Malum, 10 gün önce İyi Parti’de “demokrasi” görünümlü skandal bir kongre yaşanmış, Genel Başkan’ın divanı belirlerken “sorunu düzelteceği” düşünülmüştü. Hanımefendi dün seçimini yaptı: Ne tabanı, ne işin uzmanlarının uyarılarını, ne kamuoyunu dinlemedi ve yanlışa tekrar evet dedi.

Sözümüz Var Hareketi, işin bu noktaya varacağını biliyordu ve kamuoyuna da açıklamıştı ama yakıştıramayanlar, hala umut besleyenler vardı. Şimdi, kuruculardan, milletvekillerine, sade üyeye kadar tüm “İYİ”lere sesleniyoruz: Demek ki Liderin “bir bildiği” yokmuş. Aslında, elinden gelen bir şey de yokmuş. Yapabileceği hiçbir şey yokmuş. Çünkü bir şekilde yakasını kaptırmış. O'nu genel başkan seçmişler (!) ama “senin işin buraya kadar, bundan ötesi bizim işimiz” demişler. Sanki O’da “eyvallah” demiş ya da genel başkan olmuş ama lider olamamış.

Genel İdare Kurulları genellikle sembolik olup, partileri gerçekte divanlar yönetir. Parti divanlarının da dört önemli üyesi vardır, diğerleri daha semboliktir. Önemli olan divan üyelikleri; “Teşkilat Başkanlığı”, “Seçim İşleri”, “Yerel Yönetimler” ve “Mali İşler”dir. Kongreden önce 2-2 olan parti içi koalisyon dengesi, bu defa 3-1 olmuş, dörtte dört olmasına ramak kalmıştır.

Bütün bunlar neden yaşandı, yaşanıyor derseniz, nedeni, kimliksiz siyasettir. Anlaşılıyor ki yeni sistem sadece partiler arasında değil, partilerin içinde de ilkesiz çıkar ittifaklarını meşru görüyor. Kötü para iyi parayı kovarmış, genel kabuldür. Siyasette de çıkar ittifakları, ideal ittifaklarını bir şekilde kovuyor ya da boğuyor. Nitekim; Ülkücü dertli, merkez sağcısı dertli, sosyal demokratı dertli, siyasete ilk kez İYİ Parti'de başlayan dertli, genci dertli, kadını dertli, yaşlısı dertli.. İlkesizler ise bayram ediyor. Çünkü tekkeyi Ali beklemiş, çorbayı Veli içiyor, seçimi (!) Selami yapıyor. Partinin değerlerinden habersiz, programını bir kere bile okumamış, okusa da anlamayacak durumdaki pek çok delegenin, kime ne kadar oy verip kimi baş tacı ettiği, kendi sorunlarıdır. Ne itibarımızı arttırabilirler, ne de eksiltebilirler.

İki gün önce Partide yaşanan itiş-kakış ve darp da tam bir skandaldır. Oradan basına yansıyanlar, partideki yönetim zafiyeti ve basiretsizliğin delilidir. Diğer yandan, sonucu baştan belli görüşme için oraya gitmek de bir hataydı ama gidenlere dinletemedik. Olayın kahramanlarının “provokasyon” suçlaması ise, kadın hareketinin “kadın döven harekete” dönüştüğü gerçeğinin itirafı olmuştur.

Okulun suyu akmıyorsa öğretmene değil müdüre kızılır. Olanlardan ve gelinen noktadan sadece ve sadece kendine “ana” dedirten, “abla” dedirten sayın genel başkan sorumludur.

İyi Parti, Balgat destekli saray rejimine karşı kurulmuştu. Artık, kuruluş manifestosu ve savunduğu fikirlerle değil, parti içi kavgalar, parti içi ittifaklar, ittifak paydaşlarının çıkar uzlaşmalarıyla ve parti binalarındaki tekme-tokatla anılır oldu. Çok yazık!..

Sonuç olarak ifade etmek isteriz ki; tarihte onca devlet kuran Türk milleti çaresiz değildir. Mesele “üzerini çizmek” ise, 17-18 Ekim Antalya toplantımızda biz de, hangi isimlerin hatta hangi partilerin üzerini çizeceğimizi, aramızda görüşür ve karar veririz.

Genel başkan “seçimini” yaptı, şimdi sıra üzeri çizilenlerde... Antalya'da Sözümüz Var Hareketi'nin karar toplantısında buluşalım.

Sözümüz Var Hareketi İcra Kurulu

#SozumuzVarHareketi