Bundan on, on beş sene önce Anıtkabirde veya Atatürk anıtlarında bazı çember sakallılar ellerinde salladıkları kutsal kitap ile ortaya çıkarlar ve Sözde puta tapmak olarak gördükleri bu saygı duruşlarına karşı kendilerince eylem yaparlardı. Arada bir özellikle geceleri Anıtlara saldırılarda yapılır ama genellikle faali pek bulunamazdı.  Bu tür eylemcilere genellikle meczup denir ve ruhsal sorunlarının olduğu varsayılır ve çokta üzerinde durulmazdı.

Şimdi o yobazlara meczup denilerek yaklaşan gericilik ve taassubun üzerinin nasıl örtüldüğünü, gizlendiğini, sulandırıldığını daha iyi anlıyoruz. Artık o gün meczup dediklerimiz bugün karşımıza öğretmen, akademisyen, siyasetçi, bürokrat, gazeteci, belediye başkanı veya TV sunucusu olarakçıkıyorlar.

Artık geceleri sinsice Atatürk anıtlarına saldırmıyor gündüz, herkesin gözü önünde saldırıyorlar veya belediyeler eli ile yok ediyorlar.

Gemi azıya alan gerici güruh fütursuzluk, nankörlük ve arsızlıkla Cumhuriyet’e ve Kurucu kadrolara saldırıyor ve hakaret ediyor. Gevrek ve pis dişleri ile sırıtarak iftiranın aleniliğinden sapkın bir doyuma ulaşıyorlar. Sanki karşımızda kandan sarhoş olmuş derviş Mehmet yeniden dirilmiş duruyor.

Örnek mi? O kadar çok ki..! Mesela;

Püsküllüsü, püskülsüzü sözde bazı tarihçiler ve sapkın tarikatların hocaları; Atatürk’e, rahmetli Zübeyde hanıma en ağır hakaretlerde bulunuyorlar. Hayâdan ve ahlaktan hiçbir nasip almamış bu zevat ne yazıkki en yetkili yöneticilerce özel ilgiye mazhar oluyorlar.

Adana’da bir öğretmen, hem de yönetici bir öğretmen 10 Kasımda Sarı saçlım, mavi gözlüm şarkısı ile göbek atıyor, gerdan kırıyor; aldığı göstermelik idari para cezası…

Çanakkale de bir akademisyen Cumhuriyetin ilk yıllarında Camiler genel ev yapıldı diyor; bağlı olduğu üniversiteden göstermelik bir açıklama yapılıyor o kadar.

Başka bir hoca ‘’Asansöre kadınlarla binmeyin, sekizinci katta halvet olunabilir’’ diye ince hesap yapıyor.

Bir başka sarıklı mürteci; ‘’benim elimi öpen cennete gidiyor’’ diyor. Allahtan korkan gerçek bir Müslümanda çıkıp–‘’ya arkadaş bir dur bakalım, densizlik yapma.sen kimsin,cenneti nasıl bağışladın.? Çüş’’ diyemiyor,demiyor.(Diyebilende kendisine rakip çıktığından diyor, Allah korkusundan değil)

Peki, bu soytarılığa kim müdahale edecek ve dur diyecek? Tabi ki çağdaş din adamı yetiştirmek ve dini doğru öğretmekle yükümlü,bütçeden en fazla payı alan bir devlet kurumu olanı Diyanet işleri başkanlığı. Peki, o ne yapıyor;

‘’SMS, faks ve mektupla boş ol diyerek boşanabilirsin mi?’’ veya aleviler ile evlenilebilir mi? gibi onlarca abuk sabuk konu hakkında fetva veriyor. Ona da Bir hukukçu çıkıp ‘’ne fetvası kardeşim. Burada yasalar ve kanunlar var’’ diyemiyor. Çünkü ‘’ulema bilir’’ diyenlerden korkuyor, çekiniyor.

Gerçi cemaat ve tarikatlara teslim olmuş, 15 Temmuz hain gerici darbe girişiminden ders almamış bir Diyanetten de başka bir şey beklemek çokta mantıklı değil ama neyse. Benimki de bir umut işte.

Örneklere devam edeyim; FETÖ’ye methiyeler düzüp, kitap yazan başka bir densiz artık alıştığımız toplum dizaynına yeni bir pencere açıyor ve ‘’yoğun bakımlarda kadın ve erkek hastalar ayrı bulunsun, kadınlara kadın doktor baksın’’diyebiliyor. Şimdi bu adamlara meczup deyip geçebilirmiyiz? Hayır…

Çünkü bu mürteciler mevcut iktidarca ilim adamı ve sözde kanaat önderi olarak görülüyor. Söyledikleri hemen ciddiye alınıyor.

Bitmedi…

O kadar çok örnek var ki. Mesela; Aklı evvelin birisi ‘’diş macunları insanları koyun yapıyor kullanmayın’’ diyor. Bir bakanlık çıkıp ya kardeşim sen doktor musun, milletvekili mi? diye soramıyor.

Veya dinci bir TV nin sunucusu; toplumun bir kesimini öldürmekle tehdit ediyor, hedef gösteriyor. Ama ortada ne bir savcı ne bir polis görüyoruz. Sadece istifası ile yetiniyoruz.

Bazen düşünmeden edemiyorum. Bizdeki bu dinci tayfanın (dindar değil) neden ufku bu kadar dar. Kalpleri neden bu kadar kara ve taşlaşmış? Ömürlerinde hiç mi bir yetim başı okşamadılar acaba?

Neden ağırlıklı olarak kafayı kadın ve cinsellik ile yoruyorlar? 

Çünkü cahiller, dindar değil dinciler, Allaha değil şıhlarına teslim olmuşlar. Akıl etmekten vazgeçmişler. Kutsal kitaptan değil risalelerden, hurafelerden besleniyorlar. Durumları İstanbul fetih edilirken meleklerin cinsiyetini tartışan papazların durumundan farklı değil.

Öyle olmasa İslam dünyası kan ağlarken, emperyalistler Müslümanların kanının emerken,Orta doğu kapitalizmin ellerinde çırpınırken,Müslüman Müslümana boğdurulurken bu adamlar Emperyalistlere ilk tokadı vuran ve mazlum uluslara esin kaynağı olan Atamıza ve ailesine iftira etmekle uğraşmazlardı.

Öyle olmasa mülteci kamplarında; aç ve susuz çocuklarını doyurmak, bir lokma daha fazla ekmek alabilmek için, Uluslararası yardım kuruluşları görevlilerine vücutlarını satmak zorunda kalan kadınları dert ederlerdi.

Bunlar bırakın mümin olmayı az biraz insanlıktan nasipleri olsaydı; dünyanın dört bir yanında zulüm gören, ezilen, tutsak edilen, sömürülen insanlık için kavrulurlar ve uyuyamazlar, boğazlarından bir lokma geçiremezlerdi.

Hatırlayın; geçen sene tamda bu günlerde ABD Halep’te yatsı namazında bir camiyi bombaladı 58 Müslüman öldürdü. Bu kalbi nasır tutmuşlardan bir ses çıktımı?

İsrail ezanı yasakladı bu cahil sözde tarihçi tayfasından bir ses çıktımı?

Suudi Arabistan her gün Yemene bomba yağdırıyor, çocuklar açlıktan ölüyor bu sözde akademisyenlerden bir ses var mı?

Askerlerimiz, Mehmetçiklerimiz dinci teröristlerce diri diri yakılırken elinde Kuran meydanlara çıkıp, gözyaşları ile’’ Bu İslam değil’’ diye haykıran bir hoca gördünüz mü?

Yok. Yok. Yok

Ey vatandaş, Ey yurttaş, Ey mütedeyyin arkadaş peki ya sen?

Bu adamlar 19 Mayısta öğrencinin kıyafeti ile uğraşır bunu din sanırsın. Gazetecisi güreşçilerin mayosu ile uğraşır bunu Tanrı kelamı sanırsın. TRT buz pateni müsabakalarını, şarkıları yasaklar ahlakının kurtulduğunu zannedersin. Kâbe’ye giden kadınlar uğradıkları tacizleri anlatır protesto etmezsin ( ama otobüste şort giydiği için kendi evlatlarını tekmeleyen sapıklara hak verirsin.) Çocuklara tecavüz dayanılmayacak hale gelir susarsın. Tarikat yurtlarında çocukların diri diri yanar konuşmazsın. Kul hakkı yenir, devlet malı üç paraya yabancıya satılır görmezsin. Ağaçlar, hayvanlar, dereler yok edilir umursamazsın. Madende işçi ölür kader der suçu Allah’a atarsın. Mazlumun ve ezilenin yanında görülmezsin. Zalimden hesap sormazsın. Adalet ve hukuk katledilir oralı olmazsın.

Kâbe’ye giden akrabana isim listesi verip radyodan şarkı ister gibi isme dua sipariş ederek; Bu sorumluluklardan, senin jargonunla vebalden kurtulamazsın.

Aklını şıha, şeyhe, dervişe, hocaya, hacıya teslim ettiğinde yani akıldan ve bilimden vazgeçtiğinde zararı sadece senin değil, daha fazla dinimizin, koca bir İslam dünyasının ve insanlık âleminin zarar gördüğünü artık anlamalısın.

Sana özgürce ibadet etme, dinini öğrenme imkânı veren Cumhuriyetine sahip çıkmalısın. 

Laiklik senin inancının ve vicdan özgürlüğünün her türlü suiistimale karşı garantisidir. Değerini bilmelisin.

Dinini üç kuruşa satan, senin temiz dini duygularını istismar eden bezirgânlardan, şarlatan hocalardan, oy için senin kutsal değerlerini kullanan siyasetçilerden kurtulmalısın.

Yoksa yarın çok geç olacak. Unutma.