Hayat, hayatlarımız hep beklentilerimiz doğrultusun da devam etmez. Olağan üstülükleri de pespaye halleri de uyuşuk tekdüzelikleri de için de barındırır. İnsan için en zor olan, çekilemez, anlamlandıramaz, yaşama enerjinin bittiği, hevesinin kalmadığı haller, anlar vardır ki; “MEDET UMAR” çare, çözüm beklersin. Öyle müşküle düşmüşsündür ki, uçan kuştan, suda ki balıktan, dağdan taştan dahi yardım diler, beklersin. Bu manen çöküntü halleri isyan etmekten, üzülmekten, hüzünlere kapılmaktan çok başkadır. Üzüntüleri yaşarsın derinlemesine, ağlar, sızlanırsın da, mutlak aklını da tatmin edecek bir çözüm beklentisine girersin.
Dünya ülkeleri tümüyle kanun ve kurallar dahilin de yönetirler. Ülke olamamış kabile ve aşiret tanımlarının altına sığdırabileceğimiz küçük topluluklar da dahi kurallar vardır. İnsan yaşamın da en zor olan ise yaşadıklarının karşılığının ceza ya da ödül olarak kanun ve kurallar da karşılık görememesi ve uygulama zaafiyetidir. Yaşadığın acı, hüzün öyle büyüktür ki kanun, kural, etik değerleri dahi saf dışı tutan tatminkar beklentilere gark olursun. Tecavüz edilen bir fert ebeveyni için kanun ve kurallar yeterli midir, uygulama hızı tatmin edici midir, birkaç saniye düşünmek dahi insana sıkıntı verir. Suçlu olan, sapık olan, insanlıktan nasiplenmemiş olan her kim ise yok olsun istersin, yok olması için herkesten, her şeyden medet umarsın. Suçlu olduklarını bilsen dahi cezaevindeki mahkumların eziyet ve linç etmesi için medet umarsın.
Evladını, eşini, kardeşini, arkadaşını, sevdiğini, vatan mücadelesi için de, teröre karşı mücadele ederken ya da toplumsal bir olayın için de kaybetmiş isen, devlet tüm güçleri ile mücadele etse dahi mutlu olmaz, tatmin olamazsın. Geri dönüş eziyetinin, acının misliyle olmasını, gerçekleşmesini bekler, diler, medet umarsın. Bu durum acizlik ya da yetersizlik, kanun kural tanımama hali değil, yaşanan acının tarifsizliğidir. Düşünme hallerin de mantıklı ve etik kurallar çerçevesinde çözümler bulman kendini sınırlaman, disipline etmen imkansıza yakındır.
Olup biten için kanun ve kurallar da dahi açık ve yetersizlikler var ise “Ben başımı hangi büyük taşa çarpayım” durumudur. Öğretmen unvanı ile görev yapan zavallı kızına tecavüz edecek, kızın çaresiz haliyle intihar etmeyi tek çıkar yol görecek, hani tüm acı ve hüznünü damıtır damıtır içersin de, çözüm var mı? Tekrar olmaması için tedbir var mı? Ülkemin Cumhuriyet rejimi için de şüphesiz en önemli kazanımı “LAİKLİK” ilkesidir. Çoğunlukla mensup olduğumuz din ve inanç sistemimiz harikulade içerik de olsa dahi, açıklama ve yorumlamalarla lastik top gibi kullanılma acizliğindedir. İlahi dinler ve İSLAM Kitabı KUR’AN-I KERİM de diyor ki;
Hucurat Suresi 49/11 “Birbirinizi ayıplamayın”
Hucurat Suresi 49/12 “Birbirinizi gıybet etmeyin”
Hucurat Suresi 49/6 “size gelen haberi araştırın”
Hucurat Suresi 49/9 “İnsanların arasını adaletle düzeltin”
Neresinden bakarsak bakalım, nasıl yorumlarsak yorumlayalım inançlarımız ve kanunlarımız gerçek ve nihai bilgi ile adaleti önermiş ve uygulamaların da kullanmışlardır. Her inanç, kanun, kural, yeterince olgunluğa erişememiş, kandırılmak ve kanmaktan kurtulamamış, etik temel değerlere sahip olamamış insan ve insanların olduğu toplumlar çok darbe yerler, yaşam çekilmez olur, kurttan, kuştan, esen rüzgardan, yağan yağmurdan medet umulur ki, MUTSUZ Yaşamın ta kendisidir.