkleri’nin azınlık haline getirilmesine izin verilmeyeceğini açıklamaları bizi sevindirmekle kalmamış, KKTC’nin de elini güçlendirmiştir. Bunlara ilaveten uygun bir zamanda Başbakanımızın da bu güvencelere KKTC’nin kontrol ettiği topraklardan taviz verilmeyeceğini belirtmesi ile TC görüşünün çerçevelenmiş olacağı apaçık ortadadır. 
1914’ün ikinci yarısında, diğer beklentilerimiz yanında öne çıkan bu hususlar coğrafyanın dikte ettiği hedeflerdir. 
Bu vesile ile geçmiş Zafer Bayramı’nı yürekten kutlar, Ulu Önder Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarına Yüce Allah’tan rahmet dilerim. 
Mekanları cennet olsun.